dummy

Yaşam bir sınav değil, oyun arkadaşıdır: Şükrederek yaşama izin vermek

Yaşam bir sınav değil, oyun arkadaşıdır: Şükrederek yaşama izin vermek

Dönem çok ilginç bir dönem, ikmale kalmış çocuklar gibi telaş ve yetememe ihtimaliyle koşuşup duruyoruz ortalıkta. Bir kısmımız da kendini kapattıkça kapatıyor içine ve daha da içerilere.

dummydummy

Sanki yıllardır çalıştık çabaladık, son sınavları verdik sanırken, yine beklenmedik bütünlemeler, hazırlıksız sözlüye kaldırılmalar başladı.

Ya yapamazsak, ya gerçekten öğrenemediysek derslerimizi? Tekrar aynı durumların içinde debelenmeye başlarsak? Olabilir mi?

Aslında ehil olduğumuzu, artık anladığımızı düşünürken, çırak çıkarsak yaşama ve “gerçek” addettiklerimiz bir anda yıkılırsa? Dışarı çıktığımızda, var sandığımız dünya karton dekorlar gibi yıkılmış olursa? Olabilir mi?

Olur! Ne yapacağız peki?

Dert etmeyip, şimdi görebildiğimize şükredeceğiz.

Şükretmek için yaşama bakış açınızı değiştirin

Polyannalık değil bahsettiğim! Şükrün ve anlamış olmanın saltanatını çok sürdüm, o yüzden diyorum ki şükredeceğiz! Sonunda görmüş olmaktan, bunca zamandır fark etmeyen halimize de anlayış göstererek, hayal kırıklığına uğramadan… Çünkü yaşam, sınavlardan oluşmaz!

Şaşırtıcı gibi ama değil: Yaşam bizi sınamaz. Ders diyoruz ama, sonrasında öğrenip öğrenmemiş olduğumuzu ölçecek bir kurum ya da kuruluş yoktur ortada. Yaşam bizim dostumuzdur, oyun arkadaşımızdır.

Bu dersler, tecrübeler önemlidir, çünkü bir sonraki düzlemde yanımıza aldığımız her şeye ihtiyacımız olabilir. Bir strateji oyunu gibi düşünün. Hediyelerin ve öğrenmen gereken her şeyin belli olay ve unutulmaz, geçilmesi kolay olmayan anların ardına gizlendiği. Oralardan çıkarken yanına ne aldığını asla unutmayasın diye.

Sonunda kimin ne kadar yapabildiği, ne kadar öğrendiğinden öte, deneyimin seni ne kadar yumuşattığı önemlidir. Bu biraz metali tavlamaya benzer, yüksek ısıda tavlarsın ki, sonrasında istediğin kadar inceltebilesin. Enerjilerimizin iyice incelmesi gerekir, sanki altın güneş telleri gibi… Her yere girebilecek, her yerden geçebilecek, her şekle bükülebilecek kadar esnek ve pürüzsüz… Yaşam bizi buna hazırlar. Derdi bizi üzmek, yormak değildir onun, korumaktır, kollamaktır aksine. İçine ateşler düştüyse bil ki kıvrılmaya gönlü olmayan bir parçan vardır.

İleride olabilecek fırtınalar için seni hazırlamak ister yaşam, kırılıp parçalara bölünmeyesin diye. Ve ancak süptil bir enerjiye sahip olduğunda, incecik ve pürüzsüz olduğunda, akışkanlığının ve geçirgenliğinin yumuşacık hareketine sahip olduğunda sessizleşir, dinleyebilecek hale gelirsin yaşamın fısıltıyla konuşan o naif sesini… Kaba enerjilerle, daracık yerlerden geçmeye çalışırken sürtünmekten, oraya buraya çarpmaktan, çıkardığın gürültüden uzaklaşırsın.

Bu gürültüler, çoğunlukla isyanlardır, acılardır, şikayettir, kibirdir, öfkedir, hırstır… Yarışılacak ve sana karşı bir tutum olmadığını, yani yaşamın senin karşında duvar olmadığını anladığın zaman, enerjinin de o kadar yumuşak ve kırılgan olduğu zamandır.

Sessizlik kendiliğinden gelir, işte güneş batarken tüm doğanın susması ve saygıyla geceyi ve ayı karşılamaya başlaması gibi. Bütünlüğün içinde izlenecek sessiz bir senfonide olmaktır. Hem içinde bir parçası olmak, hem bilincin farkında olmak.

Bu günler sanki işte, her birimizi o kamburumuzdan kurtarmaya çalışıyor gibi. Savaşa çıkmaz aslında bize dokunan eller, eğer onların sadece yardım için geldiğini kabul edersek, bunları yargılamayı bırakıp usulca yatarsak yaşam ananın kucağına… Sırtımızdaki kaba kamburları özenle çıkaracak ve bizi hafifletecektir.

Dil ilginç bir şey. Anlaşma aracımız gibi görünürken aslında ayrışma aracımız. Bilmek şart, dille değil, varlığımızın gerçek özüyle anlaşıyoruz bizler. (Dilin ayrıştırması örneği için, Babil Kulesi hikayesini anlatmıştım daha önce) ve kullandığımız her kelimenin bir enerjetik gücü var. Şöyle bir düşünürsek, “ders” kelimesi, çoğunluğumuzda okullardan kalma bir alışkanlık olarak -mecburiyet, başarmak zorunluluğu, cezalandırılma ihtimali vb.- negatif diyebileceğimiz, biraz tırmalayan bir his bırakır bizlerde.

Yaşamın tecrübeleri ve ayıklamalarına da “ders” kelimesinin enerjisiyle yaklaşırsak, sonunda acı çekeceğimiz gerçeğine onay vermiş oluruz. Hem de otomatikman. Seçimimiz sanki bilinçli olarak, acıdan yana olur! Ve izin verdiğimiz her şey gerçek olur! “Bunu ben mi istedim?” diyen hallerinizi hatırlayın, altında bir çok gizli “evet” barındırır!

Yaşamın bize, deliklerinden geçebilmemiz için önerdiği yöntemlere, okula gitmek istemeyen çocuk mızmızlığında değil de, gerçek bir dostun şefkatli eli gibi bakarsak -ki öyledir- telaşlarımız, korkularımız ve güvenimiz ilahi bir seviyeye çıkar. Sessizleşmek ve sessiz bilgiyi, yaşam şarkısını, yaşamın masalını dinlemek mümkün olur. Tecrübeler gönüllü olur, rızayla ve bilerek olur. O zaman eş yaratıcı olmanın ne demek olduğu ile ilgili bir fikre sahip oluruz. Bilinçli olarak oyuna dahil olmanın!

Ve belki gerçekten, dinleyen olma mertebesine erişiriz. Oturduğumuz yerden, tüm yaşamı, yaratımı, gönüllerin şarkılarını, ilahi olanın masalını, kendi yol şarkımızı, bütünün senfonisini dinleyen.

Yaşamın da tam olarak istediği bu değil midir? Çığlık çığlığa bağıran şımarık çocuklar, küskün ergenler gibi her şeye direnç gösteren gürültülü hallerden sıyrılıp, her daim çocuk kalacak bizlerin, büyük büyük atasının dizinin dibinde sessizce ve merakla masalını dinlemek…

Bu yüzden, izin verelim olan olsun. Bizlerin içinden geçsin gitsin rüzgarlar, alacağını alsın, getireceğini getirsin. Bilen ellere, ehil ellere teslim edelim kendimizi, yaşamın ta kendisine… Hava dinginleşince yine çıkarız kırlara, güneşin altın telleri altında nefes almaya…

Sevgi ve nezaketle geçsin günleriniz…

İlginizi çekebilir: Bir yol masalı: İçimizdeki ışık ve onu koruyan gardiyanlar

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp