X

Yaşam amacınızı bulmak için kendinize sorabileceğiniz sorular

Bu aralar hiç görmediğim kadar iyilik hareketi görmeye başladım sosyal medyada. Eskiden maraton koşarken bağış toplardım. O zamanlar bana “Ya Özlem valla çok fazla arkadaşımız koşuyor ve bağış topluyor, nasıl herkese para yetiştirelim” diyen birçok insan şu anda birilerine fayda sağlamak için bir şeyler yapma çabasında. Gerek hasta bir bebeğe tedavi parası bulmaya çalışıyorlar, gerekse bir gariban sokak hayvanını sahiplendirmeye çalışıyorlar. Artık kalplerine yakın konular her ne ise. Ben çok mutlu oluyorum tabii ki. Çünkü er ya da geç bu yaşam biçimimizin bizi mutlu etmeyeceğini ve başka arayışlara gireceğimizi hissediyordum. Er ya da geç, alarak değil, vererek yaşamanın daha anlamlı olduğunu daha çok insanın anlayacağını biliyordum.

Mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmek için kendi keyfimiz ve tatminimizden daha fazla, daha büyük değerlere tutunmamız gerekiyor. Yaşadığımız bu dönemin de bizi birtakım sorgulamalara götürmüş olabileceğini tahmin ediyorum. Bu hayatta var olmak için yaptıklarını yapamayınca ne işe yaradığını sorguluyor insan belki de.

Nobel ödüllerine adını vermiş Alfred Nobel’le ilgili ilginç bir hikaye okumuştum. Kendisi aileden silah tüccarıymış. Yani aslında serveti birçok insanın ölümüne sebep olan silahları satmaktan geliyormuş. Bir gün kardeşi ölüyor ve bir karışıklık sonucu gazeteler kardeşi yerine Alfred Nobel’in öldüğünü yazıyor. Hem de şu cümleyle. “Servetini milyonlarca insanı öldürmek için silahlar geliştirerek ve satarak kazanmış olan ölüm taciri Alfred Nobel öldü.” Okuyunca kafasına bir şeyler dank ediyor Alfred Nobel’in. Bu dünyadan göçüp giderken böyle bir iz bırakmak istemediğine karar veriyor ve o günden sonraki hayatını bambaşka bir şekilde tasarlıyor ve yaşıyor. İlk iş olarak da vasiyetini değiştiriyor ve kişisel servetinin büyük bir bölümünü, bilim insanlarını, mucitleri destekleyecek bir projeye tahsis ettiğini duyuruyor. Hepimizin bildiği Nobel ödülleri işte böyle doğuyor.

Sanırım yaşadığımız bu günler birçoğumuzda benzer etkiyi yarattı. Kimimiz bu hayatta neler yapmak, nerede ve kiminle yaşamak ya da hangi amaca hizmet etmek istediğimiz konusunda daha netken, bazılarımız belki bugün sadece o amacın yoksunluğunu hissediyor ama tam da ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz. Sihirli bir formül var mı derseniz elbette yok. Hap çözümlerin bize pompalandığı bir dünyada maalesef A noktasından B noktasına gitmenin kısa bir yolu yok.

Canan Dağdeviren’in bir söyleşisini dinledim geçenlerde. Tam 3 yılını laboratuvarda, yaptığı deneylerin hiçbirinden sonuç alamayarak geçirmiş. Ama pes etmemiş. Başarı 4. yıldan sonra kendi söylemiyle ‘çağlayarak’ gelmiş. Sanırım en iyi başlangıç noktası bir yerlerden başlamak ve sonuna kadar pes etmeden üzerine gitmek. Maalesef kalbimiz her konuya atmıyor. Her şey bizi heyecanlandırmıyor. Nasıl bulacağız bu bizi heyecanlandıran mevzuları peki?

Haydi size Mark Manson’dan esinlenerek hazırladığım güzel sorular listemi tanıştırayım. Bu sorular güzel sorulardır. Kendimizi sıkışmış hissettiğimizde bu soruları sormak ve cevaplarını dürüstçe vermek çok işe yarayabilir. Bizi güzel bir yerlere götürebilir.

Mesela,

  • Yapmayı çabucak ve zorlanmadan öğrendiğiniz şey neydi? Sanki daha önce biliyordunuz gibi, sanki önceki hayatınızda bunun ustasıydınız gibi?
  • Başkalarının çok haz etmediği ama sizin yapmaktan çok keyif aldığınız şey nedir? Ya da dışardaki 10.000 kişiye kıyasla iyi yaptığınız/iyi olduğunuz konu nedir?
  • Tekrardan hemen bir daha yapmak/deneyimlemek istediğiniz şey nedir? Dört gözle beklediğiniz?
  • Neyi yapmak size yemek yemeği ya da tuvalete gitmeyi unutturuyor? 

Bunlar muhtemelen sizin güçlü yanlarınız olabilir. Çok sevdiğimiz, keyif aldığımız işleri yaparken zamanın nasıl akıp gittiğini anlamayız bile. Buraya güçlü yönlerle ilgili bir parantez açmak istiyorum. Güçlü olduğumuz alan, üzerinde iyi olduğumuz bir konu olmak zorunda değil. Aynı zayıf yönün de üzerinde kötü olduğumuz bir konu olmak zorunda olmadığı gibi. Dolayısıyla siz her gün yaptığınız işi çok iyi yapıyor olabilir ve fakat bundan zevk almıyor olabilirsiniz. Güçlü olduğumuz konu bizi daha da güçlendiren bir aktivitedir. Dört gözle yapmayı beklediğimiz, bize enerji veren bir iştir. Ayaklarımızın geri geri gittiği ya da hiç başlamak bile istemediğimiz bir şey değildir.

Sorularımıza devam edelim.

  • Çocukken sevdiğimiz ama sonra ucunu bıraktıklarınızı hatırlıyor musunuz? Şimdi tekrar o konuları zihninizde ziyaret etmeye ne dersiniz? Belki bir meslek tercihi vardı. Şu ya da bu sebeple gerçekleştiremediğiniz.
  • Dünyaya nasıl katkıda bulunacaksınız? Farkındaysanız toplum olarak, ülke olarak, dünya olarak bayağı bir sorunumuz var.
  • Uzun bir araba yolculuğunda ya da boş zamanınızda kendinizi en çok ne düşünürken buluyorsunuz? Kendinizi nasıl hayal ediyorsunuz? Bugün yaptığınız ya da yapmadığınız neler 8 yaşındaki halinizi üzerdi? (Bu soru kendimizle baş başa kaldığımızda bizi enteresan yerlere götürebilecek olan derin bir sorudur.)

Bu soruları kendinize sorun. Samimiyetle verdiğiniz cevapların peşinden gidin. Tabii ki istiyorsanız. Mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmek için kendi keyfimiz ve tatminimizden daha fazla, daha büyük değerlere tutunmamız gerekiyor. Bu hayattaki amacımızı ya da bu hayattan almak istediğimiz tatmine ulaşmayı, arzu ettiğimiz güzel duygular belirlemiyor. Bizi bu duygulara ulaştırabilecek zorlukları hayatımızda ne kadar isteyip istemediğimiz ve bunu ne kadar düzenli yapmaya istekli olduğumuz belirliyor.

Kurduğumuz hayale aşık olmak yetmiyor. Oraya ulaşmak için gerekli olan dikenli yolu da istememiz gerekiyor. Biz genellikle sonundaki ödülü istiyoruz. Mücadeleyi değil. Sonucu istiyoruz. Süreci değil. Dolayısıyla hayat amacımızı bulma yolculuğunda soru “Nelerden keyif alırsın?” değil, “Hangi bedelleri ödemeye razısın?” olmalıdır. Başta da söylediğim gibi A noktasından B noktasına gitmenin kestirme bir yolu yok. O yolda çakıllar, kayalar, uçurumlar, tırmanışlar var. Ama güzel olan yolu kendimiz seçtiğimizde, o yolculuk kendi tercihimiz olduğunda, o tırmanış da bizim tırmanışımız oluyor. Düştüğümüz zaman da bizim düşüşümüz oluyor. Bu hayatta bizi zorlayanlar seçmediğimiz tırmanışlar ve düşüşler. Umarım yeni senede sizler de kalbinize yakın bir dert seçer ve o konuyla ilgili bir şeyler yapmaya başlarsınız. Seçtiğiniz yolda hepinize iyi yolculuklar dilerim.

İlginizi çekebilir: “Yeni yılda, yeni ben” kararları neden işe yaramaz?

Özlem Sökmen: Koşucu, anne, sokak hayvanı aşığı, eğitmene dönüşmüş ex İnsan Kaynakları insanı. TED Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu. Unilever, Turkcell, Lafarge, BC ve Arçelik gibi birçok çok uluslu şirketin İnsan Kaynakları departmanında 20 yıl boyunca yerel, bölgesel ve global düzeyde yönetsel kadrolarda görev aldı. Kurumsal hayata en büyük hayali olan “iş hayatına yeni atılanlara profesyonel hayatı ‘hack’lemeyi öğretme aşkıyla” veda etti. Personal Best isimli şirketin kurucusu ve aynı isimli eğitimin yaratıcısı. 2016’da 3 adet uluslararası maraton koşmuş olan Özlem, 15 yaşında bir kız ve sokaktan sahiplenilmiş iki kedi ve iki köpek annesi. İşi, kızı ve sevdikleriyle geçirdiği zamandan arta kalan her anını ormanda, koşu pistlerinde geçiriyor ve genel olarak güzel yemekler, güzel şaraplar ve güzel tatiller için yaşıyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale