X

Yaşadığınızı hissetmenin yolu: Hayatı ve akışı yavaşlatabilme sanatı

Bir günümüzü hayal edelim… Gün, sabah kalktığımız andan itibaren muhteşem bir koşuşturma ile başlıyor değil mi? Öncelikle işe yetişmeye çalışıyoruz, eğer çocuklarımız var ise çocuklarımı okula yetiştirmeye çalışıyoruz, ertesinde işte bize atanmış işleri tamamlamaya çalışıyoruz, birçok toplantıya girebilmeye ve her birini en küçük detayına kadar düşünebilmeye çalışıyoruz. Tabi ki koşuşturmacalarımız bunlarla bitmiyor, eğer bir bayansak kendimize bakmamız gerekiyor spor yapmaya ve kuaförde bakıma zaman ayırmak için kaç gün plan yapmamız gerekiyor. Sonra tabi ki anne baba olmamızın getirdiği sorumluluklarımız da ayrı… Çocuklarımız için zaman ayırmaya çalışıyoruz, yemek yapmaya ve kimilerimiz evimizi düzenlemeye ve belki de arkadaşlarımız ile zaman geçirebileceğimiz bir yarım saat için kıvranarak uygun bir aralık bulmaya çalışıyoruz.

Peki sizce bir günümüzün ne kadar zamanını “sadece bir beş dakika” durarak bir şey amaçlamadan, bir şeye yetişmeye çalışmadan, bir şey oldurmaya çalışmadan, bir şeyi mükemmel şekilde yapma sorumluluğu ile yanıp tutuşmadan veya kısacası “sadece yavaşlayarak” hayatı yavaşlatarak, yavaş olarak, olduğumuz gibi yani sadece durarak ne kadar zaman geçiriyoruz? Ben bu uzun soruya çok kısa bir yanıt ile cevap vermek istiyorum, en azından cevap kendi açımdan kocaman bir hiç…

Bu yazı güzelim hayatlarımızı yavaşlatmak üzerine, yavaşlama isteğimiz, kendimize bir yarım saat olsun ayırabilmek gerçekliğini oluşturamadığımız bu son günlerimiz üzerine… Ben de bu yazıyı okurken çoğunuzun hayret ile ve ne yazık ki farkında olmadan “aynı ben” dediğiniz noktadayım. Ve ne şanslıyım ki akış, bana bugün bu yazımı yazdığım sırada muhteşem bir Ayder havasını içime çekerken, yemyeşil olağanüstü güzellikteki ormana bakarken ve aynı zamanda odama çok yakın bir akarsuyun o duymaya doyamayacağım sesini dinlerken, bu Eylül akşamının güzelliğine şükredebilmeyi getirdi…

Bu hafta ben de açıkça paylaşmak isterim ki arada yemek yemek veya diğer çok temel insan ihtiyaçlarını dahil karşılamaya “zaman bulamadığım” yani hayatın çok ama çok hızlı aktığı günler geçirdim. Bir işi bitirip bir diğerine dinlenmeden düşünmeden ve adeta nefes almadan evet koşturdum. Ve hatta yine yetişmek amacıyla metroya koşarak gittim, metrodan hiç aralıksız koşarak çıktım ve yine tüm yolları yaklaşık 2 kilometreyi üzerimdeki giysi uygun mudur değil midir diye bile düşünmeden, alerjimin akciğerlerime el verdiği kadarıyla (bazen halen nefes bile almakta zorlanarak) evet ne yaptım “yetişmeye çalıştım”. Sizce yetişebildim mi? Evet, “görüntüde” yetişebildim, benim için son derece muhteşem tesadüfler ile oluşmuş bir davete yetiştim. Fakat diğer tarafta nelerden feda ettim, bugün bu muhteşem manzarada otururken bunları kalpten düşündüm ve sizlerle paylaşmak istedim.

Belki annem ile edeceğim bir sohbetten, belki sadece Boğaz’a bakarak içeceğim bir kahveden, çok sevdiğim orman koşusundan ve belki de sadece gözlerimi kapatıp da zaman bulamadığım o yarım saatlik uykudan feda ettim değil mi? Burada saymakla da bitmeyecek aslında “feda” ettiklerim. Ve hayat işte bu feda edilen anları ne yazık ki bizlere geri vermiyor.

Peki burada öyle bir noktaya varıyoruz ki bizi yine sorgulamaya yönlendiriyor. Bu yaşamda evet çalışıyoruz, yetişmek için çırpınıyoruz ama diğer taraftan bizler hayatı çok hızlı yaşıyoruz, hayatı nasıl “yavaşlatabiliriz?” yani yetişmek çabası olmadan bir gün yetişmek çabası olmadan belki bir saat nasıl geçirebiliriz? Bu bakış bizi “denge” noktasına getiriyor. Bunun dengesini kuracak olan bizleriz. Fakat hızlandıkça hızlanan hayatımızda bu 15 dakikalık keyifleri, bu yarım saate sığdırabileceğimiz “nefes” aralıklarını bu bir saat bile olsa kendimiz için ayıracağımız bir yüzme aktivitesi, koşu, yürüyüş gibi bizlere özel kendimizle baş başa kalabileceğimiz bir aktiviteye zaman ayırmamız ve efor harcamamız oldukça önemli.

Bunları yaptıkça yani “yetişmekten” çok kendi ihtiyacımızı “yavaşlama” aralıklarımızı yavaşlama molalarımızı ön plana aldıkça, hayat kalitemiz de artacaktır. Bir tanesinden çıkıp diğerine yetiştiğimiz aktiviteler arasında kendimize ayırdığımız bir 15 dakika meditasyon veya nefes egzersizi, tüm enerjimizi geri toplamamıza yardımcı olacaktır. Hayatın yavaşladığını hissetmek “yetişemiyor hissine” kapılmak ve bunun verdiği en önemli zarar olan “sürekli stres altında hissetmek” durumunu da ortadan kaldıracaktır.

Bugün bu yazımı okuyorsanız, bir gününüzün akışınıza bakmanızı diliyorum. Neleri yetiştirmeye çalışıyorsunuz, neleri ne kadar çabalarsanız çabalayın yetiştiremiyor sunuz, hayatınız yavaş mı veya şu an hayatım daha yavaş akıyor diyebileceğiniz “durulma” araları verebiliyor musunuz, stres altında mı hissetmektesiniz, bu yavaşlama molalarını hak etmediğinizi mi düşünüyorsunuz, belki stresten uyuyamıyor musunuz, veya çok isteyip de tüm gün boyunca sevdiklerinize ayıracak ve hatta yemek yiyebilecek bir zaman bile bulamıyor musunuz? İşte bu sorulardan herhangi birine evet diyorsanız, sizden rica ediyorum “yavaşlayın” ve hayatınızı en azından gün içerisinde birkaç saat veya dakika da olsa yavaşlatın… Çünkü hayatınız çok değerli, her şeyi mükemmel yapamayacağımız bilinci, anda olmamızı ve yavaşlama anlarında yine anda olmak bilincine dönmemizi sağlar…

Hayatınızı biraz yavaşlatmak, hayat kalitenizi, yaşamdan aldığınız doyumu ve en önemlisi yaşıyor olma hissiyatınızı derinleştirecektir… “Yavaş” ve “yavaşlamanın hoşluğu” ile kalın…

Yazarın diğer yazıları için tıklayın. Yazarın diğer yazıları için tıklayın. 

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale