X

Yaşadığın, giydiğin, yediğin, içtiğin, gezdiğin, nefes aldığın hayatını sevebilmek

Bugün çok ama çok basit bir konuyu ele alacağız hep birlikte. Bu başlığı okuduğunuzda bu kadar mı, “Şimdi giydiğimi sevmek üzerine ne okuyacağım?” diye düşünmüş olabilirsiniz. Hatta tabii ki seveceğim, sevmediğim de nereden çıktı diye söylenmiş de olabilirsiniz… Ama ben yine de sevmek üzerine yazmak istiyorum bugün. Hayatımızı dolu dolu, koklaya koklaya gerçekten (ve gerçekten) deli dolu dedikleri vardır ya işte öyle sevebilmek…

Yaşadığımız, yani bir günümüzün her dakikasını, her anını, gün ışığından akşam karanlığına gecenin en derin saatlerine kadar sevgi ile dolabilmek… Sonra giydiğimiz, yani “öylesine” olmamak, bizim seçtiklerimiz, bizim dışarıdan görüntümüz, diğer bir söylemde aslında o günü belirleyen rengimizi deli dolu sevebilmek… Yediğimiz, yani vücudumuza kabul ettiklerimiz… Ben koşa koşa bunu mideme indirivereyim de geçeyim diye “zaman geçirmediklerimiz”… Öylesine içimize çeke çeke teşekkür ederek bize sunulan nimetin kıymetine tüm kalbimizin varlığı ile şükür vererek yediğimizi “gerçekten” sevebilmek…

İçtiğimizi, kanımızda dolaşanı, enerjimizin kaynağını, suyu, belki de bir bardak mis kokulu çayımızı, belki de bir bardak en güzel üzümlerden derlenmiş şarabımızı, belki de bir bardak sıcak çöllerden soğuk tepelere çıkıvermemizi sağlayan soğuk bir limonatayı örneğin… Evet yanlış okumadınız bize “armağan edilmiş” o nimete, o içeceğe tüm kalbimizle teşekkür edebilmeyi. Bize verilmiş olan bu şansı gerçekten sevebilmeyi… Dolu dolu kalbimizle doldurabilmeyi…

Gezdiğimiz gelir sonra… Sapasağlam, tam bir sağlık halinde, muhteşem bir bütünlükle, başımız ağrımadan örneğin, ağrımız, sancımız, en önemlisi bir engelimiz olmadan… Bize verilmiş vücudumuzun muhteşem sağlığı ile… Ne büyük ama ne kadar büyük bir şans olduğuna kanaat getirebilmek, kalbimizle şükrederek basabildiğimiz, toprağa sarılabildiğimiz, ağaca, bize tüm hediyelerini karşılıksız sunan ormana derince teşekkür edebilmek… Seve seve gezebilmek…

Nefes aldığımız vardır bir de… Nasıl olsa diye farkında bile olmadığımız… Geçtiğimiz yaz Samos adasına yaptığım bir yolculukta ciddi bir alerjik reaksiyonla baş başa kalmıştım. Geceleri öksürmekten uyuyamıyordum. İlaçlar, tuzlu su, yatıştırıcılar hiçbiri öksürüğümü bir nebze olsun gidermeye yetmiyordu… Belki en güzel temiz havanın muhteşem rüzgarıyla getirdiği can-ım gün batımlarına doyulamayacak bu adadaydım (ve tabii ki yemeklerin lezzetinden bahsetmiyorum bile) ama bunları görebilecek “takatim” kalmamıştı… Sonunda tatilimi erkenden keserek İzmir’e geri döndüm. Fakat sağlık durumumun ciddiyeti halen sonlanmamıştı ve kendimi bir sabah İstanbul’da bir acil servis kapısında buldum çünkü artık “resmen” nefes alamıyordum. Acil serviste bir nebülizatöre bağlandım. O ilk kez ciğerime “almaya” kabul verdiğim hava… Nasıl bir şükür getirmişti bana, günler sonra ilk kez bir saat öksürmeden, bölünmeden ve yıpranmadan sadece bir saat de olsa “uyumak” şansım olmuştu…

İşte nefes almak dediğimiz o basit akış, belki bu dünyada yapmayı bildiğimiz ve en çok düşünmeden yaptığımız bu işlem o derece “zor” bir işlemdi ki, benim son 15 günümü “olmadığı” durumda alıp da gitmişti… Geri geldiğinde ne mi yaptım? Herhangi bir zaman “canım sıkıldı” dediğimde hep o acil servisi hatırlıyorum… Aldığım bir tek nefes için “gerekirse” ne istenirse vermeye hazır olduğum o acil servis yatağını…

O yüzden sevmek gereklidir, aldığımız her nefesi… Nasıl olsa diyerek boşladığımız her nefesi yeniden yeniden hissederek içimize çekmemiz gerekir… Şükürle, teşekkürle, gülen gözlerimizle, içimizi dolduran neşemizle, tüm varlığımızla, canımızla, kanımızla, ama en önemlisi tüm “kalbimizle” dolu dolu sevmek gerekir…

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız hayatınıza yeniden bakmanızı dilerim… Hayatınızı seviyor musunuz? Nedir yaşadığınızı hissettiren nedir gerçekten “gerçek” olduğunuzu size anlatabilen? Nedir derin derin şükür ettiğiniz, ettikleriniz, teşekkür etmekten asla bıkmadıklarınız? Nedir “çok ama çok sevdiğiniz” gerçekten yaşadığınızı hissettiğiniz?

Nedir sizi “siz” yapan? Nedir içinizi “gerçekten” dolduran? Nedir bugün bu yazımın bu noktasında buluşabilmemizin sebebi? Bir düşünelim…

 

İlginizi çekebilir: Elimizden gelenin en iyisine ulaşmak için: Karşı durma, yanında dur

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale