Sevilen birinin kaybından sonra yaşanan yas süreci, hayatın en zorlu dönemlerinden bir tanesidir. Zor, yoğun ve streslidir. Üstesinden gelmesi zor ancak yaşanması gereken normal ve doğal bir süreçtir. Sanılanın aksine sadece sevdiğimiz biri öldüğü zaman değil, bir ayrılık, boşanma, göç, iflas, hastalık sonrasında da, bir arkadaşlık ilişkimizi, işimizi, mesleğimizi, evimizi kaybettikten sonra da yas tutarız. Burada önemli olan bizim için önemli olan bir şeyin artık hayatımızda olmamasıdır.
Yas, unutmak demek değildir.
Yas sürecinde fiziksel, duygusal, bilişsel, davranışsal bazı tepkiler veririz. Bunlar bir bakıma değişimlere alışma sürecinin bir parçasıdır. Aşırıya kaçmadığı ve kişinin hayatını sekteye uğratmadığı sürece normal kabul edilir.
Yas süreci başlı başına zor bir dönem olmasının yanında bu dönemi zorlaştıran farklı etkenler de vardır. Bunlardan bir tanesi yasa yüklenen anlamdır. Bazı kişiler için yas tutmak kaybettikleri o kişiyi unutmak anlamına gelir. Eğer yasını tutarlarsa o kişiye dair anıları, yaşananları, güzel hatıraları unutacaklarını düşünürler. Daha doğrusu bundan korkarlar, onu unutmaktan korkarlar. Ancak yas, unutmak demek değildir. Yas, ne kadar zor olsa da yaşananları kabul etmek, buna alışmaya ve bir şekilde hayata devam etmeye çalışmak demektir. Yas tutulduğu için bir kişi unutulmaz.
Herkesin yas süreci farklıdır.
Yas sürecini zorlaştıran bir diğer konu da yaşanan kayba diğer kişilerin farklı tepkiler veriyor olmasıdır. Bu durum özellikle eşler arasında ciddi sorunlara neden olabiliyor. Bir taraf ağlayarak, duygularını, düşüncelerini, acısını ortaya dökerek yasını tutarken, diğer tarafın belki sessizliğe bürünerek, belki yaşananlarla ilgili konuşmayarak ya da kendisini işine, uğraşına daha fazla vererek yasını yaşıyor olması, kişiler arasında çatışmalara neden olabiliyor. Çünkü bir taraf “olması gerektiği gibi” yas tutmuyordur. Ancak durum bu kadar basit değil. Herkesin kendisini ifade etmesi, yaşananları sindirmesi aynı değildir, kişiden kişiye farklılık gösterir. Burada mizaç önemli bir etken.
Bizler mizacımıza göre tepkiler veririz. Nasıl mutlu bir olay olduğunda biri coşkuyla tepki verirken bir başkası daha sakin tepki verebiliyorsa yasta da durum aynı bu şekildedir. Herkes yasını kendisine göre tutar. Doğru bir yas şekli yoktur. Önemli olan yaşananları yok saymayıp yas tutmak ve bir süre sonra bu süreci sonlandırmaktır.
Yas süreci yaşanması ama bitmesi de gereken bir süreçtir.
Yas sürecinin, başlı başına zor bir dönem olduğu kaçınılmaz bir gerçek. Bu dönemde yakınlardan destek almak çok önemli. Sevilen biriyle duyguların, düşüncelerin paylaşılmasının, başka biri tarafından anlaşılmanın bu dönemde iyileştirici bir etkisi vardır. Ancak her şeyden önce yaşananları yok saymamak, çok zor olsa da kabul etmek gerekir. Bazen bütün çabaya rağmen bu süreç normalden daha uzun sürer ve kişinin hayatını engellemeye başlar. Bu noktada profesyonel bir destek alınması gerekir.
İlginizi çekebilir: Yardım istemek bazı insanlar için neden çok zordur?