X

“Yaş 35, yolun yarısı” hayatın tam olarak neresi?

Kısa bir zaman sonra 35 yaşıma giriyorum. Değişik bir yaş bu.

Sorumsuzluk yaptığında kaytaramayacağın, suçu insanlara, koşullara, zamana atamayacağın, bazen “ohoo daha gencim” dediğin, kimi zaman yorgun hissettiğin, iki arada bir derede olduğun bir yaş bu.

Sezilerine güvendiğin, biriyle ilk karşılaştığın an içinde oluşan hislerin pek de yanlış olmadığı, iç sesine herkesin fikrinden daha fazla dikkat etmen gerektiğini anladığın bir yaş bu.

Ölümü kabul ettiğin, sevdiklerini özlerken yaşanmışlıkları mutlulukla anıp “iyi ki”leri çoğalttığın bir yaş bu.

Sevdiğin insanların hayatına müdahale etmedikçe, onlarda daha önce var olduğunu bilmediğin her güzel özellikle tanıştığın için sevinçten şaşırdığın bir yaş bu.

Hayıflanmanın da memnun olmanın da bir seçim olduğunu, hangi duyguda ne kadar kalacağını senin seçtiğini anladığın bir yaş bu.

İlişkilerin organik birer deneyim olduğunu bildiğin, acele etmediğin, nihayetinde ne yaşarsan yaşa nasılsa  her duygunun geçeceğini bilip kendini fazla zorlamadığın bir yaş bu.

İlişkilerini meydan muharebesi şeklinde yaşamaktan vazgeçtiğin, kendini aşırı ciddiye aldığın zamanları tiye aldığın bir yaş bu.

Bekarsan, sevdiklerinin “artık” senden bir sürpriz beklediği, etrafındakilerin sen eksikmişsin gibi, seni baş göz etmek için plan yaptığı, seninse kimseyi memnun etmek gibi bir çaban olmadığından, onları o alanda rahat bıraktığın bir yaş bu.

“Yok olmaz” dediğinde, aşırı mükemmeliyetçi, fazla beklentili veya hayalperest olduğunu söyledikleri, seninse yalnızca olmayacağını bildiğin için, içine sinmeyen şeylere ve insanlara kolaylıkla hayır dediğin bir yaş bu.

Tek başına yaşayan bir kadının da mutlu olduğunu ispat etmeye kalkışmadığın, ikna yöntemlerine bulaşmadığın, isteyenin istediği gibi düşünmesine izin vermenin yapılacak en iyi şey olduğunu bildiğin bir yaş bu.

Kadın olmanın, anne olmaktan, birinin eşi olmaktan bambaşka bir deneyim olduğunu bildiğin ve bu deneyimden aldığın keyfi günbegün artırdığın bir yaş bu.

Daha bir sürü hata yapacağını, kalp kıracağını, kırılacağını, hayatından insanlar gideceğini, gireceğini, daha çoook üzüleceğini, yanlış anlaşılacağını bilmenin rahatlığını yaşadığın bir yaş bu.

Her yeni öğrendiğin şey karşısında deliler gibi heyecanlanıp, olmadık şeyler duyunca utanıp, hala yüzünün kızardığı bir yaş bu.

Toprağa biber ekip ondan tropikal meyve olmasını beklemediğin, incir ağacının yalnız incir meyvesi verdiğini nihayet bellediğin, portakal elde edemiyorsun diye suçu incire atmadığın, onun yerine fideyi değiştirdiğin bir yaş  bu.

Tutkunun damarlarında artarak dolaştığı, kendini belli bir tipe sokmadığın, kendinden her an her şeyi beklediğin bir yaş bu.

Kariyer değişikliklerinin her zaman mümkün olduğuna, bir şeylere yeniden başlama, onları değiştirme gücünün olduğuna yüzde yüz inandığın bir yaş bu.

Sevdiğin birisi hoşuna gitmeyen bir özelliğini söylediğinde, onu susturmak yerine dinlediğin ve gerekli buluyorsan değişim için çaba gösterdiğin bir yaş bu.

Vücut yapını bildiğin, sırf trend diye heveslenip, “nasılsa bir gün giyerim ya” demeyip, olur olmaz alışverişler yapıp pişman olmadığın bir yaş bu.

Saçında çıkan beyazları hafif buruklukla incelediğin, çoğaldığını gördüğünde yaş almanın bir kez daha kaçınılmaz olduğunu gördüğün, yine de onları boyamadığın bir yaş bu.

Bencil olmanın, yalnızca kendini düşünmek olduğunu öğrendiğin, önce kendini düşünmenin bencillikten başka bir şey olduğunu deneyimlediğin bir yaş bu.

Yeni yeni hobilerin, yeni yeni fobilerin ortaya çıktığı, o fobiler söz konusu olduğunda 3-5 yaşındaymışsın gibi gözbebeklerinin büyüdüğü, ağlamaklı olduğun bir yaş bu.

Sınır koymanın, soğuk davranmaktan öte bir durum olduğunu, sınır koymanın biriyle araya mesafe koymak demek olmadığını, enerjisel anlamda sınır koymanın başka bir şey olduğunu anladığın bir yaş bu.

Her hareketinin mutlak doğru olması gerekmediğini, herkes tarafından sevilebilirliğin mümkün olmadığını, hoşlanmadığın insanlarla da bazen aynı paydada buluşabileceğini gördüğün bir yaş bu.

Yolun yarısının neresi olduğunu bilmediğin, yolun tümü burası bile olsa hayatın güzelliğinin değişmeyeceğini bildiğin bir yaş bu.

30’lar böyleyse 40’lar, 50’ler kim bilir nasıl keyiflidir diye merakla beklediğin bir yaş bu.

Ve elbette, buradaki maddelerin her yeni gün değişebileceğini, ilerleyen zamanlarda bunu okuduğunda “ne saçmalamışım, kendimi de ne çok biliyor sanıyormuşum” demenin mümkün olduğunu bildiğin ve bu olasılığın seni gülümsettiği bir yaş bu.

İyi ki 35 yaşımdayım. Onu daha gelmeden sevdim.

İlginizi çekebilir: 30 yaşında bir kadından öğütler

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Sıla Karadoğan: İngiliz Dili Edebiyatı eğitimli, Mutfak Sanatları Akademisi programı sonrası kendi pastanesini açan bir pasta şefi, rafine şekerle vedalaşıp yalnızca kendi sevdiği şeyleri pişiren, okuyan, yazan, theta healing danışmanı, dişi bilgelik çalışmaları öğrencisi, bolluk bereket yaratımı uygulayıcısı, bir de full time bir ofis işi olan, hayatı ve insanları çok seven biriyim.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale