X

Yarına beklettiğimiz sevgi: Sevgimizi neden erteleriz?

“Aşk sandığın kadar değil, yandığın kadardır.” Mevlana Celaleddin Rumi

Sevmek, hep yarın için beklettiğimiz… Bir kenara bırakıp yarın gelecek olan sevgiliye, iki yıl sonra edinilecek olan eşe, bugün burada olmayan fakat yarın bizimle olmak potansiyeline sahip adamlara, kadınlara, erkek veya kız arkadaşlara endekslediğimiz sevebilmek. Nasıl olsa henüz bizimle olmadıkları için bir kenara koymakta sakıncası olmayan sevmek fiili… Beklettiğimiz, ancak ve ancak o diğer kişinin varlığına dayandırabildiğimiz, sanki kökü yani “kaynağı” ondan gelecekmiş gibi inandığımız sevgi…

Bugün hep birlikte sevgiyi bekletmek, sevgileri yarına ertelemek hakkında düşünelim istiyorum. Biraz daha yakından bakalım, aslında biz sadece sevgimizi mi ertelemekteyiz? Bugün “bir kenara” koyduğumuz o can-ım sevebilmek hali, yarın gerçekten karşımıza o “çok beklediğimiz” kişi çıktığından birden bedenimizin içinde yanar döner olup damarlarımızdan akabilecek mi? Yine bizlere büyük gelmeyecek mi? Bugün göremediğimiz sevmek özünü o diğer kişinin varlığında gerçekten görebilir hale gelecek miyiz?

Başka bir açıdan soralım şimdi de: Bugün bir çocuğumuz yok diye dünya üzerinde binlerce anne sevgisinden yoksun çocuğa sevgimizi veremeyecek miyiz? Anne sevgisi demek sadece “anne” olduğumuzda mı hissedilmeli örneğin? Anne sevgisi bugün hemen şimdi hayatımızın bir parçası olamayacaksa, sevgi ayırılmayacak kişisel durumlar ile sınırlanmayacak bir şey ise, nasıl sadece “gerçekten” anne olduğumuzda hissedebileceğimiz bir sevgi olarak kalabilir? Sevgi sizce gerçekten bizim bu paragraflarca sorabileceğimiz tanımlara sığabilecek kadar sınırlı mıdır?

Öncelikle gelin sevgiyi neden ertelediğimize bakalım. Bu aslında hepimizin görüp de görmekten çekindiği bir gerçektir. Özellikle duygusal ilişkilerimizde… Sevgiyi diğer kişinin varlığı ile eş algılamaktayız. O kişinin varlığı bizim sevgimizi besleyen oluyor. O kişinin hayatımızda olması; ve işte en önemli şarta geldik “onun da bizi sevmesi” şartı da gerçekleştiğinde artık sevebilmek için sorun kalmıyor. Peki, gelin hep birlikte tüm açıklığı ile soralım: “Gerçekten sevmek diyorsak herhangi bir şart, karşılık, zaman ve mekan çizebilmemiz, sevgilerimize yarına bırakabilmemiz, o da bizi sevdiğinde sevebilmemiz mümkün olur muydu?” Şimdi bir kez daha bakalım sevmek kelimesinin özüne ve gelin bir kez daha sevmek kelimesini tanımlayalım sizlerle.

Gerçekten “sevmek” demek, sadece sevginin kendisi olmak demektir. Gerçekten sevebildiğimizde, bir kişiden bir olaydan karşılık görmekten çok ama çok daha yüce bir boyuta geçeriz. Zaman yoktur, şart yoktur, karşılık beklentisi yoktur. Biz sadece severiz; sevmenin, duygunun, aşkın, varlığın, güzelliğin, öze erişmenin, dünyanın, evrenin ruhunun gerçekliğine vardığımız nokta işte tam burasıdır. O an anlarız ki sevmek aslında şükretmemiz gereken tek eylemdir. Böyle bütün, böyle içimizde, böyle varlığımızda hissedebildiğimiz için sadece derin bir “teşekkür” ile dolarız…

Baktığımız her yere her an sevgi ile bakan oluruz, gözlerimizden görünen sadece sevgi olur, ağzımızdan çıkan tüm kelimeler sevgiye bulanır… Kokular bize sadece sevgiyi getirir, o karşıdakinin varlığı için (karşılık verdiği için değil) ve bize bu muhteşem hediyeyi, bu derin sevebilmek gücünü getiren olduğu için, buna yol olduğu için sadece onu daha çok severiz. Elde edebilmek için değil, birlikte zaman geçirmek için değil, evlenmek için değil, ayrılmak için değil, fiziksel olan tanımladığımız bu cümleye sığmayacak kadar uzun kriterlerimizi sağladığı için değil, sadece “var olduğu” için ve bunun farkında olduğumuz için…

Sevmek halimiz, işte tam şu an olmaya taşınmıştır, her an biliriz, sevmekteyizdir. Varlığımızın özü bu güçle dolmuştur. Diğer bir kişinin seçimlerinden, yargılarından, yapacaklarından, bize verebileceğini düşündüğümüz tüm olası beklentilerimizden ve en önemlisi sadece “ben” olabilmekten geçen muhteşem bir sevmek haline yol alırız… Yarına ertelenecek, yarın o diğer kişi geldiğinde yaşanacak, bugün olmadığı için yarına atılacak veya yarın için bugün sevmekten vazgeçilecek bir şey yoktur. Eğer hala bunu yapıyorsak bu sadece egomuzun bastırılmamış özüdür. Bize fısıldamaya devam eder; “Bekle o da seni sevdiğinde sevebilirsin, o seni sevmediğinde sevmek sana yasak, sen neden o seni sevmiyorken onu seveceksin, o bana sevdiğini söylediğinde ancak ben de sevebilirim…” Bu cümleler sizce burada biraz olsun anlatmaya çalıştığımız gerçekten sevmek akışına uygun mudur? Gerçekten seven ben, karşımdaki sırf bana bir şey hissetmiyor, sevmiyor ve hatta belki de bilmiyor diye bugün sevgi olmaktan vazgeçebilir miyim? Bugün anne olmadığım için, anne sevgimi paylaşabileceğim binlerce çocuktan yarın anne olunca, anlayabileceğim ve paylaşabileceğim anne sevgisini esirgeyebilir miyim? Bunu yarın ancak anne olunca (yani karşılık aldığımda) vereceğim diyerek bir kenara çekilebilir miyim? Sevgi böyle vermek ve almak şartlarına bağlanabilir mi? Sevgi böyle bugün anlayamadığım bir değer olarak yarın gerçekten sırf başka birinin varlığı ile karşılık buldu diye, sırf gerçekten anne oldum diye birden gerçekten anlayabileceğim bir hale bürünebilir mi?

Bakın sevgili David Deida ünlü eseri Anında Aydınlanma ile sevgiyi nasıl yorumluyor:

“…Anında aydınlanmak için sınav şudur: Sonsuza dek büyümekte olan cennet ve cehennemdeyken dahi sevebilir misin?

Tüm doğrultularda, içeri ve dışarı doğru sevebilir misin?

İğrenmenin, acının, utancın ve ölümün, yalnızlıkta seni kıskıvrak yakaladığı ve sana işkence ettiği anlarda dahi sevebilir misin?

Sevemezsen, hiçbir şey değişmez.

Sevebilirsen de hiçbir şey değişmez.

Sevdiğin gerçeği dışında.

Hiçbir şey ve hiç kimse, sevme fırsatı dışında sana hiçbir zaman hiçbir şey vermeyecek.

Şimdi…”

Bugün bana eşlik ettiğiniz için sizi çok seviyorum. Hayatınızda yarına ertelediğiniz, başka bir kişinin hayatınıza gelişine bağladığınız, bugün kendinizden ve tüm dünyadan esirgediğiniz ne kadar sevginiz varsa, şimdi, hemen, şu anda derinlerinizden canınıza getirmenizi dilerim. Sevmek sadece sizin siz olduğunuzda hissedebileceğiniz dünyadaki en güçlü titreşime sahip duygudur. Bugün tam ve bütün olarak çok ama çok sevmeye hazır mısınız?

 

İlginizi çekebilir: İlişkilerimize yeniden bakmak: Kişiler hakkında ne düşündüğümüz, ilişkilerimizin gerçeğini belirliyor

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit

Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale