X

Bilincinizi yoğunlaştırabilmeniz için birkaç ipucu: Yaratıcılık geliştirilebilir mi?

İnsanları hayvanlardan ayırt eden en büyük özellik hayal etme gücüdür. Bizler olanı, olmayanı, olabilecek olanı ya da imkansız olanı hayal ediyor ve imkansız gibi görünse bile onu gerçekleştirmeyi arzuluyoruz. Hayal gücümüzü kullanıp hikayeler üretiyor, kitaplar yazıyor, bunları sinemalaştırıyoruz. Hayatımızı kolaylaştıracak icatlar yaratıyoruz. Evimizi kendi zevkimize göre dekore ediyor, kendimize kostümler tasarlıyoruz. Yaratıcılığımızı gösterdiğimiz binlerce alan sayabiliriz. Bugünkü yazımda keyifle okuduğum, öğrenmek ve gelişmek üzerine düşünen herkese tavsiye edebileceğim bir kitaptan (Tomorrowmind) alıntılara ve yorumlarıma yer vereceğim. Yaratıcı yönünü beslemek ve geliştirmek isteyenler için faydalı olacağına eminim.

Yaratıcılık üzerine çalışan araştırmacılar, bir fikrin yaratıcı olarak tanımlanmasını üç temel faktöre dayandırıyor; orijinallik, şaşırtıcılık ve hitap ettiği kitle tarafından talep edilmek ya da onlara fayda sağlamak. Son özellik hayal ürünü fikirlerle yaratıcı olanları birbirinden ayıran en büyük faktör olarak vurgulanmış ancak o kitlenin bu fikri kullanmaya hazır olup olmaması da tartışmaya açık bir nokta bence.

Teknolojinin hızlı gelişimi ve birçok konuda insan beyninin yerini kolayca alabilecek yapay zeka uygulamaları göz önüne alındığında, yaratıcı yönümüzü aktif tutmamız ve hatta daha da güçlendirmemiz elzem hale geldi. Bunu yapabilmek için yaratıcılığın nasıl çalıştığını ve bu kasımızı nasıl geliştirebileceğimizi anlamamız gerekiyor. Beynimizde yer alan Varsayılan Mod Ağı (Default Mode Network) düşünmeyi, anlık ya da gelecek ile ilgili hayal kurmayı ve planlar yapmayı sağlıyor. Varsayılan mod ağı bizi zaman ve mekandan bağımsız hale getiriyor, aklımızda “Acaba ne olabilir?” senaryolarını üretiyor. Bu da varsayılan mod ağını yaratıcılık için gereken 3 temel kanaldan biri yapıyor.

Beynimizdeki diğer 2 temel kanal ise varsayılan mod ağı ile birlikte çalışan Dikkat Çekerlik Ağı (Salience Network) ve Yürütücü Kontrol Ağı (Executive Control Network). Dikkat çekerlik ağı, dış ve iç ortamlardaki bilinçli ve dikkat gerektiren işaretleri gözlemler. Eğer bu işaretlerden önemli ve öncelikli olanı belirlerse ona odaklanmamızı sağlar, diğer ağları ona göre aktif ya da deaktif hale getirir. Yürütücü kontrol ağı ise hafıza, muhakeme, esneklik, problem çözme ve planlama dahil olmak üzere bilişsel süreçleri kontrol eden ve bunlara aracılık eden yürütücü işlevleri düzenleyen dışsal farkındalıktan sorumlu kabul edilir.

Bu üçlü, yaratıcılığı desteklerken şöyle çalışır. Yaratıcı fikir ilk olarak varsayılan mod ağı aktifken ortaya çıkar ve bu çok kendiliğinden oluşan ve bilinçsiz fikirler birbirlerine bağlanmaya başlar. Daha sonra bunlardan bazıları dikkat çekerlik ağına takılır ve en sonunda yürütücü kontrol ağı ile daha mantlıklı ve anlamlı, rafine edilmiş bir fikre dönüşür. Yürütücü kontrol ağı, oluşan bu fikir ile varsayılan mod ağına yaratıcı problem çözüldü olarak geribildirim verir.

Bu döngünün iyi bir şekilde çalışabilmesi için bu 3 önemli ağı aktif hale getirecek egzersizler yapabiliriz.

Ödül hormonu olarak bilinen dopamin, varsayılan mod ağı ve yürütücü kontrol ağı ile bağlanan nörotransmiterlerden biri. Bu nedenle dopamini artıracak aktiviteler yapmak bu ağların daha iyi çalışmasına yardımcı olup yaratıcılığımızı geliştirir, yeni fikirlere açık olmamızı sağlar. İyi bir uyku düzeni, sağlıklı beslenme, protein tüketimi, düzenli ve sık egzersizler, doğada zaman geçirme, güneşlenme ve meditasyon doğal yolla dopaminin salınımına yardımcı olur.

Zihnimizi birçok yöntemle rahatlatmaya çalışmanın (mindfulness) önemi yadsınamaz ama araştırmalar, yaratıcılık için zihin gezinmesinin (mind-wandering) çok önemli olduğunu gösteriyor. Yalnız zihnimizden akan bu düşüncelerin yaratıcı bir ürüne ya da fikre dönüşebilmesi için öncelikle odaklı bir aktivitenin yapılması gerekiyor. Zihnimizi bir problemi çözme işine odaklayarak yürütücü kontrol ağını aktive etmek, bu ağın daha sonra varsayılan mod ağı ile bağlanmasını sağlar ve bu bağ varsayılan mod ağın bir sonraki yaratıcı fikri bulması için kritik. Tabii, bunu tüm gün boyunca toplantılara girmek, yoğun bir işte aralıksız çalışmak gibi sürekli olarak yaptığımız durumlarda, zihnimiz yürütücü kontrol ağını aktive edip varsayılan mod ağını tamamen kapatacak ve yaratıcı fikirlerin oluşumu için ihtiyaç duyduğumuz temel bir kanal kullanılamaz hale gelecektir. Bu nedenle, zihinsel açıdan bizi sürekli problem çözme modunda tutan bu tarz işler sonrasında, doğa yürüyüşü, kitap okumak, egzersiz yapmak ve serbest yazı yazmak gibi zihnimizi rahatlatacak aktivitelere zaman ayırmak, varsayılan mod ağının ihtiyacı olan aktif olma alanını tanıyacaktır. Mindfulness ise yine odaklanma (hislerimize ve duygularımıza) gerektirdiği için yaratma sürecine balta vuracaktır. Varsayılan mod ağının aktivasyonu ve yaratıcı süreç için zihnimizin odaktan çok gezintiye ihtiyacı olduğunu hatırlayın.

Bu üç önemli ağın yanı sıra yaratıcı insanların karakteristik özelliklerine de bakmak önemli çünkü bu davranış modelleri yine üç önemli ağın çalışmasını destekliyor. Yapılan bir araştırmada yaratıcı insanlarda aşağıdaki beş önemli özellik öne çıkıyor:

  1. Deneyime açık olma
  2. Sorumluluk duygusuna sahip olma
  3. Dışa dönüklük
  4. Arkadaş canlısı olma
  5. Duygusal dengesizlik

Bu beşliye bakınca benim aklımda kendimle ilgili soru işaretleri doğdu açıkçası. Ancak eğer ana fikre bakarsanız tüm bu özellikler özünde deneyime açık olma ile ilgili. Örneğin, dışa dönüklük ve arkadaş canlısı olma özelliklerinde ana amaç iletişim kurabildiğiniz kadar insanla iletişim kurmak yani yeni kişilerle deneyimlere açık olmak. Bu da yeni şeyler öğrenmenize ve dolayısıyla vizyonunuzu genişletmenize ve daha yaratıcı fikirlerle gelmenize yardımcı olacaktır.

Duygusal dengesizlik de kafalarda soru işareti yaratabilecek başka bir özellik. Burada vurgulanmak istenen sadece iyimser ya da sadece kötümser tarafta olmamak. İyimser olmak ve pozitif duygu durumu yaratıcılığı tetiklese de kaygı, stres, anksiyete gibi olumsuz duygular da yaratıcılık için etkili bir yakıt niteliği taşıyor.

Rollo May’in Yaratma Cesareti adlı kitabında yazdığı gibi, “Yaratıcılık bilinci yoğunlaşmış insanın kendi dünyasıyla karşılaşmasıdır”. Umarım bu yazı, bilincinizi yoğunlaştırabilmeniz için size birkaç ipucu ve kaynak sağlamıştır.

İlginizi çekebilir: ‘Yandım bittim sendromu’: Tükenmişlik sendromu ile nasıl mücadele ederiz?

Ayşe Nazar Çoban: ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünden 2008 yılında mezun olduğumdan beri petrol sektöründe çalışıyorum. 3 yaşında başladığım spor ise hayatımın merkezinde. Bugün hala aktif olarak antrenman yapıyor ve rüzgarı yakaladığım her an büyük bir tutkuyla uçurtma sörfü (kitesurf) yapıyorum. Öğrenmek, kendimi geliştirmek ve öğrendiklerimi çevremdekilerle paylaşmaktan oldukça keyif alıyorum. Peki, Upwind hikayem nasıl başladı? Çalışmakta olduğum şirketin yetenekli kadınlar programına seçildim ve bu programda bir koç ile çalışma fırsatı bulduğum zaman, bu işi profesyonel olarak yapmaya karar verdim. ICF onaylı koçluk, NLP eğitimlerinin yanı sıra Toronto Üniversitesi ve Yale Üniversitesi Psikoloji bölümünden eğitimler aldım. Şu an kurucusu da olduğum Upwind çatısı altında yaşam, kariyer ve nefes koçluğu desteği veriyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale