dummy

Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?

Yaratıcılık, hepimizin peşinden koştuğu ancak, idealleştirilen her şeyde olduğu gibi, bir türlü ulaşamadığımız bir varış noktası gibi. Sanki bir kez yaratıcı olabilsek, şeytanın bacağını bir kez kırsak, artık başka bir derdimiz kalmayacak, yaratıcılık hayatımızın her zerresine en ışıklı dokunuşu yapacak ve “başarmış olacağız” zannediyoruz. Ancak gerçek, bambaşka olabilir.

dummydummy

Yaratıcılığı, yalnızca sanatçılara, yazarlara ait bir kalite gibi görüp, kendi içimizdeki yaratıcı parça ile hiç temas kurmadan bir ömür geçirebiliyoruz. Peki, birçoğumuza ilham veren ve bizi heyecanlandıran bir kalite olmasına rağmen, yaratıcılık ile neden bir türlü bağ kuramıyor, onu neden kendimize yakıştıramıyoruz?

Bu soruya her birimiz, hayat hikayemiz ve büyürken başkalarından duyduklarımız doğrultusunda birçok farklı yanıt verebiliriz. Kimimiz ailemizde, kimimiz okula başladığımızda “yeterince” yaratıcı bulunmadığımıza dair yorumlar duymuş ya da başkalarının yaratıcılıkları parlatılırken bir köşede hayran hayran birilerini izlemek durumunda kalmış olabiliriz. Tüm bu olanlar, yaratıcılık kalitesini kendimizden yüksek bir mertebeye koymamıza ve bir ömür boyu kendimiz için o mertebeyi erişilmez kılmamıza yol açmış olabilir. Hikayemiz her ne olursa olsun, içimizdeki yaratıcı güç ile yeniden bağlantı kurmamız ve hem gündelik hayatımıza hem de kendimizi ifade ediş biçimimize yaratıcılığın ışığının değmesi mümkün! Nasıl mı? Bu konuda zihnimi açan ve benim için süreci daha anlaşılır kılan iki kitap paylaşacağım sizinle.

Yaratıcılık ile ilgili rahmin bilgeliğinden beslenen, pratikler içeren ve bu konuda daha derin katmanlarda bir dönüşüm fırsatı yaratan bir kitap okumak isterseniz, o zaman size önerim Vahşi Yaratıcılık kitabı olur. Tami Lynn Kent’in dünyada da Türkiye’de de çok sevilen ve çok okunan Vahşi DişilikVahşi Yaratıcılık kitabı olur. Tami Lynn Kent’ kitabının devamı niteliğindeki bu kitap, eril enerji, hayalleri tezahür ettirmek ve potansiyelimizi tam anlamıyla keşfedip harekete geçirmek için bize çok kıymetli bir yol haritası sunuyor. Vahşi Dişilik kitabında evrenin dişil prensiplerini aktaran ve dişil enerjinin, dişil soyağacının şifalanması için okura el uzatan Tami Lynn Kent, Vahşi Yaratıcılık‘ta bu sefer eril enerjinin dengelenmesi, şifalanması ve eril-dişil dengesinin sağlanmasıyla hayata yansıyacak dengenin armağanları üzerine yoğunlaşıyor.

Peki yaratıcılık ile vahşi yaratıcılık arasında bir fark var mı, diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bize söylenenlere, inandırıldıklarımıza rağmen, içimizdeki yaratıcı parça ile yeniden bağ kurmak, onunla ilişkimizi güçlendirmek için, “boyun eğen” rolünden “vahşi” rolüne geçmemiz elzem. Vahşi olan dizginlenemez, kontrol edilemez; alkış, başarı ve sevgi pahasına kendisinden vazgeçmeyendir o. O yüzden yaratıcılık, içinde vahşi olanın kalitelerini de taşır.

Kitap, yazarın şu mesajı ile açılıyor: Bu kitap, Vahşi Yaratıcılığa sahip olanlara adanmıştır. Dünyanın sizin hayal kurmanıza ve hayallerinizi hayata geçirmenize ihtiyacı var.

Vahşi Yaratıcılık, altı bölümden oluşuyor ve her bölüm ile birlikte, konuyla ilgili bir katman daha derinleşiyor ve hem farkındalık kazanıyor hem de yaratıcı tarafımızla bağımızı daha da güçlendiriyoruz. Okuru önce Yaratıcı Ruhunu Uyandırmaya davet eden yazar, Bir Değer Olarak Yaratıcılık ve Yaratıcılığın Dinamikleri‘ne dair aktarımlarda bulunuyor ve okuru, Yaratıcı Menzilini Parlatarak yeni hayaller kurmaya ve bu hayalleri gerçekleştirmeye teşvik ediyor. Dördüncü bölümde Günlük Yaratıcı Pratikleri Geliştirmeye odaklanan yazar, eril enerjiyle birlikte Ruha Biçim Vermenin önemini aktardıktan sonra Yaratıcı Bir Yaşam Kurmaya dair aktarımlar, pratikler ve İçimizdeki Vahşi Gücü Serbest Bırakmaya dair vizyonunu paylaşarak, okuru yeni bir serüvene uğurluyor: vahşi, güçlü ve canlı hayaller kurarak ve bu hayalleri gerçekleştirerek süren kahramanın yolculuğunun bir aşaması da böylelikle sona eriyor; elbette yeni bir kapıyı aralayarak.

Yaratıcılık ile gündelik hayatta temas etmek, işte, ilişkilerinizde, hayatı yaşama hâlinizde yaratıcılığın o tatlı dokunuşunu hissetmek isterseniz o zaman size önereceğim diğer kitap Yaratıcılığını Keşfet. Bu kitaptan çok şey öğrendim ve kendi yaratıcılığımı nasıl baltaladığıma dair de çok şey keşfettim.

Tarihte daha önce bu kadar ilgi alanına sahip bir insan topluluğu yaşadı mı, doğrusu bilmiyorum. Mesleki bilgimiz ve deneyimlerimizin yanında, ucu bucağı olmayan bir bilgi çağında yaşıyoruz. Merak ettiğimiz her şey hakkında, tüm yönleriyle bilgi edinebiliriz ve bunu, yerimizden hiç kıpırdamadan yapmak mümkün. Bu çokluk bize, sürekli online olma, dinlenirken dahi yapılacakları düşünme, farklı alanlar arasında bağlantılar kurma, mail yazarken 2 saat sonraki toplantıda yapacağımız sunumu düşünme gibi külfetler getirdi. Multitasking olarak adlandırılan ve bugün, nörolojik olarak bizi tükettiğine dair araştırmaların giderek arttığı canavar, hayatın her alanını ele geçirmiş durumda. İş yerinde herkesin en az 5 farklı alanda sorumlulukları var; mesajlara yarım saat içinde yanıt vermezseniz ve maillerinizi 15 dakikada bir kontrol etmezseniz, tembel ve özensiz olmakla suçlanmanız an meselesi.

Peki tüm bu kaosun içinde işimize yaratıcılık katmak, işimizi ve kendimizi besleyecek kaynaklarla buluşmak mümkün mü? Cevap elbette ve tabii ki HAYIR. Öyleyse ne yapabiliriz? Her şeye rağmen, kendi yaratıcı çalışma, düşünme ve tefekkür akışımızı yaratabiliriz. Bu konuda, yaratıcılık üzerine uzun yıllar çalışan ve hepimize ilham veren isimlerin fikirlerini ve röportajlarını bir araya getiren “Yaratıcılığını Keşfet” kitabından birkaç öneri paylaşmak istiyorum.

Aslında İHTİYACIMIZ, yaratıcılık için sağlam bir rutin oluşturmak.

  • Önce yaratıcı çalışma: En anlamlı yaratıcı çalışmalarınızı günün başında yapın ve “reaktif işleri”, mesela e-posta ya da başka mesajlara yanıt vermeyi, sonraya bırakın.
  • Yaratıcılığı tetikle: Zihninizde, işe koyulma vaktinin geldiğini haber veren “tetikleyiciler” oluşturun; örneğin aynı müziği dinlemek ya da masanızı belli bir şekilde düzenlemek gibi.
  • Düzenli çalış: Zaman içinde yaratıcı kasınızı geliştirmek ve hız kazanmak için projeniz üzerinde düzenli aralıklarla, en ideali her gün, çalışın.
  • Yenilenme zamanları planla: Doksan dakika çalışıp ardından mola vererek, enerjinizi harcamak ve yenilemek arasında ritmik bir biçimde hareket edin.
  • Yalnızlığı önemse: Her gün biraz yalnız zaman geçirmeyi ilke edinin. Bu, verimsiz alışkanlıklar ve düşünce süreçlerini gözden geçirmenizi zihninizi sakinleştirmenizi sağlar.
  • İlham perisi bekleme: İlham gelsin ya da gelmesin, ortaya çıkıp işe koyulun.

İlginizi çekebilir: Meditasyon yaparak aydınlanmak mümkün mü?

Özge Uysal: Ben Özge Uysal. İstanbul'da doğdum, büyüdüm. Lisans eğitimimi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde tamamladım. Kitap editörüyüm, aynı zamanda kitaplar ile ilgili hazırladığım yazılar çeşitli mecralarda okuru ile buluşuyor. Yaklaşık 4 yıldır yoğun ve derin olarak reiki, meditasyon, Şamanizm, yoga ve mindfuness ile ilgileniyorum. Usui reiki ve kundalini reiki master'ıyım ve yoga eğitmeniyim. Hawaili şamanların kullandığını araçlardan oluşan kadim öğreti ho'oponopono eğitimlerine de devam ediyorum. Yazılarımın kalbinizi ve zihninizi şefkatle beslemesini diliyorum. AHO.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp