X

Yaralarımız ve ortak yolculuklarımız: Yeme bozukluklarından iyileşmek

Bu doğum günümde, ölümünün üzerinden 13 yıl geçmiş olan Amy Winehouse’u anmak istedim. Nitekim onunla iki ortak noktamız var. İkimiz de 14 Eylül’de doğduk ve ikimiz de bulimia ile mücadele ettik.

Elbette ki hikayelerimiz çok farklı, Amy aynı zamanda uyuşturucu ve alkol bağımlılıklarıyla da mücadele ediyordu. Bulima sürecini de benden çok daha uzun ve yoğun bir şekilde yaşadı. Fakat, geçenlerde tekrardan izlediğim 2015 yapımı belgeseli, içimi sızlattı. Kim olduğumuzdan ya da nasıl bir geçmişten geldiğimizden bağımsız, yaşadığımız acılar evrensel. 

Uplifers’da ve kendi Instagram hesabımda, yeme bozukluklarıma ve bedenimle/kiloyla olan ilişkime çok fazla değindim. Çünkü bu tek seferde ele alınabilecek, basit bir konu değil. Çok fazla katmana sahip, birden fazla faktörle ilişiği olan, derinlikli bir konu. Kişisel travmalarımız ve karakter özelliklerimiz ile birlikte içinde bulunduğumuz kültürün ve toplum baskısının da etkisi büyük. Dolayısıyla, iyileşmesi de bu derinliğe bağlı olarak, emek ve zaman gerektiren bir süreç. 

Duygusal yeme ben de ilk 10 yaşlarında başladı. Ortaokulun ilk yıllarında derslerim kötü olduğu için annemle de aram kötüleşmişti. Ondan gördüğüm uzaklık ve soğukluk, beni yemeklerden destek almaya yöneltti. Sadece karnımı değil, içimdeki duygusal boşluğu da doyurmaya çalışıyordum. Fakat, kilo almamdan korkan ailem, bu her zamankinden bir tık daha fazla olan yeme halimi limitlemeye çalışmıştı. Hafif de olsa kilo almaya meyilli bir çocuktum. Bu gerçekle ilk defa yüzleşmiştim. 

İkinci yüzleşme hali ise üniversiteye hazırlandığım sene oldu. Çok yoğun ders çalıştığım ve sosyal hayatım limitli olduğu için yemek yemeyi bir kaçış ve eğlence olarak benimsemiştim. Tabii pek hareket edemediğim için biraz kilo almak kaçınılmaz olmuştu. Bu sefer sadece ailemden değil, çevremden de tepkiler almıştım. Oysa ki geçici bir dönemdi, nitekim sınav sonrasında gelen rahatlamayla aldığım kiloları vermiştim. Ama ikinci kez yara almıştım. Kilolar gitmiş olsa da o sızı göğsümde kalmıştı. 

Üçüncü bir kilo alma durumu, üniversite 2. sınıfta yurda çıktığımda, düzensiz beslenme ve içkinin etkisiyle olmuştu. O dönemde ilişkilerim de pek iyi gitmiyordu. Üst üste gelen, ani terk edilmeler sonrasında net bir karar vermiştim: Zayıflayacaktım. İlişkilerimi ve bu terk edilme durumunu kontrol edemiyordum ama bedenimi edebilirdim. Dolayısıyla burada, derinleşen ve git gide daha fazla acıtan bir yaradan kaçma dürtüsüyle birlikte bir tür kontrol duygusu da hakimdi.

Sonraki yıllar, bir yeme bozukluğunda olduğumu fark etmeden geçti. 7-8 yıl boyunca, kilom hemen hemen sabitti. Çok disiplinliydim ve bu güçlü hissettiriyordu. Geçmişimdeki herkesten intikam alıyor gibiydim. Aslında sağlıklı besleniyordum, bu güzeldi. Ama bunu bir takıntı haline getirmiştim. 1-2 kilo almaya bile tahammülüm yoktu. Bir kez bu beğeni ve takdir duygusunu tattıktan sonra o eski, güçsüz halime dönemezdim. Fakat ben onları yok saymaya çalışsam da yaralarım hala benimleydi.

Bulimia ise beslenme konusunda en uç noktaya geldiğim Covid döneminde ortaya çıktı. Akşam 5’ten sonra bir şey yememe trendine katılmıştım. Fakat yeterince güçlü yemediğim için sabahları midem karnıma yapışmış şekilde, aşırı aç kalkıyordum. Kan şekerim dengesizleşmişti. Yemeğimin geç bir saate kalma ihtimali, ben de anksiyete yaratıyordu.  Bir gün, yine bir ilişki tetiklenmesinin de etkisiyle bir atak yaşadım. Aslında başta 1 tane Eti Karam gofret almış, kendime ilk defa hepsini tek seferde yemeye izin vermiştim. Ardından kendimi marketten yıllardır yemediğim çikolata ve gofretleri alırken buldum. Bulimia döngüm başlamıştı.

Bulimia deneyimleyenler bilir, başta bir rahatlama sağlasa da sonrasında korkunç bir utanç ve suçluluk duygusu hissediyorsun. Ataktan önceki halinden daha da kötü bir moda giriyorsun. Yine de “Bir daha yapmayacağım, bu son.” dediğin her bir döngünün ardından tekrarı geliyor. İçinden çıkması zorlu bir döngü. Üstelik her şeyi 5-10 dakika içinde yemek, herhangi bir zevk de vermiyor. Bu daha çok bir tepki, intikam, öfke patlaması ve kendine zarar verme hali… En azından benim için öyleydi. Yaklaşık 3 ay süren bu döngüde civardaki tüm tatlıcıları öğrenmiştim. O sırada terapi sürecinde olmam, çok şükür ki daha uzun sürmesini engelledi. 

Sonraki 1-1.5 yıl ise tıkınırcasına yeme döngüsüyle geçti. O en zayıf halimin üzerine birden 10 kilo almıştım. Çok zorlu olsa da iyileşmek için içinden geçmem gereken bir süreçti. Serbest bir şekilde yiyip (ama bulima gibi abartılı değil), kilo almaya izin vermek, o sırada ihtiyacım olan, bir öz sevgi tutumuydu. 

Tabii tüm bu süreç, zaten öncesinde de hassas olan sindirim sistemime çok zarar verdi. Yeme bozukluklarım zaman geçtikçe iyileşti, fakat beni iyileşmesi gereken bir başka şeyle, bağırsaklarımla bıraktı. Bu sebeple kendimi affetmem zaman aldı. İnsanın kendine zarar vermesi, belki de sindirmesi ve affetmesi en zoru… 

Benim hikayemde, yeme bozukluğu yaşamış olmamın birçok sebebi vardı. Bozulmuş beden algısı, mükemmeliyetçi olduğu kadar hassas mizacım, toplum baskısı, git gide derinleşen yaralarım ve karşılanmamış türlü duygusal ihtiyaçlarım… Memnun edicilik (fawn) tepkisi de farkında olmasam da öfke başta olmak üzere ifade edemediklerimi kendime yöneltmeye sebep olmuştu. Zararı kimseye değil, kendime vermeye meyilliydim. Amy’nin hikayesinde de benzer tutumları görüyoruz.

Sophie Bashford, “You are Goddess” kitabında şöyle ifade ediyor: 

“Dişil bilgeliğinizle giderek daha fazla uyumlandıkça ve duygusal yaralarınızı iyileştirdikçe, yemekle olan herhangi bir işlevsiz ilişki de iyileşmeye başlar. Bedenimizi sevmeye ve dinlemeye başladıkça, yiyecekle kendinize zarar vermek yerine, öz sevgiye dayalı bir etkileşim kurmak sizin için daha kolay hale gelecektir.” 

Benim için de iyileşme yolculuğu, sadece bedenimi değil, kendimi bütünüyle sevmeye niyet ettiğimde başladı. Bana hizmet etmeyen savunma mekanizmalarını bırakıp, kalbime yaklaştıkça, yemeklerle olan ilişkim de iyileşmeye başladı. Oldukça yavaş ilerlemiş olsa da geldiğim noktaya şükrediyorum. Artık yemeklerden korkmuyorum, çünkü sorunun yemeklerde değil, onu kullanma biçimimde olduğunu biliyorum. 

Amy’in hikayesinde üzüldüğüm şey, İngiliz basınının o dönemde çok fazla üstüne gitmiş olması. Onu sorumsuz, dağınık yaşayan biri olmakla suçlayıp, dalga geçtiler. Aslında Amy çok acı çekiyordu. Yıllarca süren bulima döngüsünün (maalesef ki bedene çok zarar veren bir şey), alkol ve uyuşturucu ile birleşmesi sonucunda bedeni daha fazla kaldıramadı.

Eğer sen de böyle süreçten geçiyorsan bilmelisin ki bu iradesiz, obur ya da takıntılı biri olmaktan öte, çok katmanlı, psikolojik bir süreç. Diğer insanlardan daha zayıf ya da güçsüz değilsin, sadece yaraların var ve savunma mekanizması olarak yemeği seçmişsin. Bu senin kim olduğunla ilgili değil, aksine sen olmayanları bırakıp, otantik benliğine dönebilmekle ilgili.

Ben bu süreçte; terapi, meditasyon, yoga, dişil enerji çalışmaları gibi ruh-beden-zihin seviyesinde birçok araçtan destek aldım. Bu herkes için farklı olabilir. Kimilerimiz için iyileşme daha hızlı kimilerimiz için ise daha yavaş gerçekleşebilir. Fakat, bu süreçte çokça kez geriye gidip, umudunu kaybetmiş biri olarak söyleyebilirim ki iyileşmek mümkün. Yeter ki kendine sahip çıkıp, kendinle çalışmaya devam et.

Doğum günümüz kutlu olsun Amy. Umarım olduğun yerde, ‘Back to black’ şarkındaki karanlığı geride bırakarak, gerçek özün olan aydınlık ve ışıkla buluşmuşsundur.

İlginizi çekebilir: Bireyler olarak her şeyi kurtarabilmemiz gerçekten mümkün mü?

Siri Kavita: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale