“Olursa bir hayır, olmazsa bin hayır ara…”
Mevlana Celaleddin Rumi
İyi olan ve kötü olan. Güzel olan ve çirkin olan. Zengin olan ve fakir olan. Başarılı olan ve başarısız olan. Ben ve sen olan. Benim olmayan her şey ve benim olan/olabilecek olan her şey. Benim gidemediğim her yer ve benim gittiğim/bu hayat boyunca gidebileceğim her yer…
Bugün sizlerle birlikte iyi ve kötü olanın ötesine bakalım istiyorum. Tam olarak ne demek istediğimi düşünmüş olabilirsiniz. Evet zor bir kavram; her şeye daha yukarıdan her olaya her akışa daha farklı bir açıdan bakalım istiyorum sizlerle. Bu sabah aynı anda hem yukarı hem aşağı yönlü iki asansör önümde durdu. Ve ben yukarıya çıkana bindim çünkü yolum bu şekildeydi. Ve şunu düşündüm: şu anda aşağı yönlü olana binemediğim için, eğer aşağıya inseydim ne olacağını asla bilemeyeceğim. Bu ne kadar iyi ve ne kadar kötü? Bunun ötesinde kaçırdığım bir şey var gibi “hissettiğim” o an gerçekten bir şeyleri, hayatı, farklı fırsatları, olayları kaçırmakta mıyım?
İşte bu aslında çok basit bir örnek. Birçoğumuz X isteriz ama Y’den de vazgeçmeyiz. A olsun isteriz ama B’yi vermek istemeyiz. Bir yere gitmek isteriz ama yorulmayalım da isteriz. Tatile çıkalım isteriz fakat yine de para harcamayalım isteriz. Evlenelim isteriz ama her şey son derece mükemmel olsun yani insan olduğumuzu, bir başka kişi ile hayatımızı birleştirmenin risklerini, sonuçlarını, olasılıklarını, yüklerini yani sorumluluğunu almayalım isteriz… Evet, yıllar geçsin ve biz hep aynı gençlikte aynı güçte kalalım isteriz değil mi? Yıllanmış olmanın güzelliğini de bir kenara koyup o ilk günkü tazeliğimizi hep koruyalım isteriz…
Neden böyle yönlenmekteyiz? İşte bu aslında bir şeylere ya da akışa “yetişememek”, “kaçırmak”, “bir yerde olduğumuzda diğer bir yerde olamadığımız için olduğumuz yeri de kötümsemek” gibi anlaşılması oldukça zor bir hale getirmemizden kaynaklanıyor. Çünkü iyi ve kötü ayrımı yani ben yetişirsem iyi, yetişemediğim her şey kötü, yaşayabilirsem iyi ama yaşamak şansı bulamadığım onlarca şey benim için kötü gibi bir “ayrıma” gittiğimizde, şansına eriştiklerimizi de tek kalemde silip atıveriyoruz…
Hem de bunu öyle güzel yapıyoruz ki! Bizi seven bizi koruyan bizimle hayat boyu yan yana olmak isteyen ve aynı duyguyu hissettiğimiz biri örneğin hayatımızda olduğunda bile düşünmeye devam ediyoruz, şöyle olsaydı böyle olsaydı bu şekilde olsaydı o bana uygun mu gerçekten seçimim doğru mu, bundan sonra ne olacak, ya anlaşamazsak ya yapamazsak ve daha birçok soru… Çünkü iyi olan evet onun hayatımızda olması fakat kötü olan yine de “elimizde olamayan” her şey; bir diğer kişi veya kişiler, başka bir hayat yaşayabiliyor olmak şansı veya başka bir örnek verelim tek başımıza hayatımıza devam ediyor olmak olasılığı…
Hayatımızı o derece fazla irdeliyoruz ki ne elimizdekilere ne elimizde olmayanlara şükredebiliyoruz. Düşünebiliyor muyuz ki bir çiçeğin kırmızı değil de sarı renk açtığı için hayıflandığını, bir ağacın çam ağacı değil de kiraz ağacı olarak dünyaya gelmiş olduğu için pişmanlık yaşadığını veya bir kelebeğin bir gün dönüp de keşke tırtıl olsaydım diye kendi haline üzüldüğünü!
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız geri çekilerek iyi ve kötünün ötesine size bugün şu anda bahşedilmiş olanlara atan sağlam kalbinize içinizden geçen sevgilere ve tüm diğer güzel olanlara yeniden farklı bir gözle bakmanızı isterim… Aslında kaçırdığımız fırsatı bize sağlanamayan farklı olsaydı nasıl olurdu olan yok; tek hayatımız var ve o şu an! Gelin biz bu andan yola devam edelim…