“Yapılması gereken tek rejim düşünsel rejimdir. Yani kendimizi olumsuz düşüncelerden arındırmak…”
Louise L. Hay
Engel olamıyoruz değil mi? İçimizden bir ses mutlaka “Sen yeterince güzel değilsin” diye fısıldıyor. Sen yeterince akıllı değilsin. Sen yeterince özel değilsin. Sen yeterince olumlu değilsin. Sen yeterince kıymetli değilsin. Sen yeterince doğru değilsin. Sen yeterince “yeterli” değilsin. Sen yeterince şanslı değilsin. Sen yeterince zengin değilsin. Sen yeterince çalışkan değilsin. Sen yeterince emek verememektesin!
İşte bunlar kendimize dair, beynimizin içinde dönüp dolaşan mesajların sadece birkaçı… Biraz daha okumak ister miyiz? Hemen biraz daha kağıda dökelim o halde. Sen yeterince özellikli ve özel değilsin. Sen yeterince sevilmeyi hak edecek kadar hoş bir kadın veya yakışıklı bir adam değilsin.
Sana söyledikleri doğru mu? Sana yalan mı söylüyor? Yine aynı olumsuzluklarla karşılaşacaksın. Kaybedeceksin. Üzüleceksin! Bu iş yerinde de başarılı olamayacaksın. Burada da verdiğin emeklerin karşılığını alamayacaksın…
İşte bu ve bunun gibi düşünceler, evet, kontrolsüzce kafamızın içinde büyütmekte olduğumuz sevgili düşüncelerimizdir. Hiç düşündük mü; ya bunları adeta sineklikle sinek avlar gibi avlamak ve bu dünyadan tamamen silmek şansımız olsaydı, nasıl olurdu? Yani içimizden bizi için için yiyen o ses, bir daha yeterince güzel olmadığımızı fısıldayamasaydı veya diğer kişinin bizden daha güzel, daha alımlı, daha potansiyelli, daha genç, daha tutkulu, daha parlak olduğunu fısıldayamasaydı nasıl olurdu? Bir daha kendimizi kötü hissedebilir miydik? Bir daha bir diğer kişiyi sırf aynı değiliz, sırf ona benzemiyoruz diye kıskanabilir miydik?
Hayatta düşüncelerimiz tıpkı vücudumuzda birikmekte olan yağlar gibidir. Zehirli inançlarımız olarak içimizde birikirler. Bu birikimleri o derece “ağırdır” ki fiziksel etkilerini belki çoğu kez bunalım olarak, stres olarak, bir şey yapmanın içimizden gelmemesi olarak görürüz.
Oysa ki her anımız sonsuz derecede kıymetlidir. Sırf bu biriktirdiğimiz düşünceler ile elimizden gelebilecek ve belki de birçok kişiye ulaşabilecek işlere, açılımlara, olaylara adım bile atmaktan çekiniriz. Ne de olsa yeterli değilizdir, yeterince akıllı değilizdir, yeterince şanslı değilizdir, yeterince doğru değilizdir…
Gelin bugün bir değişiklik yapalım, o sesleri daha yakından dinleyerek hepsini tek tek üzerimizden atalım. Her bıraktığımız cümleye yeni bir cümle yazalım; “Ben yetersizim” düşüncesini bırakalım, onun yerine “Ben hayatta başıma gelen ve gelecek her şey için son derece ve sonsuz boyutta yeterliyim” cümlesini koyalım… “Ben yeterince akıllı değilim” yerine “Ben bugün ve gelecekte yaşayacağım her an için yeterince ve sonsuz nimetle donatılmış durumdayım” diyelim… “Ben şanssızım” yerine, “Ben bugün ve gelecekte karşılaşacağım her an için yeterince ve şükürle son derece şanslıyım, şans daima benimle” diyelim…
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız; gelin kendimiz için çok ama çok büyük bir şey yapalım, bu “ağır” yükleri bir bir aklımızdan beynimizden ve inanç sistemimizden çıkartalım!
İlginizi çekebilir: “Her şeyden önce ben, sonra hayat!” diyebilmek