“Yap”maktan “ol”maya: Hayatın dalgalarıyla sörf yapabilmek için
Hayat bizi anbean bir şeyler yapmaya, eylemde olmaya teşvik eder. Bir yere yetişmek, çalışmak, koşmak, yaşamak, büyümek, doğmak, başarmak vb. daha pek çok şey bizi hıza teşvik eder. Her saniye giderek hızlanırken çoğunlukla bu hıza ayak uydururuz. Öyle ki yavaşlık böyle anlarda korkunç gelir. Oysa hayat hızlı anlardan öte yavaş anlarda kendine anlam bulur.
İşte bu anlarda hayata dair anlattıklarımız, kendimize anlattıklarımız, belki de en önemlisi zamanla ilişkimiz fazlasıyla önemli. Çoğunlukla zaman bir illüzyon; kendimize anlattığımız hikayeler devam ederken ona belirlediğimiz birimler “miş” gibi varoluyor. Bugün, biraz dün, biraz yarın değil midir? Hayat akışta bizi koşmaya, bazen zaman, bazen de değişim baskısıyla sürükleyebilir. Biz de çoğunlukla böyle anlarda daha çok çırpınmayı, hatta ayak diremeyi tercih ederiz.
Değişim bazen soğuk, bazen korkutucu, bazense bilinmez, bazen mutlululuk, bazense mutsuzluk gibi görünen anlar vadedebilir. Ancak içinden geçilen duruma kadar her şey belirsiz, bilinmez olsa da, yolun sonunun nereye varacağını önceden bilemeyiz. Tünelin sonundaki ışığı görememek ürkütücü gelebilir. Böyle anlarda yapma çırpınışlar yükselse de aslolan sadece olmaktır.
Bilinmezlikte kim oluyorsun, öfkede, hüzünde, endişede, hayat sınırlarını zorladığında sana ne olur, sonra sen kim olursun? Çoğunlukla burayı çok sonra düşünürüz, önce düşünmek istemeyiz. Oysa her davranış bir oluşla başlar ve en çok kim olduğumuzla ve hangi duruşta olduğumuzla yükselir. Hayat, bize olanlardan çok, olanlar karşısında kim olduğumuzdur. Bu nedenle zorlu zamanlarda bir şey yapmak gerekliymiş gibi gelse de, aslında gerekli olan sadece olmaktır. Olduğumuz gibi… Kendimiz olarak… Vakur, bilgece bir duruş sergileyerek.
O vakit her koşulda hayatın akışında, hayatın getirdikleriyle uzun uzun sörf yapabiliriz. Ve bu dansta en büyük destekçimiz kendimize ve duruşumuza olan güvenimiz olduğundan, “ol”ur, gider, akar her şey bizle birlikte. Bir bakmışız hayatla, akışla bir olmuşuz…
İlginizi çekebilir: Kalbinin ve zihninin mevsimi de bahar mı?