X

Yapay zeka ve sanat: Yapay zeka sanatın sonu mu, yoksa yeni bir şeyin başlangıcı mı?

Yapay zeka sanatın sonu mu, yoksa yeni bir şeyin başlangıcı mı? Bu hafta bu sorunun cevabına bakıyoruz.

Sanat, her zaman insan duygularını ve yaratıcılığını ifade etmenin bir aracı olmuştur. Her çağda sanatçılar yeni sınırları zorlamak için mevcut teknolojik araç ve yöntemleri kullanmışlardır Sanayi devriminden bu yana insanlar, makinelerin bir gün kendilerinden daha iyi performans göstereceğinden ve sonunda işlerini ellerinden alacağından korkuyordu. Ancak daha önce bu tehdidin belki de en insani ve samimi faaliyetimizde gerçeğe dönüşeceği hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Bu değişiminin doğal bir sonucudur.

Sanat, her zaman insan duygularını ve yaratıcılığını ifade etmenin bir aracı olmuştur. Her çağda sanatçılar yeni sınırları zorlamak için mevcut teknolojik araç ve yöntemleri kullanmışlardır. 21. yüzyılda bu araç ve yöntemlerin merkezinde yapay zeka yer alıyor. Teknolojinin sanatla buluştuğu bu yeni bölümde, insan yaratıcılığını makinelerin inanılmaz hesaplama gücüyle birleştirerek yepyeni sanat formları yaratıyoruz. Peki ama yapay zeka tam olarak nedir? Ve resmin kutsal alanına nasıl nüfuz etti? Yapay zeka, makinelerin insan benzeri düşünce süreçlerini taklit ederek öğrenmelerini, karar vermelerini ve sorunları çözmelerini sağlayan yeteneklerini ifade eder. Modern teknolojideki hızlı ilerlemelerle birlikte yapay zeka, kod ve algoritmalardan çok daha fazlasıdır. Potansiyel bir ortak hatta rakip olarak görülebilir.

Yapay zeka, biz her zaman fark etmesek de modern dünyanın neredeyse her yerinde. Örneğin, telefonumuzdaki dijital asistanla konuştuğumuzda, çevrimiçi alışveriş yaparken öneriler aldığımızda veya arabamızı otomatik bir sistem kullanarak park ettiğimizde, aslında yapay zeka ile etkileşime giriyoruz. Bu teknolojilerin ortak özelliklerinden biri, büyük miktarda veriden “öğrenmeleri”. YZ sistemleri verilerdeki kalıpları arayabilir ve bu bilgiyi yeni bilgileri yorumlamak veya kararlar almak için kullanabilir. Resim sanatında, daha sonra göreceğimiz gibi, YZ yeni, benzersiz eserler yaratmak için önceki sanatsal çalışmalardan aldığı kalıplardan öğrenir. Dolayısıyla, YZ teknolojisinin işleyişi karmaşık olsa da, günlük hayatımızdaki etkisini ve varlığını görmek kolaydır.

Hayatımıza ve sanatımıza daha fazla entegre oldukça, YZ’nin resimdeki rolü de giderek daha fazla ilgi odağı haline gelecektir. Bir sanat formu olarak resim, binlerce yıldır insanlığa eşlik etmektedir. Mağara resimlerinden Ortaçağ ikonografisine ve Rönesans’ın büyük sanatçılarına kadar, resim her zaman insan toplumunun değerlerini, duygularını ve teknolojik ilerlemelerini yansıtmıştır. Zaman içinde ilerledikçe, yeni teknikler ve araçlar, resmin kendini ifade edebileceği çeşitli yolları genişletmemize ve derinleştirmemize olanak tanıdı. Şimdi, yapay zeka çağında, resim bir kez daha heyecan verici yeni bir yöne doğru ilerliyor.

Yağlıboya ve suluboya gibi klasik resim türleri günümüzde hala popüler ve tanınır olsa da, yeni teknolojilerin devreye girmesi sanatçıların kendilerini yeni şekillerde denemelerine ve ifade etmelerine olanak sağlamıştır. Yapay zeka, sanatçılar için yeni bir araç sunmakla kalmıyor, aynı zamanda resim dünyasında yeni yorumlama ve yaratma olanaklarının da önünü açıyor. Yapay zekanın sanata dahil edilmesi sadece bir resim yaratma sürecini değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda izleyiciyi sanatın ne olduğunu ve insanlarla makinelerin bunda oynadığı rolü yeniden tanımlamaya zorluyor.

Üretken sanat

Üretken sanat, eserlerin algoritmalar kullanılarak oluşturulduğu bir sanat dalıdır. Burada yapay zeka sadece bir araç değil, aynı zamanda sanatın yaratılmasında aktif bir katılımcı da olabilir. Bu bağlamda, YZ genellikle sanat eserinin biçimi, rengi veya kompozisyonu hakkında özerk kararlar verebilen bir “ortak yaratıcı” olarak görülür. YZ tarafından yaratılan ilk resimler pek çok insanı şok etti ve şaşkına çevirdi. Bir makine nasıl olur da insanlarda derin duygular uyandıran bir sanat yaratabilirdi? Bu üretken sanat eserleri, yaratıcı niyeti neyin oluşturduğu ve neyin gerçekten ‘sanat’ sayıldığı sorusunu gündeme getirdi. Yapay zeka ve resim sanatının buluşmasındaki bu ilk adımlar, teknoloji ve insan yaratıcılığının sanatı nasıl gördüğümüzü ve yorumladığımızı yeniden tanımladığı heyecan verici yeni bir dönemin sadece başlangıcıdır.

Yapay zeka, bir makinenin karar vermesine veya belirli eylemleri gerçekleştirmesine yardımcı olan bir algoritmaya, matematiksel bir formüle veya talimata dayanır. İnsan beyninin çalışma şeklini taklit eden yapay sinir ağları, yapay zeka yaratma sürecinde kilit bir rol oynar. Bu ağlar, öğrenebilmeleri ve uyum sağlayabilmeleri için birbirlerine bilgi aktaran birbirine bağlı “nöronlardan” oluşur. Bir yapay zekaya “resim yapmayı” öğretirken, yapay sinir ağları renk, şekil ve kompozisyon gibi sanat kavramlarını yorumlamak ve uygulamak üzere programlanır.

İnsan sanatçılar ile yapay zeka arasındaki en önemli farklardan biri ilhamdır. İnsanlar sanatı benzersiz ve derinden insani olan duygulara, düşüncelere, deneyimlere ve fikirlere dayanarak yaratırlar. YZ’nin böyle duyguları veya deneyimleri yoktur; bu nedenle yarattıkları içsel ilhamdan gelmez. Aynı zamanda YZ, insan sanatçılara meydan okuyabilecek şekilde farklı sanatsal stilleri ve teknikleri tanımlayabilir ve birleştirebilir. Bu şekilde, YZ yeni ve benzersiz sanatsal ifade biçimleri yaratabilir.

YZ geliştikçe, makine öğrenimi bir tür “duyarlılık” geliştirebilir -belirli sanat formlarına ve ifadelerine yönelik bir tercih veya yatkınlık.- Bu, insan duyarlılığı ile aynı şey değildir; ancak YZ sanat eserlerinde tanınabilir kalıplar ve stiller olabilir. YZ sanat alanında inanılmaz fırsatlar sunarken, sınırlamalarını anlamak ve kabul etmek de önemlidir. YZ ve insan yaratıcılığının kesişimi, sanatta heyecan verici yeni perspektifler açmaktadır, ancak hiçbir şey gerçek duygu, düşünce ve ilhamla yönlendirilen insan yaratımlarının yerini tam olarak alamaz. En iyi sonuçlar, YZ’nin insanın sanatsal faaliyetini desteklemek ve tamamlamak için bir araç olarak kullanılmasıyla elde edilecektir, onun yerini almasıyla değil.

Kişisel favorilerimden birinden bahsetmek istiyorum. Türkiye’de doğan Los Angeles’ta yaşayan sanatçı Refik Anadol şöyle diyor: “Kişisel olarak çalışmalarımda bizi birbirimize bağlayan, insanlığa ait olan şeyleri bulmaya çalışıyorum. İşte burada yepyeni bir bağlantı, yeni bir hikaye anlatma biçimi, yeni bir dil buldum.”

Refik Anadol’un sanatı yaratım, bilim ve teknoloji üçlüsünün kesiştiği noktada yer alıyor. Üç boyutlu veri heykelleri ve resimleri, görsel-işitsel performansları ve enstalasyonları çeşitli sanal ve fiziksel biçimler alıyor. Tüm dünyalar canlanıyor, büyük miktarda veriden büyüleyici formlar yaratılıyor ve bir zamanlar gözle görülemeyenler yeni bir anlatıda görünür hale geliyor.

Geleceğe doğru ilerledikçe, sanatta insanlar ve YZ sistemleri arasında daha fazla işbirliği görmemiz muhtemeldir. Sanatçılar, insan yaratıcılığını gelişmiş bilgi işlem yetenekleriyle birleştirerek yeni fikirler ve teknikler keşfetmek için YZ araçlarını kullanabilirler.

İlginizi çekebilir: ‘Sisu’nuz var mı: Fin usulü hayata olumlu bakış

Monika Karapınar: Merhaba, ben Mónika. Macar'ım ama Türkiye'de yaşıyorum. Birkaç dil biliyorum, şu anda dil koçu olarak çalışıyorum. Eğer beni tanımlayan bir alıntı seçmem gerekseydi, sanırım bu olurdu: "Özellikle yetenekli değilim, sadece tutkuyla meraklıyım." Her gün keşfedilmeye değer bir şey olduğuna gerçekten inanıyorum. Eğer görecek kadar cesursak, her gün bizim için yeni bir şey barındırır. Hızlı tempolu dünyamızda en büyük, en güçlü ve en güven verici zenginlik, bir şeylerin gerçek değerini görebilmektir. Öyleyse gelin birlikte bir yolculuğa çıkalım!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale