X

Yanılsamalara hapsolmadan yaşamak mümkün mü?

“Bir illüzyonun ölümünden daha üzücü bir şey yoktur.” -Arthur Koestler

Hayatlarımız çoğu zaman ‘yanılsama ve gerçeklik’ arasında sıkışıp kalır çünkü zihinlerimizin ikamet ettiği yerler, fikirlerin ve kavramların öznel dünyasıdır. Bakış açılarımız sürekli bir anlam arayışındayken işler daha da karışır ve gerçekliği tarif etmek için yetersiz olan ve genellikle de paradokslara ve ayrıştırmalara dayanan bir dil kullanırız.

Gerçekliğin ne olduğu sorusuna kesin bir cevap yoktur. En geniş ifadeyle gerçekliği, var olan her şey olarak tanımlayabiliriz. Fiziksel gerçekliğe, uzayda kütle gibi fiziksel özelliklere sahip ve gözlemciden bağımsız olandır diyebiliriz. Zihinsel gerçekliğin ise uzayda bir uzantısı yoktur ve varlığı gözlemciye bağlı olarak sadece bireylerin zihnindedir. Çiçekler, taşlar veya atomik parçalara baktığımızda ise gördüğümüz gerçekliğin sadece kısmi birer temsilidir.  Gerçekliğin zihindeki temsili ile gerçekliğin kendisi arasında büyük bir fark olduğunu bilmek yanılsamanın ne olduğunu anlamak için bize temel bir kavrayış sağlayabilir.

Nihai gerçeklik, kavramlar veya kelimelerle tanımlanamaz. Değişmez olduğu düşünülür. Ancak evrende neredeyse hiçbir şey gerçekten kalıcı değildir. Fiziksel yasaların bile aynı kalacağına dair hiçbir güvence yoktur. Bu anlamda nihai gerçek var olmayabilir. Dahası, gerçekliğin ne kadarının tamamen bilindiği veya insan aklı ve anlayışıyla erişilebilir olduğu da belirsiz olduğundan, nihai gerçekliğe ulaşılamayacağını bile söyleyebiliriz.

“Hayat onun temel anlamı konusundaki bilgisizliğimizle sürdürülen bir şeydir.” -Terry Eagleton

Her bir insan dünyada belirli bir çağda ve mekanda dünyaya gelir; belirsizliğin ve ölümün gölgesinde hepimizin kısa bir ömrü vardır. Bu sınırlı varoluş süreci boyunca bilinmeyene karşı sonu gelmez bir mücadele içinde yaşayıp, dış dünyaya uyum sağlamak zorunda kalırız. Varoluşun, bilişsel önyargıların ve anlayışlarımızın sınırları bizleri gerçeklik olarak algılanabilecek yanılsamalar yaratmaya iter. Bu yanılsamalar bilgi ve anlayış, inanç ve kesinlik, zaman ve sonsuzluk, özgürlük, özgür irade ve hayatın anlamı kavramlarıyla iyice pekişir. Yanılsamalar, gerçeklerle desteklenmeyen hayal gücünden de gelişebilir ve bizlere varoluşsal bir rahatlık sunarlar. Rahatsız edici yönleri ise şeyleri oldukları gibi görme isteksizliği yaratan  önyargılarımızın doğmasına ön ayak olmalarıdır.

“Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz bir önyargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha güç.” -Albert Einstein

Gerçekliğin gizemli doğasının farkına vardığını düşünenlerimizin bile daha derin bir gerçeklik anlayışına mı yoksa sadece bir yanılsamadan diğerine mi geçtiğini anlamak zordur. Nörolojik çalışmaların vardığı sonuç bizlerin gerçeği daha katlanılabilir kılmak için çarpıtmaya büyük bir eğilimimiz olduğunu gösteriyor. İhtiyaç ve arzularımızı tatmin etmek için uyarlanabilen illüzyonlara yönleniyoruz. Bu döngüde yaşarken de bulduğumuz en önemli araç kullandığımız diller ve bakış açılarımızı yansıttığımız teoriler. 

“Hiçbir şeyi kesin sessizliklere, belirsizliklere, suskunluk anlarına, boşluğa emanet edememek, gerçek bir iç yükü…” -Murathan Mungan

Teorilerilerimizi kavramlar ve matematik gibi sembolik sistemler kullanılarak iletiriz ve temelde bunların hepsi insan elinden çıkmış yapılandırılmış fikirlerdir; zihnin dışında bağımsız bir varlıkları yoktur ve her zaman kısmi ve geçicidirler. Deneyimlerimiz ve görüşlerimiz gerçekliğin zihindeki yaklaşık temsilleri olan çeşitli kavramlar tarafından şekillendirildiğinden gerçeklikle doğrudan ilişkiye geçtikleri bir nokta bulunamaz. Kavramsal çerçeve yarattığımızda yaşamın sürekli belirsizliğine karşı bir tür varoluşsal sığınak bulmuş oluruz. Aynı zamanda nispeten bilinebilir ve öngörülebilir bir evrenin içinde yaşamamıza da katkı sağlar bu kavramsal çerçeve. Gözden kaçırılmaması gereken konu ise bu çerçevelerin  yanılsama ile gerçeklik arasında ayrımı yapmayı zorlaştırabilmeleridir çünkü kavramların bir başka işlevi de insan zihnini sınırlamalarıdır.

Bir sabah uyandığımızda alıştığımız dünya bir anda değişebilir, doğal felaketlerin yarattığı belirsizliğin kıskacını çok fazla hissettiğimiz bu dönemde hepimiz kesinliğe, anlamlı ve iyi bir yaşama arzu duyuyoruz. Ancak doğa, insan aklının ona yüklediği herhangi bir anlam veya yorumdan bağımsız olarak neyse o. Doğa ne ahlaklı ne de ahlak dışı; yarattığımız tüm kavramlara karşı da kayıtsız. 

“Hayattaki hiçbir sorun da hayatı fırlatıp atmakla çözülmez.” -Viktor E. Frankl

Bu gerçeklik karşısında biricikliğimizi arıyor ve bu çabamızda her olgudan lehimize bir anlam çıkarmaya çalışıyoruz. Burada önemli olan ‘anlam’ın da pek çok anlamı olduğunu görebilmektir. Douglas Adams’ın Otostopçunun Galaksi Rehberi adlı romanında, süper bir bilgisayar olan ‘Derin Düşünce’ye “hayatın, evrenin ve her şeyin anlamı” sorulur. 7,5 milyon yıllık hesaplamanın ardından Derin Düşüncenin verdiği cevap -42- dir. Derin Düşünce, bu tuhaf sonuç üzerine düşünürken, “Size karşı dürüst olmak gerekirse, bence sorun, sorunun ne olduğunu asla bilmemiş olmanızdır”, der. Filozofların ortaya attığı çeşitli hayatın anlamı teorileri göz önüne alındığında, belki de sorulacak tek bir soru ve dolayısıyla tek bir doğru cevap yoktur.

“Yaşamın yaşam boyu süren bir soru-cevap dönemi olduğunu söyle­mek isterim. Yaşama cevap vermek, kendi yaşamımızdan sorumlu olmak anlamına gelir.” -Viktor E. Frankl

Bu yazının başında her birimizin kendi algısıyla kendi gerçekliğini nasıl yarattığını ve ona büyük bir hayranlıkla bağlandığını yazmaya çalıştım. Çıkan sonuç hayatın temelde bir yorum nesnesi olduğudur. Anlamsızlığın insanlığı çöküşe yönlendirdiğini tarihten alabileceğimiz pek çok dersle görebiliyoruz. Şüphe anlarında da  anlam aramaya devam etmenin yapabileceğimiz en anlamlı şeylerden biri olduğunun farkındayız. Ancak bu kadar büyük bir kavram denizinde varlıklarımızı gerçeklikle uyumlu bir şekilde yaşatmak oldukça zor. İşte bu yüzden yanılsama ve gerçeklik arasında sıkışıp kalıyoruz. Bu sıkışma nedeniyle algımızdaki gerçeklikleri dogmalara dönüştürüp diğer anlam arayışlarını yok sayıyoruz. Bu zıtlıkların içinde belki de yapabileceğimiz yegane şey geliştirdiğimiz kavramlardan bir süre sonra şüphe duymaya başlamak ve bir taraftan öğrenirken bir taraftan da öğrendiklerimizi yeri ve zamanı geldiğinde unutabilmektir. Kısmi çözümlemelerimizi hapsettiğimiz kavramlarla kendimizi sınırladığımızdan yanılsamalarla daha fazla hemhal olduğumuzu görmemiz gerekiyor. 

Temel işimiz belki de sadece özgürce yaşamak ve yaşatmak; yaşamanın ve yaşatmamın yollarını aramaktır ve kurgumuz bazen güven ve sağlık, bazen huzur, bazen barış ve bazen de aşk. Ne kadarında taşın altına elimizi koyuyoruz, neyi besleyip neyi yok ediyoruz. Yanılsamalarımızın önyargılarıyla gelecekteki dünyayı ne hale getiriyoruz. Belki de çözüm “ben”lerin birlikte uyumla nefes alabileceği bir “biz” yaratıp, bir taraftan hakkını vererek yaşamak bir taraftan da daha yaşanabilir bir dünya yaratmak…

Kaynaklar:

  • Ben G. Yacobi/The Human Dilemma
  • Life Between Illusion and Reality
  • Michael M. Prinzing/The Meaning of ‘Life’s Meaning
  • Viktor Frankl/ İnsanın Anlam Arayışı

İlginizi çekebilir: Üstünlük krizi duvarına çarpmadan yol almak mümkün

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale