İnsanlar yalnız kalmaktan bazen öylesine korkarlar ve bu duygu ile yüzleşmekten öylesine kaçınırlar ki kendilerini yutan bu anksiyeteye karşı durabilmek, var olduklarını doğrulamak için başkalarının varlığına sürekli ihtiyaç duyarlar. Bu durumu inkar etmelerini sağlayacak bazı ilişki biçimleri geliştirirler. Ancak kurulan bu ilişki sağlıklı bir şekilde öteki ile etkileşime girerek tüm varlığımızla kurduğumuz otantik bir ilişki değil, sadece bir ilişkinin taklidi olur adeta.
Eğer siz de ilişkilerinizi düşündüğünüzde şu özellikleri görüyorsanız, üzerine düşünmeniz gerekebilir.
Kendinizi yaşadığınız ilişkiler yolu ile yukarı çekme eğilimdeyseniz…
Yani öyle bir şey arıyorsunuz ki hem belirli bir amaca ulaşmanızı sağlayacak, hem de sizi taşıyıp geliştirecek. İlişkinizin hizmet ettiği bir işlevi olmuş olacak. Böyle bir ilişki içinde karşı taraf artık sizin için bir nesneye dönüşür ve gerçek bir ilişkiden çok uzaktır.
Birden fazla partnerle uzun zamandan beri sadece sekse dayalı ilişki içindeyseniz…
Bu ilişki tarzı geçici bir rahatlama verir. Çünkü bu bir ilişkide olma değildir. Karşı tarafın sadece bir yönü ile ilişki kurulur, yalnızca kendi gereksinimime hizmet eden parça ile ilişki kurmaktır bu. Kişinin ruhunu zayıflatır ve hayat bir süre sonra daha da anlamsız hale gelmeye başlar.
İlişkide kendinizi rahat hissetmiyor ya da bazı yönlerinizi saklama eğilimindeyseniz ya da partnerinizin kendini sakladığını düşünüyorsanız…
İki birey ilişki kurmaya çalıştığında odada her zaman iki kişinin benliğinden çok daha fazlası vardır. Bunlardan biri göstermeye çalıştığınız yanınız, parterinizin sizi gördüğü hali, yani ondaki imgeniz ve kendinizi gördüğünüz haliniz… Kendini ilişkide saklamanın en önemli nedeni tüm parçalarınızla var olduğunuzda karşıdaki kişinin “gerçek beni” sevmeyeceğine dair duyduğunuz kaygının yüksek olması ve sonunda terk edileceğinizi düşünmenizdir.
Sevgiye dair yanlış bakış açınız onu tükenebilecek bir kaynak gibi algılamanıza neden oluyorsa…
Partnerinize ne kadar çok sevgi gösterirseniz kendinize, diğerlerine o kadar az sevgi kalacakmış, yoksullaşacakmış, aynı zamanda yıpranacakmışsınız gibi hissetmenize zemin hazırlayabilir.
Sadece kısa süreli ilişkiler kurarak, uzun süreli ilişkilerden kaçınıyorsanız…
Bu durumun birçok nedeni olabilir; derin bağlar kurup bir ilişkiye enerjinizi aktarmak ve sonrasında bitme olasılığının olması sizde kaygı yaratıyor olabilir. Bunun yerine ilişkide daha az yatırım yaptığınız, bitmesi durumunda belki canınızı acıtmayacak bir pozisyonda kalmak istiyor olabilirsiniz. Ancak hiçbir ilişkinin devam garantisi yoktur. Olsaydı da emin olun ki çok sıkıcı bir hal alırdı. Kaybetme korkusu ilişkileri her daim canlı tutan bir dinamiktir.
Eric Fromm, “Yalnız olma yeteneği, sevme yeteneğinin bir şartıdır” der. Yalnızlığımızı kabul edip onunla kalabildiğimizde, acımızla tek başına kalmayı da öğreniriz. Kendimizi -tüm bu hislerden kaçmak adına- derinliksiz ilişkiler yaşamaktan kurtarmış olup ötekine ihtiyaç içinde, panikle sarılmaktan ziyade gerçek bir ilişkiye sevgi ile bağlı bir şekilde bulabiliriz.
“İnsan olmaya devam etmek, yalnızlığımızda dinlenmenin yeni yollarını keşfetmek anlamına gelir” der Hobson. Durmak, tüm duygulara alan açmak, kabul etmek ve yola devam edebilmek… Elbette bu olgunluğa erişmek kolay değil ,ancak terapi ile daha mümkün hale gelebilir. Yalnızlığının içinde çırpınmak değil, yalnızlığında dinlenebilmek… İşte bunu aramaya devam etmeliyiz.
İlginizi çekebilir: Romantik ilişki dinamikleri: Mutsuzluğa rağmen neden ayrılamayız?