Gün geçtikçe yalnız yaşayan insanların sayısı artıyor veya kalabalıklar içerisinde kendini yalnız hissedenler çoğalıyor. Kimi zorunluluktan yalnızken kimisi için de yalnızlık bir tercih. Dünyanın gürültüsüne ve karmaşıklığına alışan insanların çoğu kendi başına kalmaktan korkar. Çoğunlukla insanlar yalnızlıkla baş başa kalmamak ve zihnini sürekli meşgul edip dikkat dağıtmak için tüm gün televizyon izler ya da çok fazla çalışır, uzun saatler internette dolaşır, telefonları ile uğraşır. Böylece meşgul olan zihin daha az sorgular ve uyuşur.
Bu demek değil ki çevremizde yalnızlığa tercih edeceğimiz ve birlikte vakti geçireceğimiz insanlar olmasın. İnsan hayatta kalabilmek için doğduğu andan itibaren temas kurmaya ihtiyaç duyar. İnsan temasla kendi varlığını onar. Temasta olmayan insan kendi varlığını hissedemez. Önemli olan birlikte zaman geçirdiğimiz insanların enerji vampiri olmaması ve kaliteli birlikteliktir.
Bu durumu daha iyi anlamak istemiş olan yazar Thoreau, yalnız ve doğada yaşamanın nasıl bir tecrübe olacağını görmek için 2 yıl ormanda yaşamıştır. Bu tecrübesini 1854 yılına Walden isimli kitabında paylaşmıştır. Yalız başına ormandaki yaşamından yaptığı çıkarımların birkaçı şöyledir:
- Kendini bulmak isteyen insanın gidebileceği tek yer doğadır.
- Toplumumuzda milyonlarca insan küçük bir alanda bir arada yaşamakta ve herkes kendini yapayalnız hissetmektedir.
- En zengin insan en ucuz şeylerden zevk alabilen insandır.
- İyiliğe yatırım yapmak hayatta yapılabilecek en karlı iştir.
- Kendi hayallerinin peşinden koşmak ve hayal edilen hayatı yaşamak başarıyı garantiler.
Yalnızlığın iç dünyamıza olumlu etkilerinin yanı sıra bedensel sağlığımıza da iyi geldiği bilim insanlarınca kanıtlanmıştır.
Yalnız kaldığımızda;
- Tansiyon düzenlenir.
- Nabız ve nefes alışverişi düzene girer.
- Stres azalır.
- Bağışıklık sistemi güçlenir.
- Ruh hali düzenlenir.
- Zihinsel aktivite canlanır.
- Kaslardaki gerginlik azalır.
Peki, insan için yalnızlık da bir arada olmak kadar önemliyse neden yalnızlıktan korkarız? Ve neden dikkat dağıtmak isteriz?
Düşünmekten ve kendimize sormamız gereken soruları sormaktan korkuyor olabiliriz. Belki de bu soruları yanıtladığımızdaki değişim ve dönüşüm bizi korkutur. Aslında insanın zihnini sürekli meşgul tutmak istemesinin nedeni biraz da bu yolculuktan korkmasıdır. Oysaki yalnızlık bu dönüşümün gerçekleşeceği ve hayati bir yolculukla kişinin yeniden doğacağı yepyeni bir alandır.
Bireye olumlu enerji veren yaratıcı yalnızlık deneyimlendiğinde, dünyayla bağlarımızı kopardığımızda içimizde ortaya çıkmayı bekleyen bilgelik deniziyle bağlantı kurmuş oluruz. Bu anlarda insan kendi özüne bir seyahat yapar. Orada karanlık yönleriyle yüzleşir. Yalnızlık kişiyi mutsuz etmez, içine yolculuğa çıkmayı ve duru bir akıl geliştirmeyi sağladığı bir alandır artık. Yalnızlık anlarımızda sezgilerimizin sesini daha rahat duyabiliriz, kullanabiliriz ve etraflıca düşünmemize fayda sağlar. Hiçbir işe yaramayan alışkanlıklarımızdan kurtulmak için bize fırsat yaratır. Bir o kadar da hayal kurduğumuz anlardır yalnız kaldığımız zamanlar. En olmadık, imkansız şeyleri düşünebiliriz. Yeni fikirler daha özgürce ortaya çıkar. Gerçekleşmeleri için ilk adımdır hayalini kurmak. Ve sihir orada başlar.
Ve en önemlisi insan en iyi yalnızken öğrenir.
İlginizi çekebilir: Kör noktalarınızı fark edin: Kendinizi başkalarının gözünden görmeyi deneyin