X

Yalnız yaşamak insanı bencilleştirir mi: Öncelik sende mi, arkadaşlarında mı?

Süresini unuttuğum kadar bir süredir yalnız yaşıyorum. Yalnız yaşayan, hayatta kendinden başka pek de sorumluluğu olmayan insanların geliştirmeye çalıştıkları birtakım durumlar olduğunu düşünüyorum. Ben de kendimde gözlemlediğim bu durumları sizlerle dertleşme niyetinde oturdum klavyenin başına.

Hepimizin kişilik özelliklerini sıralarken pek çok tanımlama yaparız, dost canlısı, kibar, iyi niyetli, pozitif, dışa dönük, içe dönük, bencil, nankör… Liste uzar da gider.

Ben kendimden bahsedilirken en çok korktuğum iki sıfatla yüzleşmek zorunda kaldım geçenlerde: Bencil ve nankör.

Bu iki kelime benim sözlüğümde, beni tanımlamak için kullanılacak listede işaretlenebilir kutucuklar değildi. Olamazdı, zira listeye almazdım. Ama hiç lügatımda olmayan bu iki sözcüğün en beklemediğim anda karşıma çıkması hem hoşuma gitmedi, hem de içimdeki “Özeleştiri makamının” “acil durum” toplantısı yapmasını sağladı. Ne oldu da ben bu iki kelimeyle karşılaştım. Duyduğum bu iki kelime bana yapılmış haklı bir eleştiri miydi? Yoksa bunu bana yöneltenin kendi eksikliğini benim üzerimden kapatma telaşı mıydı? Bu sorulara cevap aramadım, bulmaya çalıştığım şey başkaydı. Kendimi hemen yoklamam gerekti, bu eleştiri haklı olabilir miydi?

Bu araştırma yolculuğuna çıktığımda bulacağım cevaptan her ne kadar korksam da yine de geri dönmedim, cevaptan hala çok emin olamasam da, yolda başka sapaklara çıktım, tıpkı her içe dönüş yolculuğumda olduğu gibi…

Yazının başında bahsettiğim gibi, yalnız yaşayan insanların bir noktada bencilleşip bencilleşmediğini merak ettim. Acaba yalnız yaşayan insan bencilliği diye bir şey var mıdır?

Bu benim için çok hassas bir konu. Zira etrafımdaki insanlar –zaman zaman bu durum bana zarar verse bile– her zaman önceliğim olmuştur. Bir arkadaşımın derdi, sıkıntısı her zaman benim sıkıntım olmuştur.

Onların sıkıntısını çözmeden ya da yüklerini hafifletmeden asla rahat edemem, mutlaka hayatlarının bir noktasında, ellerini her uzattıklarında ilk uzanan elin benim elim olması gerektiğini düşünür, harekete geçerim.

Dediğim gibi de bu durum geçmişte benim çok daha üzücü şeyler yaşamama, pek çok hayal kırıklığına uğramama sebep olsa da, başkalarının yanlışları hiçbir zaman beni değiştirememiş, beni ben yapan bu kıymetli özelliğimden vazgeçirememiştir.

Ancak geçen hafta, sevdiğim bir arkadaşımın yaşadığı sıkıntıyı görmezden gelmiş, o bana dile getirse de onun sıkıntısını paylaşamamıştım. Bu durumu fark ettiğimde de maalesef epey bir zaman geçmişti. Kendimi, sıkıntımla o kadar dış dünyaya kapatmıştım ki maalesef bana dışarıdan gelen yardım et çığlıklarını duyamamıştım. Ne olmuştu da bu kadar kendimi kapatmıştım? Nasıl olur da, bunca zaman destek vermenin birinci önceliğim olduğu bir karaktere sahipken, bir anda yanımdaki yardım et sesini duyamamıştım?

Oturdum ve düşündüm. Sanırım epey bir zamandır, kendimi hayatımın merkezine koymamıştım. Bu durum da benim biraz bocalamama sebep olmuştu. Hep benim mi sorunum, mutluluğum öncelikli olsun, sadece onlar konuşulsun istemiştim? İşte bu sorunun cevabının “evet” olma ihtimali bile, benim epey bir telaşlanmama sebep oldu. Bencilleştim mi diye panik alarmları çaldı durdu içimde.

Sonra arkadaşıma koştum. Hemen özür diledim. Cevabı şu oldu: “Kendini kapatmıştın bize, ama biliyordum ki bu sen değildin ve fark etmeni bekledim.”

Şimdi derin bir oh  zamanı… Fark etmiştim!

Dostlarımın derdi, sıkıntısı, sevinçleri hala benim için önemli. Onlarla üzülüp, onlarla sevinebilme özelliğimden bir şey kaybetmedim. Sadece kısa bir süre kendi önceliklerimle bir arada yürütememiştim. Alışma süreci her zaman kolay olmuyor, hayatta her şeyde olduğu gibi.

Bütün bu yaşadıklarımı neden anlattım sizlere, neden dertleştim peki?

Hepinizin bildiği ama günlük koşturmalarda görmezden geldiği çok önemli birkaç ana başlığın altını fosforlu kalemle çizmek istedim.

Bu dünyada hepimiz ama hepimiz kıymetliyiz. Hayatınızdaki kıymetlilerinizin yanında yol alırken, kendi önceliklerinizi de unutmayın. Kendi hayatınızın mimarı olurken, yol arkadaşlarınızın da o mimarinin süsleri olmasına izin verin. Onları da parlatabildiğiniz kadar parlatın ki geleceğe bırakacağınız eşsiz “hayat” eseriniz de gelecek nesillere ilham olsun.

Ve ayrıca…

Hatalar da insanlar için. Hata yapmaktan en çok korktuğum şey, onu telafi edecek zamanın kalmayışı olur. Etrafınızda kırdığınız kalpler varsa onları tamir etmek için zamanınız olmamasından daha çok korkmalısınız bence…

Eğer, hayat devam ediyorsa her kırılan kalbi onarmak için bir çare var demektir. Ben şanslıyım ki, kırdığım kalpleri telafi edecek zamanı değerlendirebildim. Geç olmadan farkına varabildim. Sizin de var ise kırdığınız kalpler, hadi hemen yola koyulun ve af dileyin. Sizden af dileyenleri de affedin. En doğru gün bugün çünkü, unutmayın!

Eğer, benim de hala var ise telafisini yapamadığım kırık kalplerim, bu yazı o kırık kalplere ithaf olsun… Onlar kendilerini biliyor!

İlginizi çekebilir: 80 yaşınızdan mektup var: Size ne yazmasını isterdiniz?

Pınar Tümkaya: Selamlar, ben Pınar Tümkaya. 1984 senesinde sevimli bir Akdeniz kenti olan İskenderun’da doğdum. Çukurova Üniversitesi İktisat Bölümünden 2007 senesinde mezun olmadan hemen önce hep hayalini kurduğum İK alanında İşe Alım Uzmanı olarak çalışmaya başladım. Ama maalesef, kısa bir süre sonra rüzgar beni Mersin’e getirdi. Şuanda Mersin’de, uluslararası bir şirkette Finansal Kontrolör olarak görev almaktayım. Kendimi bildim bileli sıkıntımı, derdimi en çok yazarak anlatmayı sevdim. Ancak, yazar olmak hiç hayalim olmadı. Hayalim her zaman, insanlarla etkileşimde olarak, onların sorunlarına destek ve çözüm ortağı olmak oldu. Her ne kadar çalışmakta olduğum alan insanlardan çok rakamlarla ilgili olsa da kişisel gelişim aşkım hiç bitmedi. Geçtiğimiz Mart ayında bunu artık daha profesyonel bir hale getirmem gerektiğine karar vererek House of Human’dan Profesyonel Yaşam Koçluğu programını tamamlayarak Yaşam Koçu oldum. Bu platform sayesinde yaşayıp aştığım, her tökezlediğimde kendimce ürettiğim çarelerin başka insanların da çözümü olmasına vesile olmak, yazılarımla sesimi duyurabilmek en büyük mutluluğum olacaktır.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale