Yalnız kalmanın neden gerekli ve önemli olduğunu anlayabilmek için öncelikle yalnızlık hissi ve yalnız kalma ihtiyacı arasındaki farkı anlayabilmek gerekiyor. ‘Keşke yanımda biri olsaydı!’ cümlesinin ifade ettiği yalnızlık hissiyle ‘Keşke biraz yalnız kalabilsem!’ cümlesindeki yalnızlık ihtiyacı birbirinden farklı. Bu nedenle öncelikle yalnızlığa atfettiğiniz anlamın bu ikisinden hangisine dahil olduğunu iyi analiz etmeniz gerekiyor. Yalnızlık hissi duymadan yalnız kalmak sizin için bir seçimse, Sevgililer Günü de olsa, Instagram feediniz sevgili fotoğraflarıyla da dolsa ‘neleri kaçırmadığınızın’ bilincinde olarak hayatınıza mutlu mesut devam edebilirsiniz.
Her ne kadar yaşamın zorluklarını ve güzelliklerini paylaşacağımız, sevgiyi ve aşkı paylaşacağımız birinin hayatımızda olması güzel bir deneyim olsa da zaman zaman tek başımıza yürüyüşlere çıkmak, yalnız yemek yemek, ilgi alanlarımızla ilgilenmek gibi kendimizle baş başa kalabileceğimiz zaman aralıkları yaratmak da bir o kadar değerli ve özel. Herkesten ve her şeyden önce kendimizi sevebilmek, kendi kendimize yetebildiğimizi deneyimlemekle ve kendimizle baş başa kalarak iç dünyamızı keşfedebilmekle mümkün. Yalnız olmak ve yalnız kalmak mecburiyet değil bir tercih olduğunda, en az yaşamımızı biriyle paylaşıyor olmak kadar güçlendirici ve geliştirici bir deneyim.
İlginizi çekebilir: Yalnız olmak ve yalnız hissetmek arasındaki ince çizgi: Yalnızlık tercihiniz mi kaderiniz mi?
Yalnız başımıza hareket etmek neden suçlu hissettiriyor?
Yanınızda size eşlik edecek kimse olmadığı için yapmaktan çekindiğiniz o şeyleri hatırladınız mı? Sinemaya gitmek, herkesin arkadaşlarıyla ya da sevgilisiyle olduğu bir restoranda yemek yemek, seyahat etmek, konsere gitmek gibi aktiviteleri tek başınıza yapmak sizin için ne kadar kabul edilebilir? Heyecanla planladığınız ve size mutluluk vereceğini düşündüğünüz herhangi bir planı sırf size eşlik edecek kimseyi bulamadığınız için iptal etmek zorunda kaldığınız anlar oldu mu?
Yaşamın içinde bize zevk veren ve mutlu hissettiren pek çok aktiviteyi ‘Tek başıma yapmamın ne anlamı var?’ ya da ‘Tek başımayken zevk alamayacağım.’ gibi düşüncelerle iptal etmek durumunda kalabiliyoruz. Ancak araştırmalar, yalnızken keyif almayacağımızı önceden tahmin etmek konusunda o kadar da iyi iş çıkarmadığımızı ve çoğu zaman kendi kendimizi bu yargı içeren düşüncelerle sabote edebildiğimizi gösteriyor.
Maryland Üniversitesi’nde Pazarlama profesörü olan Rebecca Ratner, yıllardır insanların aktivitelere tek başına gerçekleştirme konusundaki isteksizliklerini inceliyor ve bu türde bir isteksizliğin yaşam tatminini azalttığını söylüyor. Ratner’ın Journal of Consumer Research’te yayınlanan bir araştırmasının sonuçları müzeye gitmek, film izlemek ya da kendi başımıza bir restoranda yemek yemekten ne kadar keyif alabileceğimiz gerçeğini çoğu zaman gözden kaçırdığımızı söylüyor.
Yapmak istediğimiz herhangi bir aktiviteden sırf yalnız olduğumuz için o kadar da zevk alamayacağımız fikri otomatikleşen bir düşünce haline geldiğinde sadece yaşam tatminimizi azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda yetersizlik duygusu gibi özgüvenimizi ve kendimize olan inancımızı zedeleyen duyguları da beraberinde getirebiliyor. Sırf tek başımıza yapmak istemediğimiz için ertelediğimiz planlar nedeniyle zamanımızı yeterince iyi kullanmadığımızı düşünerek kendimizi suçlayabiliyor ve yaşam tatminimizi gereksiz yere azaltabiliyoruz.
Tek başınıza yemek yediğinizde ya da tek başınıza sinemaya gittiğinizde çevrenizdeki diğer insanların hakkınızda ne düşüneceklerinden endişeleniyorsanız, kendinize sık sık tanımadığınız insanların o kadar da umurunda olmadığınızı hatırlatabilirsiniz. Hiç tanımadığınız insanlar sizi, sizin kendinizi düşündüğünüz kadar düşünmeyecekler ve mimikleriyle ya da bakışlarıyla tepkilerini bir şekilde belli etseler de gecenin kalanında tek konuları sizin yalnızlığınız olmayacak. Unutmayın, kendinizle daha fazla kaliteli zaman geçirmek sizin seçiminiz ve kontrol sizin elinizde. Herhangi bir şeyi yalnız yapmak istemek suçlu hissetmenizi gerektirmiyor.
İlginizi çekebilir: Kendinizi yalnız hissetmeden yalnızlığın tadını çıkarabilmenin yolları
Yalnız kalmak özgürlük, kontrol hissi ve kendi kendinizi değerlendirme fırsatı verir
Yalnız kalmanın en güzel yanlarından biri hiç şüphesiz sınırsız bir özgürlük alanına sahip olmak. Akşam yemekte ne yiyeceğiniz, ne zaman yiyeceğiniz, sonrasında ne yapacağınız, hangi filmi izleyeceğiniz, ne zaman dışarı çıkıp ne zaman eve gireceğiniz tamamen sizin kontrolünüzde. Yalnız zaman geçirdiğinizde diğerlerinin planları ya da istekleri konusunda en ufak bir endişe ya da sorumluluk hissetmeden, özgürce karar verebilir, istediğiniz yemeği istediğiniz saatte yiyebilir, başladığınız filmi istediğiniz anda yarıda kesip o an canınız ne istiyorsa onunla ilgilenebilir ve dilediğiniz kadar spontan davranabilirsiniz. Kimseye iyi hissettirmek, eğlendirmek, iyi vakit geçirmesini sağlamak gibi endişeleriniz olmadan vaktinizi kendinizin en iyi hissettiği şekilde değerlendirebilirsiniz. Kendinize odaklanarak zihinsel enerjinizi sadece kendinizle ilgili konulara harcayabilir ve kendinizi çok daha enerjik, motive, mutlu hissedebilirsiniz.
Herhangi bir şey tek başınıza yapıyor olmak size daha fazla düşünmek ve kendinize odaklanmak konusunda da alan açacaktır. Düşüncelerinizi daha derinlemesine irdeleyebilir, değiştirmek istediğiniz şeyleri daha iyi analiz edebilir ve üzerinde istediğiniz kadar çalışabilirsiniz. Başlı başına meditatif bir varoluş haline dönüşebilen yalnızlık, zihninizdeki düşüncelerin özgürce akmasına ve stresinizi azaltmanıza olanak sağlar. Gerçekten kendiniz olmanız, henüz kim olduğunuzu bilmiyorsanız da öğrenmeniz için yalnızlık muhteşem bir fırsattır.
İlginizi çekebilir: Kalabalıklardaki yalnızlık: İlişkilerdeki ”iki yabancı” sendromu
Yalnızlık kendi kendine yetebilme duygusunu besler
Bağımsız olmanın ve kendi ayaklarınızın üzerinde durabilmenin ne kadar güçlendirici ve özgüven verici olduğunu hayatınızda en az bir kez deneyimlemiş olduğunuzu düşünüyoruz. Çevremizdeki diğer insanlara ne kadar az ihtiyaç duyarsak, o kadar fazla şey başardığımız, en azından başarı hissini daha yoğun hissettiğimiz bir gerçek. Tek başımıza ayakta durmayı ve yaşamımızı diğerlerinden bağımsızlaşarak sürdürmeyi öğrendiğimizde aslında problemlerle tek başımıza başa çıkabilmenin yollarını da deneyimleme fırsatı elde ediyoruz. Kendi kendine yetebilmenin verdiği özgüven, sadece sosyal ilişkilerimizde değil hayatın birçok farklı alanında güvenle adım atabilmemize ve cesaretli olmamıza da olanak veriyor. Sahip olduğunuz becerilerin ne kadarının, ne zaman ve hangi durumlarda yeterli olabileceğini, hangi durumlarda sizi strese sokabileceğini ve sınırlarınızı aştığını bilmek ne zaman ve ne kadar yardım almanız gerektiğini de iyi değerlendirmenize yardımcı olacaktır.
Kendi kendine yetebildiğinizi görmek, hedeflerinize ulaşmaya çalışırken başkalarına olan bağımlılığınızı azaltacağından dolayı önünüzde sizden başka kimse duramaz. Bir şeyleri kendi başınıza yapmayı becerebildiğinizde hiç bilmediğiniz ülkelere seyahat etmenin, yeni bir hobi edinmenin ya da en sevdiğiniz grubun konserine gitmenin sadece sizin kararınıza bağlı olduğunu çok daha iyi anlayabilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Yetersizlik hissi nedir, aşmak için neler yapılabilir?
Yalnızlıktan zevk almak asosyal olduğunuz anlamına gelmez
Kendinizle baş başa kalmaktan rahatsızlık hissetmemek ve yalnız kalmayı seçmek tabii ki başkalarıyla vakit geçirmekten ya da romantik bir ilişkiniz olmasından zevk alamayacağınız anlamına gelmiyor. Yalnız kalmayı sevseniz de sevmeseniz de, yalnız olmak ve diğer insanlarla beraber zaman geçirmek arasında dengeyi bulmanız gerekiyor. Yalnız kalmak kendinizi daha iyi tanımanızla, kendinize daha fazla yetebilmenin beraberinde getirdiği özgüven, cesaret, özgürlük gibi pek çok olumlu duyguyla ve en önemlisi de kendinizi daha fazla sevmenizle birlikte sosyal yaşamınıza ve dünyayı keşfetmenize de muhteşem getirileri olacak bir varoluş hali. Yalnız kalarak kendinizi daha iyi tanıyabilmeyi, kendinizle baş başa kalabilmeyi, kendinizi olduğunuz gibi sevebilmeyi ve kendi kendinize yetebilmeyi öğrendiğinizde diğer insanları da daha iyi tanıyabildiğinizi, baş başa kaldığınızda daha keyifli zaman geçirebildiğinizi, onları olduğu gibi sevebilmeyi ve gerektiğinde onlara destek olabilmeyi öğrenmiş olacaksınız.
Kendinizle kurduğunuz ilişkinin diğer insanlarla ve dünyayla kurduğunuz ilişkide belirleyici bir rolü bulunuyor. Kendinizi sevmediğiniz ve tanımadığınız sürece diğer insanları da tanıyabilmeniz, anlamlı ve derin ilişkiler kurabilmeniz, çevrenizdeki diğer insanlarla kaliteli zaman geçirebilmeniz pek de mümkün görünmüyor. Yalnızlık da aşka dahil ve her şeyden önce kendini sevebilmek, sevgiyi göstermenin en güzel hali.