X

Yalnız olmayı seçmenin gücü: Kendini sevmek de aşka dahil

Yalnız kalmanın neden gerekli ve önemli olduğunu anlayabilmek için öncelikle yalnızlık hissi ve yalnız kalma ihtiyacı arasındaki farkı anlayabilmek gerekiyor. ‘Keşke yanımda biri olsaydı!’ cümlesinin ifade ettiği yalnızlık hissiyle ‘Keşke biraz yalnız kalabilsem!’ cümlesindeki yalnızlık ihtiyacı birbirinden farklı. Bu nedenle öncelikle yalnızlığa atfettiğiniz anlamın bu ikisinden hangisine dahil olduğunu iyi analiz etmeniz gerekiyor. Yalnızlık hissi duymadan yalnız kalmak sizin için bir seçimse, Sevgililer Günü de olsa, Instagram feediniz sevgili fotoğraflarıyla da dolsa ‘neleri kaçırmadığınızın’ bilincinde olarak hayatınıza mutlu mesut devam edebilirsiniz.

Her ne kadar yaşamın zorluklarını ve güzelliklerini paylaşacağımız, sevgiyi ve aşkı paylaşacağımız birinin hayatımızda olması güzel bir deneyim olsa da zaman zaman tek başımıza yürüyüşlere çıkmak, yalnız yemek yemek, ilgi alanlarımızla ilgilenmek gibi kendimizle baş başa kalabileceğimiz zaman aralıkları yaratmak da bir o kadar değerli ve özel. Herkesten ve her şeyden önce kendimizi sevebilmek, kendi kendimize yetebildiğimizi deneyimlemekle ve kendimizle baş başa kalarak iç dünyamızı keşfedebilmekle mümkün. Yalnız olmak ve yalnız kalmak mecburiyet değil bir tercih olduğunda, en az yaşamımızı biriyle paylaşıyor olmak kadar güçlendirici ve geliştirici bir deneyim.

İlginizi çekebilir: Yalnız olmak ve yalnız hissetmek arasındaki ince çizgi: Yalnızlık tercihiniz mi kaderiniz mi?

Yalnız başımıza hareket etmek neden suçlu hissettiriyor?

Yanınızda size eşlik edecek kimse olmadığı için yapmaktan çekindiğiniz o şeyleri hatırladınız mı? Sinemaya gitmek, herkesin arkadaşlarıyla ya da sevgilisiyle olduğu bir restoranda yemek yemek, seyahat etmek, konsere gitmek gibi aktiviteleri tek başınıza yapmak sizin için ne kadar kabul edilebilir? Heyecanla planladığınız ve size mutluluk vereceğini düşündüğünüz herhangi bir planı sırf size eşlik edecek kimseyi bulamadığınız için iptal etmek zorunda kaldığınız anlar oldu mu?

Yaşamın içinde bize zevk veren ve mutlu hissettiren pek çok aktiviteyi ‘Tek başıma yapmamın ne anlamı var?’ ya da ‘Tek başımayken zevk alamayacağım.’ gibi düşüncelerle iptal etmek durumunda kalabiliyoruz. Ancak araştırmalar, yalnızken keyif almayacağımızı önceden tahmin etmek konusunda o kadar da iyi iş çıkarmadığımızı ve çoğu zaman kendi kendimizi bu yargı içeren düşüncelerle sabote edebildiğimizi gösteriyor.

Maryland Üniversitesi’nde Pazarlama profesörü olan Rebecca Ratner, yıllardır insanların aktivitelere tek başına gerçekleştirme konusundaki isteksizliklerini inceliyor ve bu türde bir isteksizliğin yaşam tatminini azalttığını söylüyor. Ratner’ın Journal of Consumer Research’te yayınlanan bir araştırmasının sonuçları müzeye gitmek, film izlemek ya da kendi başımıza bir restoranda yemek yemekten ne kadar keyif alabileceğimiz gerçeğini çoğu zaman gözden kaçırdığımızı söylüyor.

Yapmak istediğimiz herhangi bir aktiviteden sırf yalnız olduğumuz için o kadar da zevk alamayacağımız fikri otomatikleşen bir düşünce haline geldiğinde sadece yaşam tatminimizi azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda yetersizlik duygusu gibi özgüvenimizi ve kendimize olan inancımızı zedeleyen duyguları da beraberinde getirebiliyor. Sırf tek başımıza yapmak istemediğimiz için ertelediğimiz planlar nedeniyle zamanımızı yeterince iyi kullanmadığımızı düşünerek kendimizi suçlayabiliyor ve yaşam tatminimizi gereksiz yere azaltabiliyoruz.

Tek başınıza yemek yediğinizde ya da tek başınıza sinemaya gittiğinizde çevrenizdeki diğer insanların hakkınızda ne düşüneceklerinden endişeleniyorsanız, kendinize sık sık tanımadığınız insanların o kadar da umurunda olmadığınızı hatırlatabilirsiniz. Hiç tanımadığınız insanlar sizi, sizin kendinizi düşündüğünüz kadar düşünmeyecekler ve mimikleriyle ya da bakışlarıyla tepkilerini bir şekilde belli etseler de gecenin kalanında tek konuları sizin yalnızlığınız olmayacak. Unutmayın, kendinizle daha fazla kaliteli zaman geçirmek sizin seçiminiz ve kontrol sizin elinizde. Herhangi bir şeyi yalnız yapmak istemek suçlu hissetmenizi gerektirmiyor.

İlginizi çekebilir: Kendinizi yalnız hissetmeden yalnızlığın tadını çıkarabilmenin yolları

Yalnız kalmak özgürlük, kontrol hissi ve kendi kendinizi değerlendirme fırsatı verir 

Yalnız kalmanın en güzel yanlarından biri hiç şüphesiz sınırsız bir özgürlük alanına sahip olmak. Akşam yemekte ne yiyeceğiniz, ne zaman yiyeceğiniz, sonrasında ne yapacağınız, hangi filmi izleyeceğiniz, ne zaman dışarı çıkıp ne zaman eve gireceğiniz tamamen sizin kontrolünüzde. Yalnız zaman geçirdiğinizde diğerlerinin planları ya da istekleri konusunda en ufak bir endişe ya da sorumluluk hissetmeden, özgürce karar verebilir, istediğiniz yemeği istediğiniz saatte yiyebilir, başladığınız filmi istediğiniz anda yarıda kesip o an canınız ne istiyorsa onunla ilgilenebilir ve dilediğiniz kadar spontan davranabilirsiniz. Kimseye iyi hissettirmek, eğlendirmek, iyi vakit geçirmesini sağlamak gibi endişeleriniz olmadan vaktinizi kendinizin en iyi hissettiği şekilde değerlendirebilirsiniz. Kendinize odaklanarak zihinsel enerjinizi sadece kendinizle ilgili konulara harcayabilir ve kendinizi çok daha enerjik, motive, mutlu hissedebilirsiniz.

Herhangi bir şey tek başınıza yapıyor olmak size daha fazla düşünmek ve kendinize odaklanmak konusunda da alan açacaktır. Düşüncelerinizi daha derinlemesine irdeleyebilir, değiştirmek istediğiniz şeyleri daha iyi analiz edebilir ve üzerinde istediğiniz kadar çalışabilirsiniz. Başlı başına meditatif bir varoluş haline dönüşebilen yalnızlık, zihninizdeki düşüncelerin özgürce akmasına ve stresinizi azaltmanıza olanak sağlar. Gerçekten kendiniz olmanız, henüz kim olduğunuzu bilmiyorsanız da öğrenmeniz için yalnızlık muhteşem bir fırsattır.

İlginizi çekebilir: Kalabalıklardaki yalnızlık: İlişkilerdeki ”iki yabancı” sendromu

Yalnızlık kendi kendine yetebilme duygusunu besler

Bağımsız olmanın ve kendi ayaklarınızın üzerinde durabilmenin ne kadar güçlendirici ve özgüven verici olduğunu hayatınızda en az bir kez deneyimlemiş olduğunuzu düşünüyoruz. Çevremizdeki diğer insanlara ne kadar az ihtiyaç duyarsak, o kadar fazla şey başardığımız, en azından başarı hissini daha yoğun hissettiğimiz bir gerçek. Tek başımıza ayakta durmayı ve yaşamımızı diğerlerinden bağımsızlaşarak sürdürmeyi öğrendiğimizde aslında problemlerle tek başımıza başa çıkabilmenin yollarını da deneyimleme fırsatı elde ediyoruz. Kendi kendine yetebilmenin verdiği özgüven, sadece sosyal ilişkilerimizde değil hayatın birçok farklı alanında güvenle adım atabilmemize ve cesaretli olmamıza da olanak veriyor. Sahip olduğunuz becerilerin ne kadarının, ne zaman ve hangi durumlarda yeterli olabileceğini, hangi durumlarda sizi strese sokabileceğini ve sınırlarınızı aştığını bilmek ne zaman ve ne kadar yardım almanız gerektiğini de iyi değerlendirmenize yardımcı olacaktır.

Kendi kendine yetebildiğinizi görmek, hedeflerinize ulaşmaya çalışırken başkalarına olan bağımlılığınızı azaltacağından dolayı önünüzde sizden başka kimse duramaz. Bir şeyleri kendi başınıza yapmayı becerebildiğinizde hiç bilmediğiniz ülkelere seyahat etmenin, yeni bir hobi edinmenin ya da en sevdiğiniz grubun konserine gitmenin sadece sizin kararınıza bağlı olduğunu çok daha iyi anlayabilirsiniz.  

İlginizi çekebilir: Yetersizlik hissi nedir, aşmak için neler yapılabilir?

Yalnızlıktan zevk almak asosyal olduğunuz anlamına gelmez

Kendinizle baş başa kalmaktan rahatsızlık hissetmemek ve yalnız kalmayı seçmek tabii ki başkalarıyla vakit geçirmekten ya da romantik bir ilişkiniz olmasından zevk alamayacağınız anlamına gelmiyor. Yalnız kalmayı sevseniz de sevmeseniz de, yalnız olmak ve diğer insanlarla beraber zaman geçirmek arasında dengeyi bulmanız gerekiyor. Yalnız kalmak kendinizi daha iyi tanımanızla, kendinize daha fazla yetebilmenin beraberinde getirdiği özgüven, cesaret, özgürlük gibi pek çok olumlu duyguyla ve en önemlisi de kendinizi daha fazla sevmenizle birlikte sosyal yaşamınıza ve dünyayı keşfetmenize de muhteşem getirileri olacak bir varoluş hali. Yalnız kalarak kendinizi daha iyi tanıyabilmeyi, kendinizle baş başa kalabilmeyi, kendinizi olduğunuz gibi sevebilmeyi ve kendi kendinize yetebilmeyi öğrendiğinizde diğer insanları da daha iyi tanıyabildiğinizi, baş başa kaldığınızda daha keyifli zaman geçirebildiğinizi, onları olduğu gibi sevebilmeyi ve gerektiğinde onlara destek olabilmeyi öğrenmiş olacaksınız.

Kendinizle kurduğunuz ilişkinin diğer insanlarla ve dünyayla kurduğunuz ilişkide belirleyici bir rolü bulunuyor. Kendinizi sevmediğiniz ve tanımadığınız sürece diğer insanları da tanıyabilmeniz, anlamlı ve derin ilişkiler kurabilmeniz, çevrenizdeki diğer insanlarla kaliteli zaman geçirebilmeniz pek de mümkün görünmüyor. Yalnızlık da aşka dahil ve her şeyden önce kendini sevebilmek, sevgiyi göstermenin en güzel hali.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale