Tek başımıza kaldığımız anlarda bizi bambaşka dünyalara sürükleyen filmler izlemek pek çoğumuzun tercih ettiği bir “ben zamanı” aktivitesi. Yalnızlık çoğumuzun aklına dramatik ve melankolik bir tema gibi geliyor olsa da, aslında yalnızlık da tıpkı aşk, sevgi, arkadaşlık gibi hayatımızın içinde yer alan bir durum.
Uplifers olarak sizin için derlediğimiz içinizi umutla doldurabilecek yalnızlık temalı filmler, tek başınıza kaldığınız ya da yalnızlık hissi duyduğunuz zamanlarda size eşlik edebilir.
Gerçek Sevgili (Lars and The Real Girl), 2007
2000’li yılların en iyi komedi filmleri arasında gösterilen Gerçek Sevgili, yardımseverliği ve alçakgönüllülüğü nedeniyle yaşadığı kasabadaki herkesle arası iyi olsa da utangaçlığı yüzünden yalnız bir hayatı olan Lars Lindstrom’un trajikomik öyküsünü konu alıyor. Bir gün bir sevgilisi olduğunu ve ailesiyle tanıştırmak istediğini söyleyerek herkesi şaşırtan ancak eve elinde bir şişme kadınla gelerek tüm ailesine şok yaşatan Lars, yeni şişme partnerine insan gibi davranır. Lars’ın şişme kadınla olan ilişkisini yadırgamadan adapte olmaya çalışan kasaba halkının da olaya dahil olmasıyla oldukça komik bir hal almaya başlar durum. Lars’ın yalnızlık ve bağlanmaya dair algısını Ryan Gosling, muhteşem oyunculuğuyla seyirciye aktarıyor.
Hayatın İçinden (The Station Agent), 2003
Başrolünde pek çoğumuzun Game of Thrones dizisinden tanıdığı Peter Dinklage’nin oynadığı bu komedi, cüce sendromu olan bir adamın hayattaki tek arkadaşını da kaybettikten sonra her şeyi geride bırakıp yalnız bir hayatı seçmesini konu alıyor. New Jersey’nin kırsal bir bölgesine yerleşen Finbar McBride’ın burada kendisi gibi yalnız ve kendi halinde yaşayan insanlarla kurduğu iletişim ve bağ, yalnızlık hissiyle başa çıkmanın aslında sadece yalnız hisseden tek kişinin kendimiz olmadığını fark etmemizle mümkün olduğunu komik ve bir o kadar da sıcak bir anlatımla izleyiciye aktarıyor.
Mary and Max, 2009
Yakın dönemin en ilgi çekici animasyon filmlerinden biri olan Mary and Max, animasyon filmlerinde pek alışık olmadığımız dramatik ancak bir o kadar da iç ısıtan anlatımıyla yalnızlığı ve arkadaşlığı muhteşem bir görsellikle izleyiciye aktarıyor. 8 yaşındaki Mary ile kendisini yalnız ve toplumdan dışlanmış hisseden, mutsuz bir yaşamı olan 40 yaşındaki Max’in mektup arkadaşlığıyla kesişen yolları, yalnızlığı paylaşmanın mümkün olduğunu, yalnızlık hissinin küçücük bir iltifatla, sözcüklere dökülmüş bir tebessümle, önemsenmiş ve değerli hissetmekle nasıl bir anda umuda dönüşebileceğini gösteriyor.
The Lobster, 2015
Distopik bir geleceğin oldukça komik bir tasvirini yapan The Lobster, konusuyla olduğu kadar yaratıcı bir zekanın ürünü olan senaryosuyla da son yılların en ilgi çeken yapımlarından biri. Yalnızlığın yasak olduğu bir ülke hayal edin. Yalnız olduğunuzda dışlandığınız, ötekileştirildiğiniz ve “tedavi” edilmeniz gerektiğini düşünen insanlarla çevrili olduğunuz bir dünyada kendinizi nasıl hissederdiniz? Yalnızlığın yasak olduğu bu ülkede ilişkisi olmadığı için “tedavi” amaçlı bir otele hapsedilen yalnızlar, 45 gün içinde birbirleriyle ilişki kuramazlarsa kendi seçtikleri bir hayvana dönüşmek durumundadırlar. Oteldeki yalnızlardan biri olan David de, 100 yıldan daha uzun bir süre yaşayabildiği için dönüşmek istediği hayvanı ıstakoz olarak belirler. Sıra dışı bir öyküyle modern toplumların kuralcılığını, kendisi gibi olmayanı dışlamasını, yalnız bir yaşamı seçenler üzerindeki mahalle baskısını oldukça komik bir yolla eleştiren Lobster’ı hem eğlenerek hem de sorgulayarak izleyeceksiniz.
Wall-E, 2008
Sıkı bir animasyon severseniz dünyanın gelmiş geçmiş en tatlı robotlarından Wall-E’nin hikayesini mutlaka izlemişsinizdir. Doğanın talan edilmesi, kaynakların kötüye kullanılması ve çevre kirliliği nedeniyle yaşanmaz hale gelen Dünya’yı terk eden insanlar, giderken Dünya’yı temizlemesi amacıyla üretilen Wall-E dışındaki tüm robotları da kapatmışlardır. Kocaman gezegende yapayalnız kalan Wall-E’nin yüzyıllar süren yalnızlığı, gezegene araştırma amacıyla gönderilen bir başka robot olan Eve ile yollarının kesişmesiyle son bulur ve Wall-E, Eve’e aşık olur. Bir tarafta hareketsizlik yüzünden obezite sorunuyla karşı karşıya kalan, bir arada olsalar da birbirinin yüzüne bakmadan ekranlar üzerinden iletişim kuran insanlar, diğer yanda ise Wall-E’nin yalnız dünyasını anlatan bu filmin kalbinizi yumuşacık yapacağına eminiz.
Yukarı Bak! (Up!), 2009
Yukarı Bak filmi yalnızlığı varoluşsal bir gerçeklikle inceleyen ama bir o kadar da kalbe dokunan sıcacık bir öykü. Rastlantı sonucu yolları kesişen iki çocuk olan Carl ve Ellie, yıllarca sürecek tatlı ve dokunaklı hikayemizin başkahramanları. Film boyunca en büyük hayali dünyayı gezmek olan, maceraperest ve bir o kadar da meraklı Ellie ile sessiz ve sakin olduğu kadar şefkat dolu olan Carl’ın büyümesine, evlenmesine ve yaşlanmasına tanık oluyoruz. Ellie çocukluk hayali olan dünya turunu gerçekleştiremeden hayata veda eder. Ellie’nin gidişiyle Carl’ın dünyasını derin bir yalnızlık hissi kaplar. Ancak yalnız kalması, çok sevdiği Ellie’nin hayalini gerçekleştirmesine engel değildir ve Carl tek başına bu çocukluk hayalini gerçekleştirmek üzere yola koyulur.
Amelie, 2001
Annesini küçük yaşta kaybeden Amelie hepimize yalnız olmanın hayatı dolu dolu yaşamaya ve sevgi dolu bir kalbe sahip olmaya engel olamayacağını gösteren bir başyapıt. İçine kapanık, utangaç ama bir o kadar da kocaman bir kalbi olan Amelie hayatını, kimsenin haberi olmadan başkalarının hayatına dokunmaya, insanları mutlu etmeye ve hayatlarını kolaylaştırmaya adamıştır. Hayal dünyası geniş olan, içinde adeta küçük bir çocukla yaşayan Amelie bir gün, içinde kocaman bir yalnızlık hissi olduğunu fark edeceği bir olay yaşar. Bu noktadan sonra Amelie’nin hayatı yavaş yavaş değişmeye başlar.
Özgürlük yolu (Into The Wild), 2007
“Mutluluk uçsuz bucaksız ormanlardadır, bomboş sahillerdeki coşkudadır. Mutluluk, insan elinin değmediği bir yerde saklıdır.”
Özgürlük Yolu, kalabalık bir metropolde yaşayan, üniversiteden dereceyle mezun olmuş ve aynı zamanda başarılı bir atlet de olan Christopher’ın özünü keşfetme yolculuğunda kendini vahşi doğanın kollarına bıraktığı, ilham veren bir özgürlük hikayesi. Başarılarla dolu olsa da hayatında bir şeylerin eksik ve yanlış olduğunu hisseden Christopher sahip olduğu her şeyi bir hayır kurumuna bağışlayarak ve tüm sorumluluklarını geride bırakarak sonunu hiç bilmediği bir yolculuğa çıkar. Bambaşka bir hayatın kapılarını tek başına aralamayı seçen Christopher’ın Alaska’nın zorlu doğasında karşılaştığı tüm engellere ve doğanın acımasızlığına rağmen hayatını kökünden değiştirecek deneyimlerle yaşamın anlamını sorguladığı, kendisini ve sınırlarını keşfettiği bu eşsiz deneyimi hayranlıkla izleyeceksiniz. Her şeyi bir sırt çantasına sığdırıp uzaklaşmanın, insanın kendisiyle ve parçası olduğu doğayla baş başa kalmasının ve özgürlüğün, anlam arayışını nasıl beslediğini anlatan bu filmde kendinizle ilgili çok şey keşfedeceğinize eminiz.
Keyifli seyirler!
İlginizi çekebilir: Yalnızlığın anatomisi ve yalnızlık duygusuyla başa çıkabilmenin yolları