“Sadece iki olasılık vardır: Ya evrende yalnızız ya da değiliz. Bence her ikisi de dehşet verici”
Arthur Clarke
“Yalnız değilsin” cümlesi, hayat boyu belki binlerce defa duyup okuduğumuz bir cümle olsa da, pek çoğumuz içimizde büyüyen yalnızlık hissinden kurtulmayı başaramıyoruz. Özellikle zor zamanlardan geçerken, çevremizdeki insanlarda “Üzülme hepsi geçecek. Aynısını ben de yaşadım” gibi teselli cümlelerini çokça işitiriz. Ancak bu teselliler kimi zaman rahatlatsa da çoğunlukla teselli edenlere karşı olumsuz reaksiyon vermemizle sonuçlanır. Çünkü aslında “herkes kendi cehennemini yaşar” ve sizinle aynı yollardan geçtiğini iddia eden kişi, aslında sizin zihninizde yarattığınız cehenneme adımını dahi atmamıştır.
İlginizi çekebilir: Yüksek hassasiyet nedir ve bununla nasıl baş edilir?
Böyle düşündüğümüz zaman aslında yeryüzünde yaşayan tüm insanlar, kendi küçük dünyalarından yalnızdırlar. Ancak bizim seçimimiz olmadan gelen yalnızlık, irademizle seçtiğimiz bir yalnızlık kadar cazip değil ne yazık ki. İşte insanları yalnızlaştıran ve olduklarından daha yalnız hissetmelerine neden olan 4 neden:
Zihninde ve kalbinde yalnız olmak
İnsanı kolay kolay terk etmeyen o yalnızlık hissinin en büyük nedeni, zihnen ve kalben yalnız olduğunu düşünmektir. Kabul ediyoruz, aslında herkes kendi içinde yalnızdır. Fakat bu gerçeği yaşarken, başkalarından gelen yardım taleplerini ya da dostluğu geri çevirmek insanı daha da yalnızlaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
Kendini başkalarıyla kıyaslamak
Her zaman sizden daha iyi / kötü şeylere sahip insanlar olacaktır. Bu yüzden kendinizi başkalarıyla kıyaslayıp, “Onun gibi ….’e sahip olsaydım çok farklı olurdu” gibi cümleler kurmak, “kıskanç” ve kötü niyetli olarak algılanmanıza neden olabilir. Dolayısıyla, sizi yalnızca siz olduğunuz için seven ve kabul eden insanların pozitif duygularından da mahrum kalabilirsiniz.
Kendine karşı fazla eleştirel olmak
İşler istediğiniz gibi gitmediğinde ya da yapmamanız gereken bir hatayı yaptığınızda kendinizi yerden yere vurur musunuz? Eleştirinin dozunu kaçırıp kendinizi yargılamaya hatta aşağılamaya başlıyorsanız ortada büyük bir sorun var demektir. Uzun süre bu davranışı sergileyen insanlar, zaman içinde kendilerini tamamiyle değersizleştirerek insanların da onları değersiz bulduğuna inanırlar. Bunun kaçınılmaz sonucu ise sosyal hayattan kaçma ve yalnızlaşmadır.
İlginizi çekebilir: Bize “Böyle olacağı belliydi.” dedirten şey: Geri görüş ön yargısı
Odaklanamamak
Bir düşünün: Eşinizle, arkadaşınızla ya da çocuğunuzla konuşmaya çalışırken karşınızdaki kişi sürekli telefonunu ve sosyal medya hesaplarını kontrol ettiğinde ne hissediyorsunuz? Bu davranış neticesinde, saygı görmediğinizi, ilginç olmadığınız hatta sevilmediğinizi hissediyor olabilirsiniz. Bunun kaçınılmaz sonucu da o konuşmadan / insandan uzaklaşmaktır.
Aynısını tersten düşündüğümüzde, siz diyaloglara ve insanlara yeterince odaklanmadığınızda da aynı karşılığı görebilirsiniz. Bu da sosyal varlığınızın, derin yaralar almasının en büyük nedenlerindendir.
İlginizi çekebilir: Değersizlik inancı nedir ve nasıl aşılır?
Kaynak:
Tinybuddha.com