Yalnız değiliz hiçbirimiz: Dostluklar da, ruhumuz da paylaştıkça güçlenir
Benim burada yazı yazmamın aslında tek bir ana sebebi var. Size tüm hikayelerimde söylemeye çalıştığım şey şu: Aslında hiçbirimiz yalnız değiliz. Herkesin hikayesi farklı olabilir ama hislerimiz çok ortak. İnsan genel anlamda her şeyi sadece kendisi yaşıyor zannediyorken çok daha fazla zorlanıyor. Zaman zaman kendisini eksik, yetersiz, hatta değersiz hissediyor. Fakat hiçbiri gerçek değil. Her birimiz çok zorlanıyoruz aslında ama kimimiz göstermiyor, kimimiz göstermeyi zayıflık sanıyor, kimimiz kendisinin farkında bile değil, kimimiz de cesareti seçiyor ve ne varsa içinde paylaşıyor ki başkaları da onun kendi hayatında hissettiği gibi yalnız hissetmesin. Çünkü anlatmayı seçen o “birileri” kendisini çok zaman yalnız ve desteksiz hissediyor hayatında. Bu sebepten iyiyi olduğu gibi, kötüyü, zor anları da anlatmanın önemini, değerini biliyor. (Evet, yazar bu son cümlelerinde kendisinden bahsediyor.)
Özellikle son senelerde kimseyle hiçbir şey paylaşmaz oldum. Sıkıntımda kabuğuma çekilir, kendi yaralarımı sarıp yeniden gülmeye başladığımda dışarı çıkar oldum.
Pek geçmişi düşünen biri olmamama rağmen son bir aydır üniversite zamanlarımı özlediğimi fark ettim. O dönemler çok sık aklıma gelir oldu. Neden? Çünkü o dönemler hiçbir zaman yalnız değildim. Sıkıntım da olsa biz hep kalabalıktık. Arkadaşlarımızla hep sokaktaydık. Beraberdik. Bir şey oldu mu kurul toplanır gibi toplanılır, hayatla dalga geçilir ve o gülmeyeceğini sanan yüz güldürülürdü. Yan yana hiçbir şey o kadar da zor değildi.
Sonra büyüdük. Herkes kendi hayatına gitti haklı olarak. Yok arkadaşlarımla hiç ayrılmadım, hala beraberim ama tabiî ki eski yoğunlukta değil sadece.
Bir de yeni yeni şunu fark ettim: Büyüdükçe ben insanlarla içimi paylaşmayı bırakmışım, tek başıma kendimi iyileştirmek için epey güç harcar olmuşum, çünkü insanları rahatsız etmek istememişim. Herkesin zaten kendi dertleri var, bari beraberken gülelim diye kendimi illüzyon bir kalıba sokmaya zorlamışım. Halbuki hikaye! Varsayımdan öte bir şey değil bu dediğim. Gerçeğini paylaşmadıkça ne kadar gerçek kalabilir insan? Ve gerçek kalmazsa eğer, ne kadar gerçek ilişkilere sahip olabilir?
Bu ara tam da bu soruları sorguluyorum kendimde.
Bu konu da şuradan çıktı: Yakın bir arkadaşım mesaj attı geçen gün nasılsın, keyfin iyi mi diye. Normalde hep yaptığım gibi iyiyim der geçerdim. Bu sefer öyle yapmadım! Topladım tüm cesaretimi, çünkü paylaşmaya paylaşmaya benim için epey zorlaşmış ve cesaret isteyen bir duruma dönüşmüş; “iyi değilim!” dedim ve herhalde on sayfa mesaj döşemişimdir. Kendime de bir o kadar şaşırdım, çünkü sadece kötüyüm diyebilmek resmen Pandora’nın kutusunun açılmasını sağladı. Sonra biz birkaç mesajlaştık derken ben kendimi çok daha hafif hissetmeye başladım. Kötüyüm diye sesli söylediğim an bile içimde alan açılmaya başlamıştı, hissetmiştim. O gün o başlarda zor ama sonrasında beni çok rahatlatan konuşma bana şifa oldu.
Artık saklanmayacaktım. Tek bir mesajlaşmanın bana ne kadar iyi geldiğine şahit oldum. Ertesi gün buluştuk, beraber saatlerce muhabbet ettik ve ben yeniden ışıldamaya başladım. Daha net gördüm yalnızlığın bir insanın sağlıklı hayatına devam edebilmesi için imkansız olduğunu. Çok yapmaya çalıştım, yapamadım işte. İnsan tek başına devam edebilmek için evrilmemiş. Tabii şuna da bakmak lazım: Neden kimseyle paylaşmıyorum? Neden yalnız iyileşmeyi tercih ediyorum?
Bunun hepimize göre farklı farklı, sonsuz cevabı olabilir. Bunlar ne doğru ne de yanlış. Sadece çekirdek sebebi görmeniz, fark etmeniz bile belki de yeniden açılmanıza yardımcı olacaktır.
Kendinizi dışarıya zayıf göstermemek olabilir mi? O zaman şöyle düşünün: Sizi zayıf görseler ne olur? Siz robot değilsiniz ki, insansınız. Tabii ki zayıflıklarınız olacak ve bu sizi daha çok insan yapar sadece. Bunu paylaşmak güçsüzlüğünüzü değil, aksine gücünüzü gösterecektir ve belki de bu paylaşımlarla kim bilir kaç kişiye kendi gerçeğini paylaşması için, daha gerçek olması için cesaret vereceksiniz.
Ya da belki de insanların sizden sıkılmasını istemiyorsunuzdur. İnsanlar tarafından dışlanmak, sevilmemek en korktuğunuz şeydir belki ve bu sebepten tüm yüklerinizi tek başınıza taşımak zorunda olduğunuzu zannediyorsunuzdur. Ben bir şey diyeyim mi size; yanınızda kalbiniz için var olan insanlar sizden asla sıkılmıyorlar. Onlar ne olursa olsun varlar ve hep var olsunlar!
Gerçeği, kabullenmeyi, şefkatli sevgiyi bizzat onlardan öğreniyorsunuz hatta size olan yaklaşımlarıyla. Ha bu sebepten giderler ya da gidecekler mi? Bırakın gitsinler. Demek ki hiç gerçek olmamışlar.
Benim bu yukarıda saydıklarım hayatımdaki sebeplerden bazılarıydı fakat en çekirdeğe indiğimde “kimseye yük olmayayım” gibi bir inancımla karşılaştım. Yük olmak. O gün size bahsettiğim arkadaşımla mesajlaşmanın sonunda bile ona bu şekilde söylemiştim bir anda: “Sana yük olmak istemem.”
Arkadaşım da şaşırmıştı. O, yükün ne demek olduğunu bile anlayamamıştı. Ama bu kelime ve hisle benim içimde bir yerler titreşiyordu. Belki bebek bilincimde bir yerlerde ya da çocukken bir şeyleri yanlış anlayıp bu şekilde yorumlamış ve hep buna inanmıştım. Bu da bu konu dahil hayatımın birçok noktasında hayatımı maalesef yönetir olmuştu.
Ama şimdi görmeye başladım. Hayır, ben yük değilim ve hiçbir zaman da olmadım. Kendimi birileriyle paylaştığımda onlara hiçbir zaman yük olmadım ve olmayacağım. İnsan olarak paylaşmaya, birileriyle beraber ayağa kalkmaya ihtiyacım var ve hep olacak!
Yani diyorum ki, insanoğlu yalnız falan değil! Kendisini kafasında kurduğu varsayımlarla yalnız sanıyor ve kendi seçimleriyle o şekilde konumlandırıyor. Bu şekilde de giderek sıkışıyor, daralıyor, küçülüyor ve hayat iyice yaşanmaz bir hal alıyor. Eğer siz de paylaşamayanlardansanız alın cesaretinizi kalbinize ve açılın en yakın hissettiğiniz kişilere. İnanın konuşmaya başladığınız an hiçbir şey olmasa da ferah alanlar açılmaya başlıyor. Ve tabii neden paylaşamadığınıza da bir bakmanızı tavsiye ederim. Kim bilir altından neler çıkacaktır ve bulduklarınızda kim bilir hayatınız nasıl iyileşecektir.
Kolaylıklar gelsin.
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Beklentilerinizin altında ezilmemek için: Hayata her an katkı sunduğunuzun farkında mısınız?