Yas, hayal kırıklığı, öfke gibi pek de bayılmadığımız duyguları, türlü alışkanlıklarla uyuşturmanın spiritüel versiyonu: Yalandan pozitiflik.
Geçmiş pişmanlıklara, gelecek kaygılara takılmadan anın tadını çıkarmam gerektiğini bir güzel okudum, öğrendim. Mutlu anlar kadar zorlu günlerin de geçeceğini biliyorum. Canımı acıtan her olayın, uzun vadede hayrıma olduğunun farkındayım. Aynı kendimi kusurlarımla kucaklamam gerektiğini de bildiğim gibi.
Bunlar ve türevleri tarzı ezber bilgileri doğru bulduğum için uygulamaya geçirmek için her içim sıkıştığında pozitif kalamayacağım. Spiritüellik iyi hoş ama ben daha çok “acının içinde otur ve geçmesini bekle” ekolünden geliyorum. Acıyı, ızdıraba dönüştürmeden elbette. Ama bugünkü konumuz bu değil. Her canım sıkıldığında telefonumu karıştırırken ya da ağzıma bir şeyler tıkıştırırken yakalıyorum kendimi. Senin kendinden kaçış yolun işkoliklik, sigara, alkol, televizyon ya da türevleri olabilir. Herkesin duygularını örtme metodu kendine. Acıyı, can sıkıntısını geçiştirebiliriz ama yaşamadan bitiremeyiz ki.
Kusurlarınızı, korkularınızı veya utandığınız taraflarınızı kucaklayın, paylaşın, edin derken sanılmasın ki her kusurunu seven ve kabul eden biri var karşınızda. Yalandan pozitifliğe karnımız tok evelallah. Henüz sevemiyorum ve dolayısıyla seviyormuş gibi yapıp da kendimi kandırmıyorum. Kısaca dönüşüme önce kendime dürüst olarak başlıyorum. Birtakım özelliklerime sevgiyle yaklaşamayabilirim ama kendilerinden kurtulmaya da çalışmıyorum. Hiç de hoşlaşmadığım özelliklerimden “kurtulmak” istemek, o duygu ve düşüncelere karşı fark etmeden direnç oluşturabiliyor.
“Kurtulmak” yerine “dönüştürmek” demek çok daha şefkatli bir yaklaşım. Kelimelerin gücü vardır derler, ben yaklaşımımı ve dilimi düzelttikçe davranışlarım da dönüşmeye başlıyor. Konuşmalarımda “Kibirliyim, kıskancım, korkağım” gibi söylemler kullanmak yerine, “Bazen kıskanabiliyorum” demeye çalışıyorum. Keza bu hallerimi ne kadar sahiplenirsem, o kadar yapışıyor üzerime.
Pek de sevmediğim taraflarım, meğer bugüne kadar beni incinmekten korumuş durmuş. Duygularımı belli etmeye hazır değilmişim ki, kibirlenerek saklamışım kırılganlığımı. Ölüm korkum sayesinde hayatta kalabilmişim. Yetersizliklerimin görülmesine hazır değilmişim ki mükemmellik peşinde koşturmuşum.
Benim için dönüşümün ilk adımı kendime söylediğim yalanları fark etmek. Mış gibi yapmak yerine, durumu olduğu gibi kabul etmek. Korku, kaygı ve kırılganlıklarımın beni bugüne kadar incinmekten koruduğunun farkındayım. Varılması gereken noktanın, onları sevmek olduğunu biliyorum. Bazılarını kabul etmeye başladım ama çoğunu sevmekte zorlanıyorum. Varlıklarına minnettarım ama artık özgürleşmeye hazırım. Yalandan pozitiflik vermemek ve korkularımı seviyormuş gibi yapmamak, ilk adımım. Hem acelem de yok. Alim Gazali ne demiş? “Uzun mesafelere ulaşmak, ancak yakın mesafeleri aşmakla mümkündür.”
İlginizi çekebilir: Konfor alanınızdan çıkmak için neyi bekliyorsunuz?