X

Nefes, soğuk, irade: Wim Hof Metod eğitmeni Doruk Taraktaş ile keyifli bir röportaj

Sanıyoruz “Buz Adam Wim Hof”u duymayan yoktur. 64 yaşındaki Wim Hof, “Buz Adam” lakabını, donma seviyesindeki düşük sıcaklıklara dayanma konusundaki olağanüstü yeteneğinden (buzun altında yüzmesi, karda çıplak ayakla koşması ve soğuk suda uzun süreler geçirmesi) alıyor. Kendisi ayrıca Guiness Rekorlar kitabına tam 26 kez adını yazdırmış biri. Şimdilerde tüm dünyaya nam salmasının sebebi ise geliştirdiği “Wim Hof Metodu“. Bu teknik en özet haliyle enerjiyi ve odaklanma yeteneğini arttırmayı, bağışıklık sistemini güçlendirmeyi ve stres seviyelerini düşürmeyi amaçlıyor… Wim Hof metoduyla ilgili anlatılacak çok fazla şey var. Ancak biz lafı uzatmadan, Türkiye’de hepimize Wim Hof Metodu’nu deneyimleme şansı tanıyan Wim Hof Metod eğitmeni Doruk Taraktaş ile yaptığımız keyifli röportaja geçelim istiyoruz. Gelin, bu etkileyici metodu Doruk Bey’den dinleyelim…

1. Merhaba, sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba, 1980 Ankara doğumluyum. Ankara’nın bol yeşilli zamanlarında, sokaklarda oyun oynayarak büyüdüm (özellikle belirtiyorum). Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi’nden mezun olduktan sonra beyaz yaka olarak iş hayatıma başladım. 20 yıl boyunca FMCG sektöründe satış operasyonlarında yönetici olarak çalıştıktan sonra, 2023 yılı ile itibari ile 2021 yılında başladığım Wim Hof Metod eğitmenliğime tam zamanlı olarak geçiş yaptım.

2. Sizi Wim Hof metoduyla tanıştıran neydi?

WHM ile şans eseri YouTube’da dolaşırken karşılaştım. Metodun yaratıcısı Hollandalı Wim Hof’u yıllar önce “Super Humans” belgeselinde görmüştüm ancak karlar üstünde mayo ile oturan bir adam bana o zamanlar deli ya da doğanın bir harikası olarak gelmişti ve hiç ilgilenmemiştim. Bunda soğuktan hiç hoşlanmamamın ve “sıcak insanı” olmamın da etkisi vardır ya da böyle olduğuma inanmış olmamın…

3. Bize eğitmenlik sürecinizden bahseder misiniz?

Nefes ve ilk soğuk duşumdan çıktığım an hissettiğim şey beni çok etkiledi ve o an içime “Bunu tanıdığım, tanımadığım herkesle paylaşmalıyım” duygusu geldi. Metodla ilgili henüz hiçbir şey bilmiyor olmama rağmen o an eğitmen olmaya karar vermiştim. Nasıl olacağına dair hiçbir fikrim yoktu. 🙂

1 yıl sonunda eğitmenliğe kayıt olmak istedim ama öncesinde 5 günlük bir yurtdışı kampına katıldım. Hiç eğitim görmeden eğitmen olmak iyi bir fikir değil diye düşündüm. Slovakya’da karların ve buzlu göllerin içinde, Low Tatras Dağına (2060 mt) mayoyla -10 derecede tırmanış deneyimimden sonra eğitmenlik için çok yolum olduğuna karar verdim ve 1 yıl daha hazırlanmak istedim. Wim Hof Metod eğitmenliği için bolca deneyim ve derin bir içselleştirme gerekli olduğunu anladım. İkinci yılımın sonunda akademiye kayıt oldum. Bir yıl süren hazırlık ve eğitim süreci sonrası Level 1 eğitmenliğimi Polonya’da tamamladım, 2021 yılı Ekim ayında eğitmenlik sertifikamı aldıktan bir yıl sonra Level 2 eğitimimi de Polonya’da tamamlayarak ikinci seviye eğitmen oldum.

2023 yılında Karpacs Polonya’da 300 katılımcı ile gerçekleştirilen ve bugüne kadar yapılan en büyük Wim Hof Metodu kış kampına eğitmen olarak davet edilen 24 eğitmenden biri oldum.

Wim Hof Metod eğitmenliğini büyük bir aşkla yapmaya devam ediyorum.

4. Sizin ilk deneyiminiz nasıldı?

YouTube da Wim’i tekrar görsem de videolarına bakmadım çünkü ben “Soğuk hiç sevmezdim”. Ancak başka insanların metodu deneyimleme ve metod hakkında inanılmaz yorumlar yaptıkları, hayatlarının nasıl değiştiğiyle ilgili videolar ilgimi çekti ve konuyu araştırmaya başladım. İzlediğim her video, her kişi, soğuğa karşı toleranslarının artmasından, bağışıklık sistemlerinin ne kadar güçlendiğinden ve strese karşı ciddi bir kontrol kazandıklarından, kronik stres sonucu oluşan depresyon, anksiyete ve hatta otoimmün rahatsızlıklarını kontrol altına aldıklarından bahsediyorlardı. 1 aylık detaylı bir araştırmadan sonra (İnternette ne kadar kaynak varsa hepsini izleyip okudum diyebilirim) bir Cumartesi sabahı Wim Hof Metod’un 3 çalışmasından 1’i olan Wim Hof Nefes tekniğini denemeye karar verdim. Nefes sonrası olanları anlatmam zor ama inanılmaz bir enerji ve zihinsel sakinlik, huzur geldi diyebilirim.

1 hafta Wim Hof nefesini düzenli çalıştıktan sonra, metodu tam denemeye karar verdim. Nefes, Soğuk ve İrade/Meditasyon. Metodu denedikten sonra neler olduğunu, neler hissettiğimi birazdan detaylı anlatacağım. Şimdi biraz metodu anlatmak isterim ki, neler hissettiğim daha iyi anlaşılsın.

5. Bilmeyenler için Wim Hof metodundan kısaca bahsedebilir misiniz?

Wim Hof Metod Hollandalı Wim Hof tarafından oluşturulmuş, “nefes, soğuk suya maruz kalma ve irade/fokus/meditasyon” çalışmalarının bir araya geldiği bir metod (Ayrı ayrı hepsi var ancak 3 çalışma bir araya gelince Wim Hof nefesiyle beraber inanın bambaşka bir şey ortaya çıkıyor). Metodun bu kadar ünlü olmasının 2 nedeni var.

Birincisi vadettiği her şeyin ve daha fazlasının ilk günden itibaren oluyor olması. İkincisi ise bilimi arkasına almış olması.

2007 yılından beri metodla ilgili yapılan 12 tane bilimsel çalışma var. Nefes, soğuk ve irade çalışmaları sonucunda bağışıklık sistemimizden dolaşım sistemimize, kronik stres (tüm hastalıkların ana nedeni) kontrolünden otoimmün rahatsızlıklara, bağışıklık sistemini düzenleyip güçlendirmesine, zihin yapımızın “Ben yapamam”dan “Yapabilirim”e geçmesi ve kendi yarattığı korkulardan arınmasına, hayatı tekrar yaşıyorum hissiyatına kadar geniş bir yelpazede zihin ve bedende ne gibi gelişmeler yapıyor belgelerle ortaya kondu ve konmaya devam ediyor.

https://www.wimhofmethod.com/science

6. Wim Hof metodunu uygulamak sizde ve hayatınızda neleri değiştirdi?

İşte burası çok önemli. Çünkü her şey değişti. Hayatımda bir şeyler değişmedi, ben değiştim, ben değişince hayatı algılama ve yaşama şeklim değişti.

“Ben”in değişmesi nedir peki? “Ben şöyleyim, ben böyleyimler”, “Ben onu sevmem, bunu yapamamlar” ne kadar gerçek?

Bunu kendinize sormanızı istiyorum. Bu düşünce yapısıyla özgür müyüz? Yoksa bize öğretilen kalıplar içinde bir hapishanede mi yaşıyoruz hayatı?

Metodu uygulamaya başladığım ilk günden itibaren fizyolojik olarak çok daha sağlıklı olduğumu hissetmeye başladım ancak esas değişim stres, korku ve zorlukları algılama, düşünme ve bunlar içindeki davranış biçimimde oldu.

Çocukluğumda ağaçların tepesinde oyun oynarken hissettiğim o güç, özgürlük, mutluluk ve hayat enerjisini tekrar hatırladım ve bunu neden unuttuğumu sorgulamaya başladım. Bunu bize unutturan neydi?

Buraya detaylı döneceğim.

Metodu şöyle uyguluyoruz; sabah kalkınca 10 dakika Wim Hof nefesi, 5 dk esneme egzersizleri, sonra kısa bir soğuk duş; ancak hepsi niyet etmiş, karar vermiş bir zihin yapısıyla.

Peki nasıl oluyor da stresi algılama biçimimiz değişiyor?

Soğuk duşun önüne geldiğimizde “Ben” dediğimiz şey derinlerden “Sakın yapma” diye bağırıyor ve bizi konfor alanımızda tutmak için türlü bahaneler hatta yalanlar söylüyor.

“İşe geç kalacaksın, soğuk suya girersen hasta olursun, korkuyorum, neden ki? Ne gerek var ki? İstemiyorum, ben soğuk sevmem, soğuk bedeni değil sıcak bedenine sahibim vb…”

Bu tepki sadece soğuğa verdiğimiz tepki değil, bu tepki hayatta bizi strese sokacak her duruma karşı verdiğimiz tepki.

Aynı hayattaki gibi, bizi strese sokacak bir duruma karşı da aynı şeyleri söylüyor “Ben”.

Bazen aksayan bir işe karşı, bazen yeni bir projeye başlarken, bazen yoğun bir dönemde, bazen toplantıda, bazen kendi iç dünyamızda, bazen trafikte…

Peki bu stresten kaçamıyor ve sürekli olarak strese maruz kalıyorsak (çünkü stres hep var olacak) kronik stres bizi nasıl etkiliyor?

Sabah alarmla beraber, “iş, toplantı, gelecek ve geçmiş kaygıları, oldular, olmadılar”…

Bizi hayatta tutmak için gelişen stres mekanizması sürekli olarak aktif kaldığı için tepkisel davranışlarla hayatı yaşıyoruz, ilişkilerimiz (kendimizle ve başkalarıyla) bozuluyor, iyileşme moduna geçemediğimiz için hastalıklar başlıyor, kimimizde egzama, kimimizde şeker, kimimizde dolaşım problemleri, kronik enflamasyon, otoimmün rahatsızlıklar ve liste uzayıp gidiyor… Hepsi stres altında ezilen zihin ve bedenin işlevini yerine getirememesinden.

Peki bu gibi stres durumlarında ne yapıyor insan? Ya kaçıyoruz ya mazeretlerle vazgeçiyor ya da stres altında ezilip hasta oluyoruz.

Özet olarak, stresi kontrol altına alamayınca, kronik stres makineyi bozmaya başlıyor.

Peki metod strese karşı ne yapıyor?

Metodun birinci çalışması Wim Hof nefesi ile zihin ve bedenimiz harika bir hale geliyor. Yaptığı inanılmaz şeyleri sayfalarca anlatırım o yüzden harika diyerek geçiyorum (yapılan bilimsel çalışmalarla anti enflamatuvar etkisi, bağışıklık sistemini düzenleyip güçlendirdiği kanıtlandı).

Her gün nefesle odağımıza geldikten sonra ikinci çalışma olan soğuk suyu bir gereç olarak kullanıyoruz. Neye karşı? Yapmayı istemediğimiz, bizi strese sokan durumlara karşı güçlenmek için.

Metodun üçüncü çalışması “irade” ile suya yani strese küçücük bir adım atıyoruz, zihin “Yapma” dese de nefesimizle kontrolde kalıyoruz.

Nerede? Stresin içinde. Tepkisel davranıp kaçmak yerine stresin, konforsuzun içinde konforda, kontrolde kalmayı egzersiz ediyoruz.

Her gün soğukla bu çalışmayı yapınca hayatı ve stresi algılama ve yönetme biçiminiz değişmeye başlıyor. (Hormonal stres beynin içindeki gri maddeyi her gün karşılaşılan bu stres durumuna göre yeniden forme etmeye başlıyor. Beyninizin yapısı değişmeye başlıyor, yeni nöron bağları kuruluyor ve artık hayatı ve stresi farklı algılamaya ve işlemeye başlıyorsunuz).

Örnek verelim, hiç beklemediğin kötü bir mail geliyor işle ilgili, asabınız bozuluyor, sinirleniyor ve strese giriyorsunuz. Bu sinir stresle o maile cevap yazıyorsunuz? O mail’i bir düşünün, hepimiz o mailleri aldık ve cevap yazdık. Nasıl? Stresin kontrolünde, strese verdiğimiz öğrenilmiş tepkilerle…

Sinirle, korkuyla, kaygıyla…

Şimdi bir de şöyle hayal edelim; aynı kötü mail gene geldi. Zihnimiz aynı stresi tekrar yarattı ancak her sabah kendimizi soğuk stresine kendi irademizle maruz bırakıp o stresin içinde kontrolde kalmayı egzersiz ettiğimiz için yeni karşılaştığımız stres karşısında da zihnimiz ve bedenimiz kontrolü ele nasıl alacağını çok iyi biliyor. Dolayısıyla tepkisel bir davranış yerine kontrolde ve uygun bir davranış sergileyebiliyoruz. Düşünce ve duygu durumumuzu stresin içinde kontrol edebiliyoruz.

Gün içinde binlerce stres kaynağıyla karşılaştığımızı düşünürsek bence harika bir süper güç stresin konforsuzun içinde dengede, konforda kalmak.

7. Soğuk bize psikolojik ve fiziksel olarak ne yapıyor?

Sadece soğuk demeyelim, Wim Hof Metod’un üç çalışmasının her biri (nefes, soğuk, irade), birbirinin gücünü arttıran pozitif bir döngü yaratıyor, dolayısıyla genel olarak faydalarını anlatmak isterim.

Göze çarpan ilk etkisi artık soğuk denizlere, karlı nehirlere buzlu şelalelere girebiliyorsunuz.

Soğuk ve üşümekle ilgili olan durum değişiyor. Ancak bu buz dağının sadece görünen tarafı. Altında ise; bağışıklık sisteminiz çok güçleniyor ve düzene giriyor. Bedendeki kronik enflamasyon ciddi şekilde azalıyor, otoimmün rahatsızlıklar kontrol altına alınıyor (Science linkinde yapılan bilimsel çalışmaları bulabilirsiniz), şeker düşüyor, dolaşım ve lenfatik sistem daha iyi çalışıyor, metabolizma hızı artıyor, ciddi yağ yakımı oluyor, kahverengi yağ (en faydalısı) artıyor dopamin, endorfin ve nor adrenalin hormonları bolca salgılanıyor. Beden efektif bir şekilde çalışmaya başlayınca zihin de (düşünce sitemi hormonlarla bağlı) iyi çalışmaya başlıyor. Bunlar başlıca fiziksel faydaları.

Ama esas fayda, stresi kontrol altına almakla başlıyor. Zihin daha önce “Ben yapamam, istemiyorum vb.” dediği veya diyeceği durumlara karşı ÖZGÜRLEŞİYOR. Korkularınızda özgürleşiyorsunuz. Özgürlük gelince ve stres kontrol altına alınınca ise zihinsel ve bedensel (aslına tek bir şey) AKIŞ başlıyor.

Stres yaratan durumlar veya zihnimizde yarattığımız stres yaratan düşüncelerden özgürleştiğinizi hayal edin, o korkuların artık sizi etkilemediğini…

8. Katılımcılar, eğitimlerinizden ne beklemeli? Wim Hof metodu bize ne gibi faydalar vadediyor?

Sanırım yukarıda biraz anlattım ancak katılımcılarımız bilsinler ki sadece soğuğa karşı bir güçlenme olmayacak. Genelde “Ben çok üşürüm artık bıktım üşümek istemiyorum” diye geliyorlar eğitime.

Bu buz dağının görünen küçük kısmı.

Wim Hof Metod eğitiminden itibaren; özgürlük, korkuların içine ve içinde adım atma ilerleme becerisi, kendinle bağ kurma, kendinle kurunca çevrenle bağ kurma, jilet gibi bir zihin, güçlü ve çok sağlıklı bir beden, hayatının kontrolü tekrar elinde hissiyatı, stres ve konforsuzluk içinde konforda kalma becerileri edinecekler.

9. “Ben soğuk suya giremem” diyenlere öneriniz nedir?

Hemen soğuk suya girmeleri!

Gelişim alanımız korkularımızdan geçiyor, dolayısıyla zihinsel ve bedensel olarak gelişmek için hayatı korku ve stresten özgür yaşamak için bir karar vermelerini, bir niyette bulunmalarını isterim.

Zihin ne derse beden onu takip edeceğinden “Yapabilirim, zor, korkutucu ama bu güce sahibim” zihin yapısında olmalarını tavsiye ediyorum.

Soğuk su deyince öyle 10 dk’lar, baştan aşağı sular falan yok, merak etmesin kimse.

Yogaya gittiğimiz ilk gün bedenimizi sonuna kadar zorluyor muyuz? Ya da spor salonunda ilk gün 100 kg ağırlıkla mı başlıyoruz? Küçük adımlarla başlıyor, disiplinle devam ederek esnekliğimizi ve ağırlıkları arttırıyoruz.

Soğuk su çalışmasında da aynı bu şekilde ilerleyeceğiz. Önce niyet edin, “Ben bu işi yaparım…”, sonra her sabah sadece 30 saniye bacaklar ve kollar olarak başlayın. Çok küçük bir adım atın.

Bunu da yapmak istemeyeceksiniz ancak konu da bu zaten, seni rahatsız eden durumun içinde iradenle adım atıp orada kontrolde kalmak. Yarın bir daha, yarın bir daha ve yarın bir daha derken zihin kontrolde kalmayı öğrenmeye başlayacak. Soğuk sudan dönüşte ödül var merak etmeyin.

Soğuk suda salgılanan dopamin ve endorfin hormonları nedeniyle dağları fethetmiş gibi hissedeceksiniz ve yarın bir daha suya girmek isteyeceksiniz. Hatta sudan çıktığınız an “Keşke biraz daha dursaydım” diyorsunuz.

Metodu özetlemeye, anlatmaya çalışıyorum ancak inanın kelimelerin yetmediği hissiyatlar var burada.

Dün “Ben asla yapamam” derken bugün “Nerede buz gibi denize girebilirim” düşünce yapısına geçiyorsunuz. Bu düşünce yapısını hayatın her alanına uygulamaya başlayınca “Hayatımın kontrolü artık bende” duygusu ile tüm zorluklara rağmen akış içinde hayatı yaşamaktan bahsediyorum ve evet sadece sabahları 20 dk Wim Hof Metod ile bu oluyor. İnanın sandığınızdan çok daha büyük bir güce sahibiz, bu gücü unuttuk tekrar uyandırmamız gerek. Bunu uyandıracak hoca ise soğuk su. Kendinizi hocaya teslim edin, bırakın…

10. Sizi ve eğitimlerinizi nereden takip edebiliriz? En yakın eğitim tarihlerinizi öğrenebilir miyiz?

Instagram’da @doruk_taraktas sayfamdan takip edebilirsiniz. Eğitim tarihleri ve bilgileri oradan paylaşıyorum. Doruktaraktas.com adresi de Temmuz ayı itibariyle açılıyor. Bu sitede metodu detaylıca anlatacağım. Youtube kanalı da sanırım Temmuz’da başlamış olacak.

Eğitimleri 1 günlük temel eğitim, hafta sonu kampları, bireysel ve grup özel dersleri, kurumsal eğitimler (yönetim kadrosu) olarak yapıyorum.

Son olarak, öğrenilmiş korkulardan ve buna bağlı olarak stresten özgürleşmek, tekrar “mutlu, sağlıklı ve güçlü” olmak Wim Hof Metod’la bizim elimizde, sandığımızdan çok daha büyük bir güce ve potansiyele sahibiz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.

Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.

Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale