X

Vücut tipinizi biliyor musunuz: Somatotip nedir, beden tipi neye göre belirlenir?

Tüm diyetleri denediği halde bir türlü kilo veremeyenlerden misiniz? Su içseniz bile yarıyor mu, yoksa önünüze çıkan her şeyi yeseniz de kilo alamamaktan mı şikayetçisiniz? Düzenli spor yapsanız da bir türlü şekle giremiyor musunuz, yoksa hiç spor yapmadığı halde atletik görünebilenlerden misiniz? Tüm bu soruların cevabı, vücut tipi kavramında saklı olabilir. Peki vücut tipinizi biliyor musunuz?

Bedeninizi yeterince iyi tanıyorsanız, vücut tipiniz sorulduğunda da vereceğiniz bir cevabınızın mutlaka olduğunu düşünüyoruz. Kıvrımlı, balık etli, elma, armut, kemikli… Bedeninizin şeklini ve anatomik yapısını tanımlamak için şimdiye kadar duymuş olduğunuz bu öznel yargıları, benzetmeleri ve sıfatları bir kenara bırakın. Zira beden tipinizi sınıflandırmanın daha objektif ve bilimsel bir yolu bulunuyor.

Somatotip vücut tipleri sınıflandırması, farklı özelliklerdeki vücut tiplerini fiziksel olarak güçlü ve zayıf olan yönler, kişilik özellikleri ve davranışla ilişkilendirmek için 1940’larda geliştirilen somatotipler kavramına dayanıyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar her ne kadar beden tiplerinin kişilik özellikleri ve karakter üzerinde düşünüldüğü kadar belirleyici olmadığını gösterse de, somatotip profillerindeki fiziksel ve hormonal yanıtların, fiziksel performanstaki farklılıkların doğru olduğunu kanıtlayan pek çok araştırma bulunuyor. Fiziksel performansı artırmak, beslenme düzenini belirlemek ve yapılan fiziksel egzersizlerden maksimum fayda sağlamak için somatotip sınıflandırmasının oldukça iyi bir araç olduğuna dair de pek çok araştırma sonucu bulunuyor.  

Vücut tipi nedir?

Vücut tipi ya da bilimsel adıyla somatotip kavramı hepimizin taşıdığı genlerle, yani doğuştan getirdiği fiziksel özellikleriyle belirlenmiş üç genel beden şekline sahip olduğumuz teorisine dayanıyor. 1940’lı yılların başlarında somatotip kavramını ilk kez kullanan Dr. W.H. Sheldon bu üç genel vücut tipini endomorf, mezomorf ve ektomorf olmak üzere üç ayrı kategoride inceliyor.

Vücut tipleriyle ilgili teorinin ilk ortaya çıktığı zamanlarda bireyin somatotipinin değiştirilemez olduğu, hatta belirli fizyolojik ve psikolojik özelliklerin de kişinin ait olduğu beden tipi kategorisine göre belirlendiği düşünülüyordu. Sheldon, endomorf beden tipinde olanları yuvarlak ve yumuşak, mezomorfları kare ve kaslı, ektomorflarıysa zayıf ve ince kemikli olarak nitelendiriyordu. Bu tip fiziksel özelliklerin yanı sıra, Sheldon teorisinde ayrıca bu vücut tiplerinin henüz embriyoyken belirlendiğini, dolayısıyla kişiliği de doğrudan etkilediğini iddia ediyordu. Vücut tiplerini endomorf, mezomorf ve ektomorf olarak adlandırmasının sebebi de, embriyonun gelişimi sırasında sırayla oluşan endodermal, mezodermal ve ektodermal katmanların her birinin somatotipin baskın özelliklerini belirlediğine dair teorisiydi.

Sheldon, Somatotip Teorisi’nde endomorf, mezomorf ve ekzomorf vücut tiplerini kısaca şu şekilde tanımlıyor:

Endomorf:

  • Vücudun çeşitli bölgeleri görece daha yumuşak ve yuvarlaktır.
  • Sindirim organları daha büyüktür ve metabolizma faaliyetlerinde sindirim sistemi görece daha baskındır.
  • Daha rahat, huzurlu ve dışa dönük bir karaktere sahiptir.

Mezomorf:

  • Vücut hatları sert, kütlesi ağır ve dikdörtgene benzer bir yapıdadır.
  • Kas, kemik ve bağ dokusu görece daha fazladır; iskelet ve kas sistemi metabolizma faaliyetlerinde diğer sistemlere göre daha baskındır.
  • Daha aktif, enerjik, iddialı ve agresif karakter özellikleri gösterir.

Ektomorf:

  • Uzun ve ince görünümüyle görece kırılgan gibi algılanabilen fiziksel özelliklere sahiptir.
  • Vücut kütlesine göre en yoğun dokuları cilt yüzeyinde bulunur, dolayısıyla duyusal uyarılmaları görece daha kolay hissederler.
  • Daha içe dönük, düşünceli, çekingen ve duyarlı bir kişiliğe sahiptir.

Tabii ki her teori gibi, Sheldon’ın teorisi de 1940’larda ilk ortaya atıldığı zamanlardan günümüze kadar pek çok önemli değişikliğe uğradı. Teorideki bazı kavramlar bu somatotip sınıflandırmasından yola çıkan geçerli ve güvenilir uygulamalara temel oluşturup geçerliliğini korusa da, bazı kavramları ve varsayımları da artık geçerli değil.

Özellikle somatotiplerin kişilik ve karakter özelliklerini belirlediğine dair iddiaları bilimsel araştırmalarla desteklenemediği için geçerliliğini yitirmiş olan fikirlerin başında geliyor. Bunun yanı sıra genetik ve tıp alanındaki çalışmalar da beden tipimizin tamamen genetik faktörlere göre belirlenmediğini, anne karnındaki embriyo gelişiminin yetişkinlikteki beden tipimizi belirleyemeyeceğini, dolayısıyla sırf genetiğimize öyle kodlandığı için ömrümüz boyunca şişman, zayıf ya da atletik bir vücutla yaşamak durumunda olmadığımızı çoktan kanıtladı.

Artık bedenimizin nasıl göründüğünün, sistemlerimizin ne kadar sağlıklı işlediğinin, metabolizmamızın ne kadar hızlı çalıştığının ya da kemik-kas-yağ oranımızın ne kadar olduğunun beslenme alışkanlıklarımızdan egzersize, genetik varyasyonlardan coğrafi koşullara, yaşam tarzımızdan sosyal ilişkilerimize yüzlerce farklı çevresel faktöre bağlı olduğunu çok iyi biliyoruz. Peki, Sheldon’ın Somatotip Teorisi’ndeki kavramların büyük bir çoğunluğu çürütüldüyse, neden hala beden tiplerini tartışıyor ve beden tipleri üstünden yaşam stilimizi ya da beslenme ve egzersiz alışkanlıklarımızı belirlemeye çalışıyoruz?

Vücut tipi spektrumu

Vücut tipinin henüz daha doğmadan belirleniyor olması fikri 21.yüzyılda bilim dünyasının geldiği noktaya çok uzak gibi görünse de, her bir somatotip ile ilişkilendirilen fizyolojik özelliklerin ve gözlemlerin çoğunun popülasyonun geniş bir kesiminde mevcut olduğu iddiası geçerliliğini hala koruyor. Yani beden tipimizi neyin belirlediği ya da değiştirilip değiştirilemeyeceği tartışması bir yana, Sheldon’ın beden tipi sınıflandırmasında bahsi geçen her bir vücut tipinin fizyolojik özellikleri, bu özelliklere göre belirlenecek egzersiz ve yeme alışkanlıkları gibi şeyler geçerliliğini koruyor. Dolayısıyla Sheldon’ın teorisinin günümüzde geldiği noktada artık fizyolojimizi belirleyen şeyin somatotipimiz olduğu değil, şu anki mevcut somatotipimizi belirleyen şeyin fizyolojik özelliklerimiz olduğu, yani somatotipin değişebilirliği fikri kabul görüyor.

Bu yaklaşıma göre hiç kimse Sheldon’ın bahsettiği üç somatotipten birinde yer almıyor. Hepimiz sürekli bir değişim içindeyiz ve benzersiz fizyolojik özelliklerimizle devamlı olarak bu üç temel beden tipi arasında yer alan spektrumda (üç noktanın yan yana bulunduğu doğrusal düzlemde) yer değiştiriyoruz.

Vücut tipini bilmek neden önemli?

Günümüzde anlaşıldıkları ve kabul gördükleri haliyle vücut tipleri, bireyin fizyolojisinin şu anki olduğu haliyle nasıl işlediğine dair genel bir bakış açısı edinmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlıyor. Kişinin gözlemlenebilir olan somatotipi, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşiminin yanı sıra; o ana kadarki egzersiz, beslenme ve yaşam tarzı seçimlerinin de bir ortalamasını temsil ediyor.

Örneğin, üç beden tipinin yer aldığı doğrusal düzlemin en uç noktalarından birinde, yüksek kaliteli ve besleyici gıdalara kolay erişimi olan, sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline getirmiş, kronik hastalığı olmayan ve giderek artan yoğunlukta, sık ve düzenli egzersiz yapan biri çok büyük bir ihtimalle kaslı, sistemleri tıkır tıkır işleyen, kas oranı yağ oranından daha fazla olan bir vücut kompozisyonuna sahip olacaktır. Bunun tam tersine günün büyük bir bölümünde hareketsiz şekilde oturan, sağlıklı ve besleyici olmayan besinlerle beslenen ve vücuduna yaktığından daha fazla kalori alan biriyse çok büyük ihtimalle Sheldon’ın endomorf kategorisinde tanımladığı yumuşak ve yuvarlak beden tipini geliştirecektir.

Sonuç olarak, herhangi bir somatotipe daha yakın bir noktada bulunmak kendinizi bedeninizle ilgili herhangi bir sınıflandırmaya dahil ederek sonsuza kadar öyle görüneceğiniz anlamına gelmiyor. Önemli olan genetik mirasınızın ve kontrol edemeyeceğiniz çevresel faktörlerin farkına vararak bedeninizin ihtiyaçlarına kulak vermeniz ve kontrol edebileceğiniz egzersiz, beslenme gibi alışkanlıklarınızı daha sağlıklı, fit ve içinde daha iyi hissettiğiniz bir beden tipi yaratabilmek için optimum düzeyde kullanmayı öğrenebilmeniz.

Hangi vücut tipine sahipsiniz?

Sheldon’ın endomorf, mezomorf ve ektomorf olarak tanımladığı üç beden tipine dair detaylı bilgilerin yanı sıra, fizyolojik özellikleri bu beden tiplerine yakın olan kişilerin mümkün olabilen en sağlıklı işleyişe sahip olmak için beslenme ve egzersiz alışkanlıklarında hangi konulara dikkat etmelerine gerektiğine dair kapsamlı önerilerimizi hafta boyunca ‘Vücut tipleri’ temamız altında sizlerle paylaşacağız. Ancak bu vücut tiplerinin günümüzde geçerli olan genel özelliklerini kısaca şöyle tanımlayabiliriz:

Endomorf beden tipi:

  • Kalça ve göbek bölgesini oluşturan, bedenin orta kısmı diğer yerlerine göre daha geniştir. Kemik yapıları kalın ve sağlamdır.
  • Vücutlarındaki yağ dokusu diğer beden tiplerine göre daha yoğundur. Dolayısıyla yediklerini çok daha hızlı yağa dönüştürür ve bu yağı çok daha yavaş kaybederler.
  • Tiroid eksikliği ve diyabet gibi kontrol edilemeyen rahatsızlıklardan da kaynaklanabilmekle birlikte, çoğunlukla hareketsiz bir yaşam tarzı ve sağlıksız beslenme alışkanlıkları nedeniyle metabolizma hızları yavaştır.

Mezomorf beden tipi:

  • Omuzları kalçadan daha geniştir ve kemik yapısı ortalama yoğunluktadır.
  • Kas dokusu oldukça gelişmiş olduğu için atletik görünür.
  • Metabolizma hızlarını ihtiyaçlarına göre, etkili şekilde kullanabilirler. Dolayısıyla kolaylıkla aynı hızda kilo alıp verebilirler.

Ektormorf beden tipi:

  • Kalçaları ve omuzları boylarına oranla daha dardır.
  • Kemik uzunluğuyla kıyaslandığında kas kütleleri oldukça azdır.
  • Metabolizmaları oldukça hızlıdır ve bu nedenle kilo almakta ya da kas kütlelerini artırmakta zorlanabilirler.

Kendinizin en çok hangi somatotiple uyumlu fizyolojik özelliklere sahip olduğunu belirledikten sonra, beden tipinizle ilişkili olabilecek tüm zorlukları daha iyi anlamaya ve bu zorluklarla daha kolay başa çıkmanıza yardımcı olabilecek yaşam tarzı alışkanlıklarını daha iyi belirlemeye başlayacaksınız. Beslenme ve egzersiz alışkanlıklarınızı, yaşam tarzınızı ihtiyaçlarınıza uygun şekilde düzenledikten sonra çok daha iyi işleyen bir metabolizmaya ve daha sağlıklı bir bedene kavuşmanızın önünde neredeyse hiçbir engel yok! Vücut tipinizi öğrenmek için burada yer alan kısa testi çözebilir, bedeninizin hangi tipe daha yakın olduğuna dair fikir edinebilirsiniz. 

 

Kaynaklar: National Academy of Sports Medicine (NASM), Coach Mag UK.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale