Vize almak biz Türk vatandaşları için bazen hayli sıkıntılı geçebilen bir süreç. İstenilen evrakın sayıca fazlalılığı bir kenara, başvurulardan her daim olumlu yanıt alınmaması da gezgin ruhlu insanlar için caydırıcı olabiliyor. Hal böyle olunca, gezmeyi seven insanlar olarak vize almadan da gidebileceğimiz ülkelere öncelik veriyoruz. Gerek Avrupa’da, gerekse Asya ve Afrika Kıtalarında, vizesiz gidebileceğimiz muhteşem güzellikte birçok ülke var. Bu yazımızda da, o ülkelerden biri olan Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’ya yer vereceğiz.
Doğuyla Batının buluştuğu yer
Saraybosna’yı bu şekilde tanımlamalarının bir nedeni var. Bu da şehir merkezinin mimari yapısı. Sebil adı verilen meydan ve Başçarşı olarak bilinen bizdeki Kapalı Çarşı benzeri eski bedesten, Müslüman Osmanlı mimarisinin klasik örneklerinden. Şehrin Old town olarak tanımlanan bu kesiminde biraz ilerleyince dönemin Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun barok tarzı mimari yapılarının yine çok tipik örnekleriyle karşılaşmak mümkün. Öyle ki, bu iki bölgeyi birbirine bağlayan caddenin tam ortasında durduğunuzda bir tarafınızda Doğuyu, diğer tarafınızda ise Batıyı görüyorsunuz.
Her köşeye sinen tarih
Saraybosna, yüzyıllarca biriktirdiği tarihi dokuyu hala bünyesinde barındıran bir şehir. Şehre adım attığınız andan itibaren bunu hissedebiliyorsunuz. Gerek tarihi yüzyıllar öncesine dayanan binalar ve hikayeler, gerek 1. Dünya Savaşının başladığı şehir olması, gerekse yakın zamanda yaşadığı acı dolu günlerin etkisi şehrin her köşesine sinmiş. Hatta bunu, Bosnalılarla biraz konuştuğunuzda bile fark edebiliyorsunuz. Şehrin sakinleri de, bu tarihi sahiplenmiş ve bununla birlikte yaşar durumdalar.
Gezilecek yerler
Tarihi böylesine derin olan bir şehir, doğal olarak adeta bir açık hava müzesi. Saraybosna’da gezilmesi gereken yerleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Başçarşı
- Sebil
- Gazi Hüsrev Bey Camii
- Saraybosna Sinagogu
- Umut Tüneli
- Saraybosna Müzesi
- Büyük Kütüphane
- Bosna Hersek Ulusal Müzesi
- Sonsuz Ateş
Bu tarihi yerlerin dışında şehirde canlı bir sosyal hayatın olduğunu da söylemeliyiz. Bunun belki de en güzel örneği, Sonsuz Ateş’in hemen çaprazında bulunan Goldfish Bar. İlginç iç tasarımıyla dikkat çeken barda kendinizi bir zaman makinesi yardımıyla 100 yıl öncesine gitmiş gibi hissetmeniz hayli olası. Ayrıca içeride büyük bir akvaryumun içinde muhtemelen o güne kadar karşılaştığınız en büyük Goldfish’i göreceksiniz.
Ne yemeli, ne içmeli?
Bosna mutfağı, Türk mutfağına çok yakın; ancak kendine özgü lezzetleri var. Ufak bir kaçamak yapıp Boşnak böreğinden tatmayı deneyin, muhtemelen pişman olmayacaksınız. Balkabaklı, kıymalı, peynirli, ıspanaklı, patatesli birçok türü olan bu böreği, Başçarşı’nın her köşesinde bulabilirsiniz. Bunun dışında soğan dolması, Begova çorbası, Boşnaklara özgü cevapi adı verilen oldukça sade bir sunuma sahip kebap, krema benzeri bir peynir türü olan pavlaka mutlaka denemeniz gereken yiyeceklerden. Alkol kullanıyorsanız, Boşnak rakısı olan rakije’ye bir şans vermelisiniz. Yaklaşık 20 çeşit meyveden yapılabilen rakije’nin en çok tüketilen hali erik rakısı. Ancak ceviz, armut, üzüm, kayısı gibi türleri de mevcut. Ayrıca klasik Türk kahvesine çok benzeyen Boşnak kahvesini de listenize eklemeyi unutmayın.
Aşağıda Citiesin4K ekibinin çektiği Saraybosna’yı anlatan videoyu bulabilirsiniz. İyi seyirler: