Olaylara karşı bakış açımızı sosyal anlamda kurduğumuz ilişkiler çokça etkiliyor. Güvendiğimiz birinin yanımızda olduğunu hissetmek bize bazen aşılması zor gelen engelleri daha aşılabilir, imkansız gibi gözüken durumları daha olası gösterebiliyor. Stresli bir andayken gelen bir telefon ve yapabileceklerin konusunda seni cesaretlendiren bir ses rahatlamayı, beraberinde cesareti getirebiliyor. Üstelik uzun süre görüşmesek, konuşmasak da arkadaşımız olduğunu bilmek bizi pek çok sağlık sorunundan koruyor. Örneğin 2016 yılında Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada sosyal ilişkileri olumlu olan kişilerin acılara karşı toleransının yüksek, stres seviyesinin düşük olduğunu gösteriyor.
Arkadaşlık bu kadar önemli ve değerli iken bu ilişkilerin nasıl kurulduğu ve sürdürülmesi gerektiği konusunda da herkesin kendine göre farklı farklı yöntemleri olabilir. Arkadaşlık ilişkilerimiz bizi toplumsal bir etki yaratma konusunda da çok fazla etkiliyor. Örneğin bir arkadaşımızın bir çağrısıyla sosyal medyadan bir fikrin savunuculuğunu yapabiliyoruz veya kitlelere dönüşüp bir değişimi başlatabiliyoruz.
Ayrıca arkadaşlık ilişkilerimizde de sosyal olarak bulunduğumuz her ortamda da “daha iyi algılanma” çabalarımızı sürdürebiliyor ve topluma katkı sunabiliyoruz. Yakın zamanda gündeme gelen “virtue signaling” (toplumsal değerlerin sinyalizasyonu) bize farklı bir bakış açısı sunuyor. Başkaları tarafından kabul görmek adına ahlaki doğruluğu olduğu düşünülen paylaşımlarda bulunmak anlamına gelen bu ifade toplum içerisinde iyi görünmek için çeşitli durumlarda kullanılıyor. Örneğin çevreye duyarlı olduğunu göstermek adına, çevre dostu olmayan doğaya zararlı markalar ve ürünlerle ilgili olumsuz görüş paylaşımı, SMA hastası çocuklar için toplanan bağış kampanyasında yer almak, Black Lives Matter üzerine paylaşımlarda bulunmak veya birbirini refere ederek yapılan “challenge” uygulamalarının bir parçası olmak gibi farklı farklı şekillerde örnekler görüyoruz.
Virtue signaling le ilgili farklı bakış açıları var, kimisi bu konuyu insanları yanıltmak için bir araç olarak görüyor, diğerleri ise toplumda bir farkındalık veya sosyal anlamda bir başarı için gereklilik olarak görüyor. Çağın gerisinde kalmamak ve yadırganmamak için mutlaka kullanılması gerektiğini düşünenler de mevcut. Bence burada hangi açıdan bakıldığından bağımsız kendimize sormamız gereken birkaç soru var: Öncelikle bu davranışı toplum tarafından kabul görmek adına mı yapıyorum, yoksa söylediğim ve eylemim benim kişisel amacımla örtüşüyor ve içselleştiriyor muyum? Bu hareketimle elde etmek istediğim şey ne? Toplumsal değerimin yükselmesi mi, herkeste bir farkındalık uyandırmak mı, insanlara topluma fayda sağlamak mı? Savunduğum düşünce ile ilgili hayatımda gerçekleştirdiğim olumlu bir eylem var mı? Bu yanıtlar bizim aksiyonumuzun karşı tarafa ne ölçüde samimi bir şekilde geçip geçmediğini de belirliyor.
Diğer yandan bu konu sosyal davranışlar açısından ele alındığında insanlar ne dediğinden bağımsız kalabalık bir grup tarafından gelen bir sese, cılız gelen bir sesten çok daha fazla itimat edip o yöne pozitif bir eğilim gösterebiliyor. Sosyal bir değişim için bir kitleyi bir araya getirmek tek başına yapılan bir aksiyondan çok daha öteye gidebilir. Gönderdiğiniz sinyalin erdemli bir sinyal olması en temelde öncelik olmakla birlikte bir arkadaşımızla sosyal çevremizle dokunduğumuz diğer tüm paydaşlarla bir olup çoğaldığımızda olumlu bir etki yaratabiliriz.
Bu terimin ve bu tür paylaşımların sizdeki yansımaları farklılık gösterebilir ama tahminim önümüzdeki dönemde bunun çok daha fazla örneğini göreceğiz. Sinyal göndermek veya bu olayları uzaktan izlemek kişinin kendi tercihi elbette fakat belki bir sonraki benzer olayla karşılaştığınızda altında yatan sebepleri görmek adına bu içerik sizde ufak bir farkındalık yaratabilir.
İlginizi çekebilir: Takımdaşlık ve birlikte büyümek üzerine