Dünyamız ölüyor. Günden güne kaynaklarımız tükeniyor, havamız kirleniyor, atmosferimiz ısınıyor. İşin kötüsü, bu duruma çoğunlukla biz sebep olduk. Tüketime dayalı kurduğumuz düzen gezegenimizin tüm dengesini bozdu. Bizim için en iyi olan yaşam biçimi bu olduğu için bunu yaptığımızı düşünebilirsiniz ama hayır, tüketime dayalı ve sürdürülebilirlikten uzak hayat tarzımız bize de iyi gelmiyor.
Neyse ki çevre kirliliği konusunda bilinç giderek yaygınlaşmakta. İnsanlar her geçen gün gerçeklerin daha fazla farkına varıyor, daha çok araştırıyor ve bu kötü gidişatı tersine çevirmek için daha çok çabalıyor.
Çabalayanlardan biri de benim. Plastik tüketimimi azaltıp daha çevre dostu bir yaşantı sürmeye çalışmam, son iki yılda kendim ve gezegenim için yaptığım en akıllıca iş olabilir. Sıfır atık felsefesini mükemmel şekilde uyguluyor muyum? Elbette hayır. Fakat her geçen gün kendimi geliştirmeye çabalıyorum ve yapabildiğim kadarıyla bile büyük fark yarattığımı biliyorum.
Bu zamana kadar hep plastik kirliliğinden ve plastik alternatiflerinden söz ettim ancak gezegenimize kötülük eden tek sorun plastik atık birikimi değil. Doğal kaynakların tüketimi, sera gazı, karbon salınımı ve daha pek çok faktör, doğal dengeyi bozacak tepkimelere sebep oluyor. Bu faktörlere öncülük eden büyük bir sektör de, pek bilinmese de, hayvancılık sektörü.
Hayvancılık sektörünün tükettikleri
Cornell Üniversitesi’nden Pimentel’in bulgularına göre[1], hayvansal ürün başına harcanan tahıl ve yem miktarları aşağıdaki gibidir:
Üretilen Gıda (1 kg) | Harcanan Gıda |
Biftek | 13 kg tahıl + 30 kg yem |
Kuzu eti | 21 kg tahıl + 30 kg yem |
Domuz eti | 6 kg tahıl |
Hindi eti | 4 kg tahıl |
Tavuk eti | 2,3 kg tahıl |
Yumurta | 11 kg tahıl |
Aynı çalışma, 1 kilo hayvansal protein üretmek için harcanan suyun, 1 kilo bitkisel protein üretmek için gerekenden 100 kat fazla olduğunu ortaya koyuyor. Hayvancılık sektörünün su ile ilişkisini inceleyen benzer bir çalışmaya göre[2] ise hayvansal ürün başına harcanan su miktarı şöyle:
Üretilen Gıda (1 kg) | Harcanan Su (L) |
Biftek | 15,415 L |
Koyun/Kuzu eti | 10,412 L |
Domuz eti | 5988,0 L |
Tavuk | 4325,0 L |
Süt (1 L) | 1000 – 2000 L |
Besi hayvanlarını beslemek için kullanılan tahıl ile 840 milyon insanı besleyebilir ve harcanan su ile temiz içme suyuna ulaşamayan milyonlarca insana su sağlayabiliriz.
Yetti mi? Yetmediii… Sadece su ve tahıl değil, fosil yakıt tüketiminde de hayvancılık sınıfta kalıyor. 1 kcal (kilo kalori) hayvansal protein üretmek için 25 kcal fosil yakıt harcanması gerekiyor. Bu miktar, eşit miktarda bitkisel protein üretmek için harcanması gerekenden 11 kat fazladır[2].
Hayvancılık sektörünün toksisitesi
Hayvancılık sadece harcadığı doğal kaynaklar ile değil, açığa çıkardığı kirlilik ile de dezavantajlı konumundadır. Hayvancılık faaliyetleri, ulaşım için yakılan fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında atmosfere daha fazla sera gazı salınmasına sebep oluyor. Öyle ki hayvancılık sektörü, insanların sebep olduğu sera gazı emisyonunun tahminen %51’ini oluşturuyor[2].
Açığa çıkan kirliliğin bir diğer çeşidi de elbette ki hayvansal atıklar. Hayvancılık sektörü, her yıl insan atıklarının yaklaşık 130 katı hayvansal atık (dışkı) üretiyor. Bu atıkların açığa çıkardığı metan gazı, yukarıda söz ettiğim sera gazı emisyonunun da bir kısmını oluşturuyor. Dahası bu atıklar, uygun koşullarda imha edilmediğinde – ki genelde edilmezler – atık sahalarından yeraltı su kaynaklarına sızarlar. Hayvansal atıkların içindeki azot, nitrata dönüşür. Yeraltı sularına karışan nitrat insanlar için toksiktir, hatta bünyeleri bizden daha az toleranslı olan çocuklar için ölümcül olabilir[3].
İçme sularına karışan tehlikeli maddeler sadece azot ve nitrat değil. Hayvanların hızlı büyümesi gerek, çünkü doyurulacak nüfus her geçen gün artıyor. Küçücük alanlarda dip dibe yaşayan hayvanlara hızlı büyümesi için büyüme hormonları ve bu sıkışıklıktan doğan enfeksiyon riskine karşı düzenli olarak antibiyotik veriliyor. İlaç endüstrisi tarafından üretilen antibiyotiğin neredeyse %80’i, hayvancılıkta kullanılıyor[4]. Bu antibiyotikler hayvansal ürünler ile vücudumuza, atıklar ile de doğal kaynaklara sızıyor.
Sadece tek bir hamburger yemeyi reddederek[5]:
- 4164 litre (altı ay duş almakla eşdeğer) suyu,
- 20 kilo tahılı,
- 30 m2 ormanlık alanı ve
- 1 hayvanın hayatını kurtarabilir,
- 4,5 kilo CO2 gazı salınmasını engelleyebilirsiniz.
Hayvancılık faaliyetlerinin sebep olduğu bu çevre felaketinin sorumlusu hayvanların kendisi değil, üreticilerdir. Ancak üreticiler de var olan talebi karşılayabilmek için bu şekilde üretim yapmaya çalışıyorlar. Devlet denetimleri ve düzenlemeleri de yeterli olmayınca, ortaya bu felaket tablosu çıkıyor. Talep azalırsa, hayvancılıktan kaynaklanan kaynak tüketimi ve karbon emisyonu azaltılabilir. Talebi oluşturan bizler olduğumuzdan, bu noktada elini taşın altına koyması gerekenler bizleriz. Vegan olmak, sadece günde bir öğün vegan olmak bile, çevre için büyük fark yaratabilir.
Vegan olmak sadece çevre için değil, sağlığımız için de harikalar yaratır. Nasıl mı? Bir sonraki yazımı bekleyin!
Sağlıklı ve atıksız günler dileklerimle…
Kaynaklar:
David Pimentel and Marcia Pimentel. Sustainability of meat-based and plant-based diets and the environment. American Journal od Clinical Nutrition,
Institution of Mechanical Engineers. Global Food: Waste Not, Want Not. 2013, s.12.
Gary L. Francione ve Anna Charlton, İnsan Neden Vegan Olur: Hayvan Kullanımı Tartışmasına Bir Giriş. Metropolis, Aralık 2018, s.24.
Natural Resources Defense Council (NRDC) – Save Antibiotics.
Cowspiracy: The Sustainability Secret. 2015.
Ayrıca bakınız:
https://www.peta.org/issues/animals-used-for-food/animals-used-food-factsheets/vegetarianism-environment/
https://www.independent.co.uk/life-style/health-and-families/veganism-environmental-impact-planet-reduced-plant-based-diet-humans-study-a8378631.html