Ve insan doğaya döner: Doğayı korumaya nereden başlayabiliriz?
Bir masalın kısacık bir bölümü ile başlamak istiyorum bugün satırlarıma.
Doğa: Sevgili insan; aslında yıllarca benim etimden sütümden havamdan yararlandığın yetmiyormuş gibi, üstüne üstlük bir de beni mahvetmek için öyle çok uğraştın ki, sana çok kırgındım ve kendimi nasıl düzelteceğimi bilmiyordum.
Ancak yaklaşık 2 aylık o sürede dünyadaki insanların büyük bir kısmı bir virüs sebebi ile evlerine kapandıkları zaman, “Tamam” dedim kendi kendime, “işte şimdi kendime gelmenin, kendimi yenilemenin tam da sırası.” Sen de bu süreçte bana olan sevgini gösterdin her gün ve beni bir daha hor görmeyeceğini söyleyip durdun gerek basından, gerekse sosyal medyadan. Bana yaptığın bunca yardım için sana teşekkür ederim. Beni lütfen artık üzme. Ben senin uzun yıllar boyunca yaşaman için elimden geleni yapacağıma dair sana söz veriyorum. Sen de beni tahrip etmeyi bırak artık, olur mu?
İnsan 1: Sevgili doğa; bu kısa sürede kendine gelmiş olmana ne kadar sevindiğimi anlatamam. Ben tüm arkadaşlarımla konuştum. Elbet aramızda seni üzmeye devam edecek olanlar olacaktır. Ancak inan bana bugünden itibaren dünya üzerindeki insanların birçoğu seni korumak adına ellerinden geleni yapacağına dair birbirlerine sözler verdiler. Sen bizleri sevdiğin sürece bizlerin de sevgisi hep seninle olacak, bunu aklından çıkarma lütfen.
Doğa: Sevgili insan; beni ne kadar mutlu ettin anlatamam. Ben de bugünden itibaren sizlerin daha iyi yaşayabilmesi için, kendimi geliştirmek ve daha da iyi olmak adına her zamankinden hayli fazla çaba sarf edeceğime dair sana söz veriyorum. Tüm arkadaşlarına sevgi ve saygılarımla.
Kısa bir süre sonra…
İnsan 1: Kandırdık mı şimdi doğayı yani? Yine eskisi gibi kötülük yapmaya devam mı ediyoruz?
İnsan 2: Biz elimizden geleni yapıyoruz zaten. Sosyal medyada paylaşıyoruz ya doğayı koruyalım diye. Hem ben sokaktan köpek de sahiplendim yetmiyor mu? Yangın çıktıysa, yere bir kere izmarit attıysam, ava gitmeyi seviyorsam bu benim suçum mu? Hem herkes yapıyor, bir tek biz değiliz suçlu, merak etme sen. Hadi camı açıyorum çaktırmadan şu ormanlığa at izmaritini.
Bir sessizlik olur.
İnsan 1: Madem öyle diyorsun… Haklısın ya herkes yapıyor sonuçta, biz yapsak kim nereden bilecek?
İnsan 2: Dönüşte marketten geçmeyi unutmayalım, tamam mı? Mangal için plastik tabak, bardak almalıyız.
Yukarıda yazdıklarım sizlerin de bildiği gibi herhangi bir masaldan değil. Benim şu an yazdığım kısa bir hikaye sadece. Peki yalnızca bir hikaye mi bu, yoksa gerçekleşmesi mümkün olan, hatta karantina günleri biter bitmez gerçekleşmeye başlamış olan olaylar silsilesi mi?
İnsanların bugüne kadar söylediği en kötü cümlelerden bir tanesi “Ama herkes yapıyor” olsa gerek.
Evet, hepimiz doğayı kirletiyoruz. Hepimiz plastik ürünler tüketiyoruz. Hepimiz canlıları öldürüyoruz. Ama bunu en çok da başkaları yaptığı için ve bir tek bizim dünyayı kurtarabileceğimize inanmadığımız için yapıyoruz. Peki ya aksini bir düşünsenize…
Son yıllarda belki de sosyal medyanın bu kadar gelişmiş olması sebebiyle birçok insan doğaya daha duyarlı, daha saygılı diyebiliriz sanırım. Zaten bu yazıyı okuyanların artık yere çöp atmak ya da ormana sigara izmariti fırlatmak gibi bilinçsiz ve basit hareketler yapacağını düşünmüyorum bile.
Ne yazık ki dünyayı korumak için bunları yapmayacak bir bilince sahip olmak yeterli olmuyor. Bizler doğayı gerçekten korumak istiyorsak daha fazlasını yapmalıyız. Başkalarına örnek olmalıyız ki “Bak herkes bunu yapıyor, o zaman ben de yapmalıyım” diyebilsinler. Bizi yaptığımız hatalarla değil, yaptığımız iyiliklerle, güzelliklerle taklit edebilsinler…
Mesela tüketim çılgınlığının önüne geçemezsek bile, daha doğal ve geri dönüşebilen ürünler, hatta sıfır atık hareketini destekleyen markaların ürünlerini satın almayı tercih edebiliriz. Oldukça basit bu yöntemle başlayabiliriz doğamız ve dünyamız için harekete geçmeye. Çevremizdekileri de buna ikna edersek doğaya karşı ufak da olsa bir yardımımız olabileceğini düşünüyorum. Sonuçta bir yerden başlamak gerekiyor öyle değil mi?
Doğayı korumak adına yapılabileceklerin arasında başka ve hatta oldukça mühim bir şey daha var aslında.
Geçen gün bir yazı okudum. Dünyada bir yılda insanlar tarafından öldürülen canlı sayısının bugüne kadar yaşamış insan sayısından fazla olduğunu söylüyordu. Elbette ilk başta çok saçma geldi. Ama bu abartı olsa bile ne kadar fazla canlıya zarar verdiğimizi, hatta zarar vermekle kalmayıp ne kadar çok canlıyı öldürdüğümüzü düşündüm ve sonra yazının doğruluğuna inandım açıkçası. Sevmediğimiz için öldürdüğümüz karıncalar, sivrisinekler, haşereleri örnek olarak göstermek istiyorum. Sonuçta onlar da doğanın canlıları değil mi?
Yol kenarlarında basılan, avlanan hayvanları, kesilen ağaçları ve daha birçoğunun sözünü bile etmiyorum. Çünkü bir hesaplama yapmaya çalışırsak, yukarıdaki yazının doğruluğunu ispatlayabiliriz gibi gözüküyor. Belki de bu durumda o çok meşhur sözü uygulamaya başlamamız gerekmektedir. Ama bu sefer kötü niyetli insanlar için değil de, dünyadaki canlılar için uygulamamız daha doğru olabilir: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” Bunu mecazen değil, ama gerçekten uyguladığımız zaman, işte o zaman doğayı korumak adına bir adım daha atabiliriz.
Bunlar gibi basit ama değerli birçok görev var üstlenebileceğimiz, üstlenmemiz gereken. Bana katılıyorsanız hadi bugün başlayalım doğamızı korumaya. En basit yöntemlerle atalım ilk adımı.
İki evimiz var; biri dünyamız, diğeri ise vücudumuz. Yapmamız gereken tek şey ise onlara iyi bakmak…
Başlatacağınız bu hareketin birçok kişiye ilham vermesi dileğiyle…
İlginizi çekebilir: Hayat paylaştıkça çoğalıyor: Koronavirüs günlerinde birlik ve beraberliği hatırlamak