Tarih boyunca pek çok araştırma yapılmıştır uyku üzerine. Öncelikle, vücudumuz yani biz neden uyumaya ihtiyaç duyarız?
Uykuyu bu derece farklı kılan, bu derece ihtiyaç kılan nedir? Hani besin almayan vücudumuz nasıl erir giderse, yapılan araştırmalar gösteriyor ki uzun süreli uykusuzluk da bizleri o şekilde eritiyor.
En önemlisi ise uzun dönem beyinsel fonksiyonlarımızın etkilenmesi. Yani uzun süre uykusuz kaldığımızda öncelikle dikkat kaybı kaçınılmaz oluyor, daha sonra anlamak ve analiz etmek ile ilişkili beyin fonksiyonlarımız etkileniyor ve sonunda ise evet bilinç ile kontrol etmiyoruz diyeceksiniz ama iç organlarımızın çalışma düzeni etkileniyor.
Uykumuzu nasıl alıyoruz?
İşte tüm bu sihri ile uyku, tarihte bir “ızdırap” aracı yani işkence aracı olarak da kullanıldı. Birçok kaynakta uykusuz bırakmanın kişinin kontrolünü kaybetmesine, dayanıklılığını yitirmesine ve özellikle beyinsel fonksiyonları açısından savunmasız ve kontrolsüz kalmasına sebep olduğu açıkça belirtilmektedir. Peki şimdi bir soruna daha birlikte dikkatle bakalım, ne kadar uyumamız gerekiyor? Gerçekten dinlenmek için uzmanlar en az altı saat günlük uyku ihtiyacımızın olduğunu belirtiyorlar. Bu çok yorgun geçen dönemlerde sekiz saate kadar çıkabiliyor.
Bu durumda şunu sorgulayalım, uykumuzda hiçbir şey olmuyor mu, yani büyük icatların sahipleri, büyük düşünürler, büyük yazarlar, liderler hayatımızda bu derece fazla yer tutan (düşünecek olursak yirmi dört saatimizin dörtte birini uyuma aktivitesi ile geçirmekteyiz ve bu haftada yedi gün olduğunu düşündüğümüzde en az kırk iki saatimizi uyuyarak geçirmemiz anlamına geliyor, ve bunu toplam yaşam zamanımız ile çarptığımızda ergenlikte veya olgunluk döneminde 18 yaşımız ertesinde yaşayacağımız elli yıllık bir dönem alacak olursak hayatımızın gerçekten önemli bir bölümünü uyku aktivitesi kaplamaktadır) “uyumak” eylemini kullanabilir miyiz, yani uyumak anında hayati fonksiyonlarımız nasıl bozulmadan devam ediyorsa düşünsel fonksiyonlarımız, evrene gönderdiğimiz mesajlarımızı yaymakta olduğumuz enerjimiz aynı şekilde devam edebilir mi?
Bu sorumuzun cevabı ise muhteşem bir “evet”. Hemen yeni sorunuzu duyar gibiyim; ‘nasıl yani’ diyeceksiniz, gelin birlikte inceleyelim. Bizler uyku anında uykunun farklı fazları (derin uyku tamamıyla bilinçaltının yönettiği ve hafif uyku bilincin daha yüksek olduğu) arasında geçişler yaparken aslında düşünsel anlamda eylemlerimiz halen devam etmektedir. Bunu çok daha önce çözmüş olan büyük düşünürler ve icat sahipleri işte bu yüzden uykuyu bu muhteşem buluşları “anladıkları”, adeta “cevapların kendilerine gönderildiği” ve işte birden uyandıklarında “uzun süre uyanıklık döneminde aradıklarını bilir şekilde” uyanabildikleri muhteşem bir hazine dünyası olarak benimsemişlerdir.
Uykunun yaratıcı gücünü nasıl kullanabiliriz?
Peki uyku eyleminin bu muhteşem yaratıcı gücünü nasıl kullanacağım diye soracaksınız, yani ben büyük bir düşünür, lider veya bilim adamı değilim nasıl uyku akışımı hayatımı şekillendirmek için aradığım cevapları bulmak için veya sadece uyandığımda kendimi çok daha zinde hissetmek için kullanabilirim?
İşte bu sorumuzun cevabı ise bilinçaltımızdan geçiyor, tüm bu uykuda gelen mesajlar, özellikle uykuya dalmadan önce rahatlayarak bir konuya odaklanmamızı gerektiriyor.
Odaklandığımız konuyu ve cevap almak istediğimiz soruyu böylece çokça kez düşünüyorum, uyku anımızdan hemen önce bilinçaltımız çok daha açık oluyor ve aradığımız cevapları bize getirmek için uykumuz boyunca çalışıyor. Bu uzun süredir yapmayı düşündüğünüz bir konuda gerçekten hangi tercihin sizin için daha doğru olacağından, bir türlü sorununu çözemediğiniz teknik bir işleme kadar veya hayatınızda tezahür eden bir sevginin sizin için hangi yollardan geçmesinin daha doğru olacağına kadar geniş yelpazede konuları kapsayabilir. Burada asıl olan, gerçekten gevşeyerek soruyu ve konuyu aradığımız cevaba yoğunlaşarak uykumuza ve uykumuzda bizim için çalışacak olan bilinçaltımıza bırakmak.
Sevgili Joseph Murphy değerli eseri Bilinçaltının Gücü ile bakın uykunun muhteşem dönüştürücülüğünü, uykunun bizlere sağladığı bu gizli güçleri nasıl tanımlıyor:
“…Yirmi dört saatin sekizini ya da hayatınızın üçte birini uyuyarak geçirirsiniz. Bu hayatın değişmez bir yasasıdır. Uyku ilahi bir yasadır; birçok sorunun çözümünü de derin uykudayken buluruz.
…Uykuda hiçbir şey dinlenmez. Kalbiniz, ciğerleriniz ve bütün hayati organlarınız çalışmaya devam eder. Eğer uyumadan önce yemek yerseniz, yiyecekler sindirilir ve asimile edilir. Deriniz ter salgılar. Tırnaklarınız ve saçlarınız uzamaya devam eder.
Aynı şekilde bilinçaltınız da hiç dinlenmez ve uyumaz. Her zaman faaldir ve bütün hayati güçlerinizi kontrol eder. İyileşme süreci uykudayken daha hızlı gerçekleşir; çünkü bilincin müdahalesi yoktur. En önemli cevaplar size uykudayken verilir.
…Gün boyunca, bilinciniz aksiliklerle, çatışmalarla, çelişkilerle meşgul olur. Zaman zaman katı gerçeklerden ve nesnel dünyadan uzaklaşması, bilinçaltının iç benliği ile sessizce iletişim kurması gerekir. Hayatınızın bütün aşamalarında rehberlik, güç ve daha büyük bir zeka talep ederek, zorlukların üstesinden gelebilir ve günlük sorunlarınızı çözebilirsiniz.
…Uyumadan önce bilinçaltınıza bir sorununuza çözüm geliştirme görevi verin; size çözüm sunacaktır.
…Bir çözüme yönelik isteğinizi uyumadan önce bilinçaltınıza devredin. Buna güvenir ve inanırsanız, cevabı bulursunuz. Bilinçaltı her şeyi bilir ve görür…”
Hayatımız boyunca birçok kez deneyimledik, rüyamızda bir gerçek ile karşılaştık, çok etkilendiğimiz bir kişi ile ilk konuşmamızı gerçekleştirdik, aklımızı meşgul eden, ‘bu yaz nereye gitsem’ sorunu ile ilişkili belki muhteşem bir kumsalda olduğumuzu görerek rotamızı bu yöne çevirdik; evet bunların hepsi bize uykumuzda verilmiş olan cevaplardı… Bizim “uyku” deyip de geçtiğimiz zamanımız aslında olağanüstü bir “yaratım” sürecidir, bu yazımda bana eşlik eden sizler; bugünden itibaren her uykunuzu harcadığınız altı – sekiz saatlik çok değerli zaman aralığını hayatınızı dönüştürmek, sorularınıza cevaplar bulabilmek ve yepyeni fikirler ile ilham dolmak üzere kullanın, uykunuz sizin gizli hazinenizdir, muhteşem güçlerinizi ortaya çıkartmak sizin elinizde…
İşte sevgili Joseph Murphy’den uykusuzluk sorunu yaşayanlara ve bir türlü huzurlu uyuyamayanlara güzel bir öneri, dilerim huzurla uyuyun ve keyifle uyanın:
“…Bunu uyumadan önce yavaşça, sessizce ve sevgiyle tekrarlayın:
Ayak parmaklarım gevşiyor, ayak bileklerim gevşiyor, karın kaslarım gevşiyor, kalbim ve ciğerlerim gevşiyor, ellerim ve kollarım gevşiyor, boynum gevşiyor, beynim gevşiyor, yüzüm gevşiyor, gözlerim gevşiyor, bütün zihnim ve bedenim gevşiyor.
Herkesi tamamen ve özgürce affediyorum. Onlar için uyum, huzur hayatın nimetlerini diliyorum. Ben huzurluyum, dengeliyim, sakin ve soğukkanlıyım. Güvenlik ve huzur içindeyim. İçimdeki ilahi varlığı hissederken, üzerime bir durgunluk çöküyor, bir sükunet tüm varlığımı sakinleştiriyor. Hayatı fark etmenin ve sevginin beni iyileştirdiğini biliyorum.”