X

Yetişkinlerde uykuda ağlamak neden olur?

Daha önce hiç uykunuzdan ağlayarak uyandığınız oldu mu? Eğer cevabınız evetse yalnız değilsiniz. Yetişkinlerin yaklaşık üçte birinin uykusunun bir noktasında ağladığı tahmin ediliyor. Yani uykuda ağlamak bazıları için endişe verici olsa da aslında oldukça yaygın bir olay.

Uyurken ağlamak ne anlama gelir?

Birçok insan uykusunda ağlamayı deneyimlemiştir ancak çok azı bunun gerçekte ne anlama geldiğini bilir. Uykuda ağlamak, çoğunlukla endişelenecek bir duruma işaret etmez. Sadece bazı güçlü duyguların işlendiğinin bir işaretidir. Yani üzüntü, öfke veya stresten bunalmış hissediyor; geçmişteki bazı çözülmemiş sorunlar üzerinde çalışıyor olabilirsiniz. Sebebi hangisi olursa olsun, uykuda ağlamak vücudun ve zihnin birikmiş duyguları serbest bırakmasının bir yoludur. Bu nedenle gözlerinizde yaşlarla uyanırsanız paniğe kapılmayın. Birkaç derin nefes alarak kendinize her şeyin yoluna gireceğini hatırlatın.

Yetişkinlerde uykuda ağlamak neden olur?

Eğer bir ebeveynseniz veya küçük kardeşinizin bebekliğine tanık olduysanız, bebeklerin geceleri uykudan uyanırken ağladıklarına denk gelmişsinizdir. Bebekler, uykunun bir aşamasından diğerine geçmeye alışkın olmadıkları için uykularında ağlamaya eğilimlidirler. Peki ya yetişkinler? Onlar neden uykularından ağlayarak uyanırlar?

Yukarıda kısaca açıkladığımız gibi duygusal olarak tükenmiş, zihinsel sağlık sorunlarından muzdarip veya yakın zamanda travmatik bir deneyim yaşamış yetişkinler, uyurken ve uyandıktan sonra ağlayabilir. Benzer şekilde yaşlılar için de fiziksel değişiklikler, demans semptomları, yaşlanmanın zihinsel ve duygusal yönleriyle başa çıkma gibi şeylerin stresi uyku döngüsü sırasında ağlamaya neden olabilir. Uykuda ağlamanın diğer olası nedenlerini ise şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Gece terörü

Gece terörü, uyandığınızda hatırlayamadığınız bir parasomnidir. Çocuklar bu durumu, yetişkinlerden daha sık yaşarlar. Bu durum özellikle 3-7 yaş arasında görülür. Erkek ve kız çocukların %30’unda gece terörü görüldüğü tahmin edilmektedir. Bir gece terörünün uzunluğu birkaç saniye ile birkaç dakika arasında değişebilir. Yatakta şiddetli bir şekilde hareket etmek, çığlık atmak, uyurgezerlik, uykuda ağlamak gece terörü belirtilerindendir.

2. Kabus görmek

Muhtemelen bildiğiniz gibi bir kabustan uyanmak korkmuş, üzgün, sarsılmış ve huzursuz hissetmenize neden olabilir. Hatta bazen görülen kabus o kadar yoğundur ki uykunuzdan ağlayarak uyanabilirsiniz. Bilim insanları neden kabus gördüğümüzü tam olarak açıklayamasalar da, kötü rüyaların genellikle zor duygular, stres, olumsuz durumlar ve endişelerle ilişkili olduğuna inanıyorlar.

3. Bastırılmış duygular veya keder

Her insan trajik bir kayıp yaşadığında veya travmatik bir olayla karşılaştığında farklı şekilde yas tutar. Bazı insanlar duygularını kolayca ifade edebilir, başkalarından yardım isteyebilir ve hızla iyileşebilir.

Bazıları ise duygularını görmezden gelmeyi veya bastırmayı, başkalarından çekilmeyi tercih edebilir. Diğerleri her şey yolundaymış gibi davranma eğilimindedir. Gündüzleri meşgul ve aktif kalırlar, ancak geceleri zor duygular uyku sorunları olarak kendisini gösterir.

Sevilen birini kaybetmenin yasını tutmanın tek bir yolu yoktur. Bu nedenle uykuda ağlamak belki de vücudunuzun bu deneyimle başa çıkmanısının doğal bir yoludur. Bu durumda bir terapiste ulaşmak, bu zor duyguları işlemeye, başa çıkmanın yollarını belirlemeye ve iyileşmeyi öğrenmeye yardımcı olabilir.

4. Anksiyete ve stres

Hayat iş, evlilik, aile, mali durum, sağlık gibi konulardaki sorunlarla doludur. Tüm bunlar önemli stres faktörleridir. Eğer hayat önünüze çok fazla karmaşık durum çıkarıyorsa vücudunuzun bir noktada bunları işlemesi gerekir. Uyku, beynin duygusal anılar oluşturma, empatik davranış geliştirme ve duygusal tepkileri modüle etme yeteneğini destekler. Dolayısıyla hissettiğiniz stres ve kaygı, beyniniz hayatınızda sürmekte olan bunaltıcı gerilimi çözmeye çalışırken uykuda ağlamak şeklinde tezahür edebilir.

5. Parasomni

Parasomnia, uyurgezerlik ve uyurgezerliği içeren bir uyku bozukluğu kategorisidir. Parasomnia yaşayan bir kişi, uykuda ağlamak gibi bazı fiziksel durumlar yaşayabilir. Stres, kaygı ve uyku alışkanlıklarındaki büyük değişikliklerle şiddetlenir. Parasomnia yaşayan kişiler fiziksel çevrelerinden habersiz oldukları için bu durum kişinin güvenliğini riske atabilir. Zehirli maddeler yiyerek, merdivenlerden düşerek veya nesnelere çarparak istemeden kendilerine zarar verebilirler. Eğer siz de sıklıkla parasomni yaşıyorsanız, tedavi seçenekleri ve önleme ipuçları konusunda mutlaka bir sağlık uzmanından destek almalısınız.

6. Depresyon

Depresyon devam eden üzüntü, umutsuzluk duyguları ve bir zamanlar zevkli gelen faaliyetlere karşı ilgi kaybı ile ilişkili son derece yaygın bir duygudurum bozukluğudur. Uyku sorunları ve depresyon arasında oldukça güçlü bir bağlantı vardır. Depresyonu olan kişilerin %75’i uyku sorunları yaşadığını bildirmektedir. Dolayısıyla depresyonun belirtilerinden biri, belirgin bir sebep olmadan ağlama nöbetleri geçirmektir.

7. Demans

Demans da uyku bozuklukları ile ilişkilidir. Araştırmacılar bunun potansiyel olarak hipotalamus ve beyin sapının dejenerasyonunun neden olduğu uyku-uyanıklık döngülerinin düzensizliğinden kaynaklandığını öne sürüyorlar. Demansı olan kişiler ise uykuya dalmakta güçlük çektiklerini, gün içinde daha fazla kestirdiklerini, akşamları daha sinirli olduklarını ve gece boyunca sık sık uyandıklarını bildirmekteler.

8. İlaç değişiklikleri

Eğer yeni bir ilaca başladıysanız, bir ilacı almayı bıraktıysanız veya dozu değiştirdiyseniz uyku sorunları yaşayabilirsiniz. Merkezi sinir sistemini etkileyen ilaçlar uyku-uyanıklık döngüsünü değiştirebilir. Uykusuzluğa neden olabilecek bazı ilaç örnekleri arasında antidepresanlar, antikonvülsanlar ve kardiyovasküler hastalığı veya diyabeti tedavi etmek için kullanılanlar sayılabilir. İlaç kullanımına bağlı uykuda ağlama sorunu yaşadığınızı düşünüyorsanız ilaçlarınızın yan etkileri hakkında doktorunuza danıştığınızdan emin olun.

9. Bazı tıbbi durumlar

Bazı durumlarda uykuda ağlamaj duygusal veya zihinsel nedenlerden kaynaklanmayabilir. Aksine bu, gözlerin sulanmasına neden olan fiziksel bir duruma bağlı olabilir. Bunlar arasında alerjiler, konjonktivit veya tıkalı bir gözyaşı kanalı bulunur. Bu koşulları tedavi etmek uykuda ağlamayı önleyecektir.

Uyurken ağlamak normal mi?

Cevap basit: Evet, normal. Uykuda ağlamak veya ağlayarak uyanmak, çoğunlukla duygularınızı işlediğinizin ve sizi üzen her ne ise üzerinde çalıştığınızın bir işaretidir. Bu yüzden gözyaşlarınızın akmasına izin verin. Ağlamak yerleşik duygularınızı salıvermenize yardımcı olabilir. Eğer sık sık ağlayarak uyandığınızı fark ederseniz veya bu duruma anksiyete, depresyon gibi diğer belirtiler eşlik ediyorsa, yardım istemeyi düşünün. Bir terapistle konuşmak, sıkıntınızın altında yatan nedenleri belirlemenize ve üzerinde çalışmanıza yardımcı olabilir. Bu zorluklarla tek başınıza yüzleşmek zorunda değilsiniz. Ailenizin ve arkadaşlarınızın desteğini arayın veya yardım için bir profesyonele ulaşın.

Uykuda ağlamayla nasıl başa çıkılır?

Ağlayarak uyanmak her insan için üzücü olabilir. İlk olarak altta yatan tıbbi bir durum olup olmadığından emin olmak önemlidir. Eğer tıbbi bir neden yoksa yatmadan önce dinlenmeyi ve düzenli bir uyku rutini oluşturmayı deneyebilirsiniz. Ayrıca kafein ve alkolü azaltmak da uykuda ağlama insidansını azaltmaya yardımcı olabilir. Uykuda ağlamayla başa çıkmakta zorlandığınızı fark ederseniz yardım istemek de son derece önemlidir.

Sonuçta arada bir uykuda ağlamak, endişelenecek bir duruma işaret etmeyebilir. İnsan olma deneyimi, beraberinde duygusallığı da getirir ve ağlamak çeşitli duyguları işlenmenin bir parçasıdır. Bununla birlikte, uykunuzda sık sık ağlıyorsanız veya bu günlük yaşam aktivitelerinizi yapmanızı engelliyorsa bir uzmana ulaşmayı unutmayın. Sağlık uzmanları, altta yatan durumu belirlemeye yardımcı olabilir ve uykunuzu iyileştirmek için size tedavi seçenekleri sağlayabilirler…

Kaynaklar: verywellmind, youdreamabout

İlginizi çekebilir: Bu kabusların bir anlamı olmalı: Neden kabus görürüz?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.

Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.



Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.





Akbank’tan sürdürülebilirlik yolunda ilham veren bir rehber

Sürdürülebilirlik, günümüz dünyasında her zamankinden çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü, doğal kaynaklarımız hızla tükenirken yalnızca kendi geleceğimizden çalmakla kalmıyor, gelecek nesillerin sahip olabileceği yaşamdan da çalıyoruz. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar bir yana, kişisel tercihlerimiz, hızla artan tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve daha pek çok sebep, sürdürülebilirliğin ne kadar hayati bir gündem olduğunu defalarca gözler önüne seriyor. Artık yalnızca bugünü değil, yarınları da düşünerek doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğimizi ve gelecek nesillerin geleceğini garanti altına almak, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için adımlar atmalı, değişimi geç kalmadan başlatmalıyız. Sürdürülebilirlik, artık bir tercih değil; kendimiz için, dünyamız için, geleceğimiz için benimsememiz gereken bir zorunluluk. Aksi halde yarınlar, hayalini kurduğumuz yarınlardan çok uzak olacak.



Bu bağlamda sürdürülebilirlik konusunu merkezine alan ve hem bireysel hem toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Akbank, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Sürdürülebilirlik insan için, #Hepimizİçin” diyor ve sürdürülebilirlik odaklı bloguyla bizleri buluşturuyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel boyutuyla ele almayan, sosyal ve ekonomik boyutunu da göz önünde bulunduran Akbank, bu önemli konuda liderlik ederek sürdürülebilirliğin her yönüyle ilgili bilgi ve farkındalık dolu içerikleri kaleme alıyor. Hem sürdürülebilirlik konusunda neler yapabileceğini merak eden herkese hem de bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyenlere geleceğimizi koruma yolunda ilham verici bir rehber oluyor. Peki, bu rehberde başka neler var, gelin yakından bakalım.

Akbank Sürdürülebilirlik Blog’da neler var?

Akbank, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmayı amaçladığı bu blogda, bireyleri harekete geçmeye teşvik edecek güncel bilgileri ve sürdürülebilir alışkanlıkları hayata dahil etmenin pratik yollarını aktarıyor. ‘Herkes için sürdürülebilirlik’ mesajını paylaşarak toplumun tüm kesimlerini kapsamayı ve bireysel olarak atılabilecek adımlar konusunda da ilham vermeyi amaçlıyor.

“Sürdürülebilirlik, çevrenin yanında insan için, toplumun gelişmesi için” anlayışını benimseyen Akbank, eğitimden gönüllülüğe, yatırımdan sanata her alanda toplumun kalkınması ve sürdürülebilir yarınlar için çalışıyor. Bu bağlamda Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan, farklı alanlara hitap eden başlıklardan bazıları ise şöyle:

Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının hem toplumsal bilincin artmasında hem de kalkınmanın sağlanmasında kritik bir öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Akbank, blogunda yer verdiği Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yazısında bu konuyu detaylıca ele alıyor ve UN Women’ın verilerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının getireceği faydaları, ekonomik, sosyal ve daha pek çok açıdan sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiriyor.

Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur?

Sürdürülebilir bir yaşam biçimi benimsemenin en önemli adımlarından biri de hiç şüphesiz bireysel olarak finansal sürdürülebilirliği sağlamaktan geçiyor, bunun da en etkili yolu bireysel yeşil bütçeler oluşturmak. Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur? yazısında Akbank, çevreyi korumaya odaklanan harcamaların nasıl planlanacağından yeşil bütçe oluşturmanın pratik yollarına kadar pek çok kolay uygulanabilir yöntem paylaşıyor.

5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş



Günümüzde hızla yaygınlaşan tüketim çılgınlığının hem bütçeye hem doğaya verdiği zarar aşikar. Bu tüketim alışkanlıkları, doğal kaynakların bilinçsizce harcanmasından karbon ayak izinin artmasına, çevre kirliliğinden biyoçeşitlilik kaybına kadar gezegenin doğal dengesini bozan pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Karşılığında ise ‘az, çoktur’ anlayışını benimseyen minimalizm, bu gereksiz harcama alışkanlıklarına bir panzehir olma görevi üstleniyor. Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan 5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş yazı da modern dünyada minimalist alışkanlıklar benimsemenin yollarını aktarıyor.

Sanatta Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirliğin genellikle pek değinilmeyen ya da bağlantısı sorgulanmayan fakat aslında çokça göz önünde bulunan kısmı; sürdürülebilirlik ve sanat ilişkisi üzerine hiç düşündünüz mü? Sanat, yüzyıllardır toplumsal bilinci artırmada ve en zor görünen konuları bile daha anlaşılır kılmada güçlü bir iletişim aracı. Bu gücü onu sürdürülebilirlik konusunda da etkili bir özneye dönüştürüyor. Sanat eserlerinde kullanılan materyallerden sanatçıların toplumsal konulara farkındalık yaratmak amacıyla benimsedikleri yaklaşımlara kadar sanat ve sürdürülebilirlik bağını pek çok açıdan ele almak mümkün. Akbank Sürdürülebilirlik Blog’ta yer alan Sanatta Sürdürülebilirlik başlıklı paylaşım da bu bağın ne denli güçlü olduğuna dikkat çekiyor.

Sürdürülebilir Turizm, Karbon Nötr, Doğa Dostu Teknoloji ve dahası

Sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele alan Akbank, blogunda daha pek çok konuya dikkat çekiyor. Sürdürülebilir turizmden, karbon nötr kavramına, doğa dostu teknolojik gelişmelerden sürdürülebilirlik alanında öne çıkan yeni trendlere kadar yaşama, insana, dünyaya ve geleceğe dair her alanda sürdürülebilirliğin önemine ve etkisine değiniyor. Hayatın her alanına yayılan stratejilere ihtiyacımız olduğunun farkında olan Akbank, sürdürülebilirliğin kalbinde insan var diyor ve toplumsal dönüşüm için bütünsel bir yaklaşım benimsemenin gerekliliğini vurguluyor.

Siz de çok geçmeden bir adım atmak ve daha yaşanılabilir bir dünya için bugünden neleri değiştirebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız Akbank’ın sürdürülebilirlik odaklı bu blogunu takip edebilir, hem kendiniz hem de gelecek nesiller için değişimi başlatabilirsiniz.

*Bu yazı, Akbank katkılarıyla hazırlanmıştır.





Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi, Mayo Clinic ile iş birliğine imza attı

Günümüzde kendimize iyi bakmanın ve sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek için doğru alışkanlıkları edinmenin önemi her zamankinden daha fazla. Bu bağlamda dengeli beslenme, düzenli egzersiz, stres yönetimi gibi bütüncül sağlığı iyileştirmeye yönelik atılan bireysel adımların yanı sıra sağlık sektöründeki gelişmeler de kritik bir rol sahibi.



Sağlık alanındaki teknolojik gelişmeler tüm hızıyla artmaya devam ederken bu alanda yapılan iş birlikleri de sağlık sektörünü daha da ileriye taşımaya yardımcı oluyor. Dünyanın en prestijli sağlık kurumlarından biri olan Mayo Clinic ile Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’nin güçlerini birleştirmesi de sağlık sektöründe yaşanan en önemli gelişmelerden biri. Bu güçlü iş birliği, daha etkin sağlık uygulamalarının yanı sıra hizmet, eğitim ve akademi alanlarında da verimli çalışma ortamları sunmayı amaçlıyor.

18 Eylül 2024 tarihinde Amerikan Hastanesi’nde gerçekleştirilen iş birliği duyuru toplantısına Koç Healthcare (Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları) CEO’su Dr. Erhan Bulutcu, Uluslararası Kurumsal İlişkiler Yönetici Medikal Direktörü Prof. Dr. Sergin Akpek ve Mayo Clinic Avrupa, Orta Doğu, Hindistan ve Afrika Bölgesi Yönetici Medikal Direktörü Dr. Mohamad Bydon katılım gösterdi.

Koç Healthcare CEO’su Dr. Bulutcu yaptığı konuşmada, “Geleceğin sağlık ekosisteminde yer alabilmek için teknoloji ve endüstri şirketleri, üniversiteler, hastaneler ve sigorta şirketleriyle işbirliği yapmak çok önemlidir. Mayo Clinic’in geçmişteki başarılarının yanı sıra geleceğin tıbbi uygulamaları üzerine hayata geçirdikleri tanı ve tedavideki öncü çalışmaları bizde iş birliği heyecanı uyandırdı. Bu yüzden Amerika dışında sayılı üyesi olan Mayo Clinic Care Network’e katılma kararı verdik. Kapsamlı bir değerlendirme sürecinden geçildi, onların bizi, bizim de Mayo Clinic’i seçmemizde ortak yan, geleceğin sağlık ekosisteminde vizyon birlikteliğimizin olması ve geçmişteki başarılarımızı kanıta dayalı olarak sunmamızdır.” diyerek bu iş birliğinin önemini bir kez daha vurguladı.

Öte yandan, Uluslararası Kurumsal İlişkiler Yönetici Medikal Direktörü Prof. Dr. Sergin Akpek de şu açıklamayı yaptı: “Amerikan Hastanesi olarak yüz yılı aşkın bir süredir bu coğrafyanın insanlarına kesintisiz sağlık hizmeti sunmanın gururunu yaşıyoruz. Koç Healthcare’e eklenen diğer hastanelerimize aktardığımız tecrübe ve kurum kültürümüzle dokunduğumuz hasta sayısını son yıllarda önemli miktarda artırmış bulunuyoruz. Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin devreye girmesiyle eğitim ve araştırma alanında da fark yaratmaya başladık. Hiç kuşkusuz bu ilerlemelerin arkasında kurumumuzun uzun yıllardır uluslararası iş birliklerine verdiği önemin rolü de büyüktür. Mayo Clinic gibi sağlık alanında tartışmasız bir dünya markasıyla bugün başlattığımız iş birliği Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’ni hizmet, eğitim ve araştırma alanında daha da ileri noktalara taşıyacaktır.”

Mayo Clinic Avrupa, Orta Doğu, Hindistan ve Afrika Bölgesi Yönetici Medikal Direktörü Dr. Mohamad Bydon ise “Mayo Clinic olarak Koç Healthcare markası bünyesinde yer alan Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’ni Mayo Clinic Care Network’e dahil etmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Bu süreçte iki kurumla aramızdaki kültürel uyum son derece iyiydi. Hasta bakımı konusunda bölgedeki en kaliteli hizmeti sunmayı hedeflediğimiz bu işbirliğimizin hayata geçmesini heyecanla bekliyoruz.” sözleriyle düşüncelerini paylaştı.



Mayo Clinic Care Network üyeliği sayesinde Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi uzmanları, Mayo Clinic’in AskMayoExpert, Multidisipliner Kanser Konseyi, tıbbi ve idari danışmanlıkların yanı sıra, Koç Üniversitesi Hastanesi ile eğitim ve araştırma alanında da iş birliği yaparak klinik araştırma projelerini hayata geçirmeyi planlıyor. Mayo Clinic Care Network, Amerika ve dünyada özenle seçtiği sağlık kuruluşlarıyla kendisinin lider olduğu tıp bilgisi, danışmanlık, araştırma ve geliştirmedeki deneyimleri ve her türlü uzmanlık alanında iş birliği sağlayarak etkin bir sağlık ekosistemi yaratmaya devam ediyor.

Amerikan Hastanesi, Koç Üniversitesi Hastanesi ve Mayo Clinic Care Network bünyesinde yer alan diğer üyeler birbirinden bağımsız olarak iş birliklerini sürdürürken 2011 yılında kurulan Mayo Clinic Care Network, ABD genelinde ve Asya, Hindistan, Meksika ve Orta Doğu’da 45’ten fazla üye organizasyonu da içinde barındırıyor.

Amerikan ve Koç Üniversitesi Hastaneleri, Mayo Clinic Care Network’ün Avrupa’daki ilk üyesi olarak sağlık sektöründe önemli bir dönüşüme öncülük ediyor. Bu başarılı iş birliği sadece bugünün değil, yarının sağlık dünyasına da önemli katkılar sunarak daha sağlıklı bir geleceğe doğru büyük bir adım atıyor.

*Bu yazı, Amerikan Hastanesi katkılarıyla hazırlanmıştır.





“Migros ile İyisin”: Üreticiden tüketiciye herkese iyi gelecek bir alışveriş deneyimi

Hepimiz hayatımız boyunca hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için en iyisini istiyor, en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Her zaman doğru seçimler yapmanın ve attığımız her adımın güvenilir olmasının peşindeyiz. Bu yüzden alışveriş yaparken sahip olduğumuz standartlar oldukça yüksek. Hem kaliteli hem güvenilir ürünler bulmak hem de bütçemize dost tercihler yapmak istiyoruz. Ancak, günümüz koşullarında tüm bu standartları sağlayan alışverişler yapabilmek pek kolay görünmüyor.



Güzel haber şu ki; 70 yıllık köklü geçmişiyle Türkiye’de modern perakendenin kurucusu ve “yeni nesil perakende” anlayışının mimarı olan Migros, “Migros ile İyisin” diyerek iyi bir alışveriş deneyimi sunmanın ötesine geçiyor. “Hepimize İyi Gelecek” mottosuyla yola çıkan Migros, çalışanından müşterisine, çiftçisinden tedarikçisine çepeçevre dokunduğu herkese sesleniyor ve dokunduğu tüm paydaşlarıyla çok büyük bir ekosistem yaratıyor.

Herkes için en iyiyi sunan bir alışveriş ekosistemi

Çoğu zaman göz ardı ediliyor gibi görünse de gerçek bir alışveriş deneyiminin arkasında yalnızca tüketiciyle sınırlı kalmayan çok büyük bir ekosistem var. Bu ekosistemin bilincinde olan Migros, her paydaşın önemini biliyor ve bu anlayış doğrultusunda hareket ediyor. Üreticiden tedarikçiye, çalışanlardan müşteriye kadar geniş bir ağda herkes için en iyisini sunan Migros, 75 bin çalışanıyla, 23.500 iş ortağıyla sürdürülebilir ve güçlü bir iş birliği modeline sahip. Müşteri odaklı oluşunun yanı sıra yerli üreticilere sağladığı destekle de bu ekosistemin güçlenmesine katkı sağlayan Migros, iş ortaklarına da her zaman büyüme imkanı tanıyor.



Yerli üreticiler, ürünlerini güvenilir bir şekilde tüketicilere ulaştırmanın mutluluğunu ve rahatlığını yaşarken, tüketiciler de kaliteli, taze ve uygun fiyatlı ürünlere kolayca erişebilmenin konforunu ve keyfini sürüyor. Sunduğu geniş ürün yelpazesi, uygun fiyat politikası ve güçlü kampanyalarıyla Migros, her alışverişte müşterilerinin gönlünü fethetmeyi başarıyor. Tüm bunların yanı sıra hem doğaya hem de üreticiye iyi gelen bir anlayışla çalışan ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını, doğal kaynakların korunmasına yönelik adımları destekleyen Migros, her geçen gün ekonomiye, tarıma ve istihdama katkı sağlamaya devam ediyor.

Migros Müşteri Deneyimi Stratejisi ve Pazarlama İletişimi Direktörü Sinem Serdar da “Migros’un dokunduğu herkes üzerinde güçlü pozitif etkisi var” diyerek Migros’un tüm Türkiye’ye iyi gelen bir anlayışla çalışmalarını sürdürdüğünün bir kez daha altını çiziyor. Bu anlayış sayesinde Migros, alışverişin çok ötesinde bir değer sunarak Migros ile İyisin mottosunun arkasındaki güçlü ağı korumaya devam ediyor.

*Bu yazı Migros katkılarıyla hazırlanmıştır.





İlgili Makale