Uyku kalitesinin yaş ilerledikçe azalmasının nedenleri
İnsanlar yaşlandıkça uykuya dalma ve uyku halini koruma konularında sık sık zorluklar yaşıyorlar. Bu zorlukların başında, yaşı ilerlemekte olan insanların sabahları istemedikleri halde daha erken uyanmaları geliyor.
Boston’da bulunan Beth Israel Deaconess Medical Center (BIDMC) ve the University of Toronto/Sunnybrook Health Sciences Center’ın yaptığı yeni bir araştırma, uykunun yaşın ilerlemesiyle birlikte neden daha hassas hale geldiğini açıklamayı kolaylaştırıyor.
Araştırmanın sonuçları, bir grup inhibitör nöronun yaşlı insanlarda ve Alzheimer hastalığı olanlarda büyük oranda azalmış olduğunu, ve bunun da uykunun yarıda kesilmesine neden olduğunu gösteriyor.
BIDMC’de nöroloji anabilim dalı başkanı olan yazar Clifford B. Saper, ortalama olarak, 70’li yaşlarında olan bir insanın 20’lerinde olan birine göre her gece bir saat daha az uyuduğunu söylüyor.
Uyku kaybı ve uyku bozuklukları, kan basıncının yükselmesi, zihinsel bozukluklar, kardiyovasküler hastalıklar ve tip 2 diyabeti de kapsayan birçok sağlık sorununun ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Görünen o ki, bu nöronların azalması, yaş ilerledikçe bu çeşitli hastalıklarının ortaya çıkmasında oldukça etkili.
1996’da, Saper’ın laboratuvarı, bir grup inhibitör nörondan oluşan ventrolaretal preoptik çekirdeğin, farelerde bir “uyku şalteri” olarak işlev gördüğünü ve farelerin beyninde bulunan ve uyumalarını sağlayan uyarılma sistemini kapattığını gösterdi.
“Hayvanlarla yaptığımız araştırmalar, bu nöronların kayba uğramasının hayvanların normale göre %50 daha az uyudukları; uyudukları süre boyunca da uykularının rahatsız ve kesintili olduğu ve şiddetli uykusuzluk nöbetleri geçirdikleri sonucunu verdi.”
Saper, “İnsan beyninde bulunan bir grup hücrenin oluşturduğu, arada bulunan çekirdek; farelerde de yakın bir yerde bulunuyor ve farelerde bulunan vetrolateral preoptik çekirdek olan galanin gibi benzer inhibitör nörotransmiterleri var.” diyor. Bu durum Saper ve arkadaşlarının eğer insanlarda ortada bulunan çekirdek hayvanların ventrolateral preoptik çekirdeğine benziyorsa , bu aynı zamanda uyku döngülerini de düzenleyebilir hipotezini kurmalarını sağladı.
Araştırmacılar hipotezlerini test etmek adına 1997’de başlayan, yaşlılık ve bunama üzerine topluma dayalı bir çalışma olan Rush Memory and Aging Projejct’ten alınan verileri incelediler.
Projeye 65 yaşında ve sağlıklı durumda olan yaklaşık 1.000 erkek ve kadın katıldı ve araştırmacılar bu katılımcılarıölümlerine kadar izlediler. Öldüklerindeyse, katılımcıların beyinleri bilimsel araştırmalar için bağış olarak verildi.
University of Toronto ve Sunnybrook Health Sciences Center’da doktor olan ve daha önce Saper’la çalışmış olan Andrew S. P. Lim, “2005’ten beri, Memory and Aging Project kapsamındaki kişilerin çoğunun her iki yılda bir aktigrafik kayıtları tutuluyor. Bu kayıtlar, küçük bir kol saati gibi bir cihazı 7-10 gün boyunca dominant olmayan kola takmak gibi şeyleri içeriyor,” diyor.
Su geçirmez olan aktigrafi cihazı, günün 24 saatinde takılıyor ve büyük küçük tüm hareketleri 15 saniyelik aralıklara bölünmüş olarak takip ediyor.
Lim, “Önceki çalışmamız, bu aktigrafik kayıtların uykunun miktarı ve kalitesinin iyi bir ölçümü olduğunu göstermiş oldu,” diyor.
Araştırmacılar ayrıca ortalama olarak 89.2 yaşında ölen 45 deneğin beynini incelediler. Ventrolateral preoptik nöronları, deneklerin beyinlerindeki nörotransmiter bulunan bölgeleri boyayarak saptadılar. Daha sonra, bu 45 kişinin ölümlerinin bir yıl öncesinde incelenen aktigrafik dinlenme aktivitesi sırasındaki davranışlarını ve otopsilerinde elde kalan ventrolateral preoptik nöron sayısını ilişkilendirdiler.
Saper, “Alzheimer olmayan yaşlı insanlarda bulunan ventrolateral preoptik nöron sayısının uyku bozukluğunun boyutuyla oldukça ters orantılı olduğunu bulduk. Nöronlar azaldıkça uyku daha deliksiz hale geliyor.” diyor.
Nöron miktarları 6.000 ve üzerinde olan insanlar, toplam dinlenme süresinin %50’lik bölümünü uzun süre boyunca hareketsiz geçirdiler ve araştırmacılara göre bu oran büyük olasılıkla uykuyu temsil ediyor. Ancak 3.000’den daha az sayıda ventrolateral preoptik nörona sahip olan denekler toplam dinlenme süresinin %40’ından fazlasını süresi uzatılmış dinlenme süresi olarak geçirdiler.
Ayrıca elde edinilen bulgulara göre Alzheimer hastaları arasında en çok uyku bozukluğu görülme oranının kaybedilen ventrolateral preoptik nöron sayısıyla bağlantılı olduğunu belirtiyor.
Saper bu bulguların, insanlardaki ventrolateral preoptik çekirdeğin büyük olasılıkla uykuya dalmakta önemli bir rol oynadığını ve üzerinde çalışılan hayvan türlerinde de aynışekilde işlediğini gösterdiğini söylüyor.
Bu nöronların Alzheimer hastalığına ve yaşın ilerlemesine bağlı olarak azalması, yaşlı insanların uykularının neden sürekli kesintiye uğradığına bir yanıt olabilir. Bu yüzden de bu sonuçlar, yaşlı insanların yaşadığı uyku problemlerini azaltabilir ve bunamış olan insanların zihinsel becerilerindeki uykusuzluğa bağlı azalmayıönleyebilir.
Bu çalışma Brain gazetesinde yayınlanmıştır.