Geçtiğimiz günlerde üniversite sonuçları açıklandıktan sonra tercihlerle ilgili konuşulan bir ortamda bulundum. Yan masamda bir anne ve üniversite tercihi yapmaya hazırlanan çocuğu hararetli hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. Önce istemeden kulak misafiri olup sonra konuşmalarına gönüllü dahil olmak istedim ve genç arkadaşa sordum; nereyi istiyorsun, planın ne, neye göre tercih yapacaksın bölüm mü üniversite mi vb…
Ne zaman ben bir şey sorsam ya da çocuk cevap vermeye çalışsa annesi hemen cümleye giriyordu. Bir süre sonra fark ettim ki biz o gençle üniversitelerle, tercihlerle, onun hayalleri, hedefleriyle ilgili bir şey konuşmuyoruz; annesinin endişelerini, yaşadığı zorlukları, çocuğu için istediklerini dinliyoruz. Konuşmalarımızın üzerinden biraz zaman geçtikten sonra fark ettim ki mesele üniversite tercihleriyle ilgili değil; ebeveynlerin geçmiş deneyimleri, yaşadığımız ülkenin güncel şartları ve geleceğin bilinmezliği.
Üniversite tercihlerinde dikkat edilmesi gerekenler ya da üniversite tercihleri yapmadan önce işinize yarayacak ipuçları gibi madde madde ilerleyecek bir yazı yazabiliyor olmayı isterdim ama dediğim gibi asıl mesele bunlardan çok farklı…
Ebeveynlerin endişeleri vs. gençlerin hayalleri
Ebeveynlerin çocukları için her zaman en iyiyi istedikleri aşikar ve buna diyecek hiçbir şey yok. Ancak, zaman zaman belki de çoğu zaman bu en iyisini isteme, toksik bir hal alabiliyor. Nasıl mı? Çoğumuzun tahmin edebileceği üzere istenmeyen bir bölüm, istenmeyen bir üniversite ya da istenmeyen bir şehir ile. Keşke her gencin yaptığı/yapacağı tercihler sadece istedikleri bölüm, şehir ve üniversiteyi buluşturabilen seçenekler olabilse. Ama ne yazık ki hepimiz öyle olmadığının farkındayız.
Kendi dönemimden hatırladığım kadarıyla ebeveynlerin endişeleri her zaman etkili bir değişken olsa da tercih seçenekleri çok daha fazlaydı. Birçok kişi en azından bu muhteşem üçlüden (okul, bölüm, şehir) birini tutturabiliyordu ve hayallerine giden yolda ilerleyebilme fırsatını yakalayabiliyordu. –Günümüz şartlarında kimlerin o hayallere ulaşıp ulaşamadığı ve bunun nedenleri de bambaşka bir yazı konusu olur tabii ki, o yüzden oraya fazla girmek istemiyorum.- Bugün ise durumlar epey farklı. Gençler daha en baştan birçok engelle karşılaşıp hayallerini değiştirmek ya da ertelemek zorunda kalabiliyor ve ebeveynlerin endişeleri de bu durumda etkili bir rol oynuyor.
Gelecek kaygısı, ekonomik krizler, popüler meslek gruplarının hızlı bir şekilde evriliyor olması, bilinmezlik, fırsatların azalmaya başlaması, az imkan ama çok insan durumu ve daha birçok etken ebeveynlerin çocukları üzerinde baskı kurmasına neden olabiliyor. Elbette ki amaç, onları geleceğe daha iyi hazırlamak, kendi ayakları üzerinde durabilecek mesleklere sahip olmaları için desteklemek, ileride rahat etmeleri için bugünden ilerleyecekleri yolu belirlemelerine yardımcı olmak ama tüm bunlar için hayallerini tamamen yok saymak gerçekten gerekli mi?
Zor gibi görünüyor olsa da imkansız değil. Gençlerin kendi ilerlemek istedikleri yollar konusunda onlara destek olmak aslında gelecekleri için yapılabilecek en doğru yatırımlardan biri. Çin atasözünü hatırlayın:
Bir saat mutlu olmak istiyorsan şekerleme yap.
Bir gün mutlu olmak istiyorsan balık tut.
Bir hafta mutlu olmak istiyorsan tatile çık.
Bir ay mutlu olmak istiyorsan evlen.
Bir yıl mutlu olmak istiyorsan servete kon.
Bir ömür boyu mutlu olmak istiyorsan sevdiğin işi yap.
Öyleyse, bırakın bir ömür mutlu olmak için istedikleri meslekleri seçsinler. Sizden aldıkları güçle, bu yolda çok daha başarılı bir şekilde yürüyebileceklerini unutmayın ve tercih dönemini hem sizin hem de çocuğunuz için daha kolay bir süreç haline getirmek için şunları göz önünde bulundurun:
Doğru iletişim için çaba harcayın
Öncelikle baskı kurarak sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturamayacağınızın farkında olun. Siz endişelerinizde ne kadar haklı olursanız olun çocuklarınızın da hayallerini kovalamak en doğal hakları. Onları anlamaya çalışın. Ne istiyorlar, gelecekte kendilerini ne yaparken hayal ettiklerinde mutlu oluyorlar, istedikleri bölümü okuduktan sonra kafalarında hangi adımı atmak var hepsini öğrenin. Kendilerini açıkça ifade edebilmeleri için uygun ortamı yaratın. Sizi anlamalarını istiyorsanız önce sizin de onları anlamanız gerektiğini ve fikirlerine saygı gösterdiğinizde daha iyi anlaşabileceğinizi unutmayın.
Yeteneklerinin farkında olun
Herhangi bir mühendislik bölümü sayısal dersleri hiç sevmeyen çocuğunuz için adeta zorlu bir savaşa dönüşebilir; hele ki hayallerini süsleyen tek şey müzikse… Ne mi demek istiyorum: Şöyle; tıp, diş hekimliği, mühendislik sizin için ‘geleceği parlak’ meslek gruplarında olsa dahi, çocuğunuzun müzik, resim, tiyatro gibi bambaşka alanlarda yeteneği varsa asıl geleceğinin parlak olacağı yer orasıdır. O nedenle, sizin bölüm veya okul tercihlerinizi sıralamaya başlamadan önce çocuğunuzun yeteneklerinin farkında olmanız gerekir.
Yalnız olmadığınızı hatırlayın
Kendinizi çok çıkmazda hissettiğinizde içinizi rahatlatmak için birçok ailede benzer problemlerin yaşandığını hatırlayın. Aynı zamanda binlerce ebeveyn, çocuklarıyla birlikte bu tercih sürecini atlatmaya çalışıyor ve emin olur hemen hemen hepsi sizinle aynı endişeleri, korkuları, stresi paylaşıyor. Çocuğunuzla anlaşmazlığa düştüğünüzde bunun normal olduğunu ve bu süreçten geçen her anne-babanın sizin duygularınıza çok benzer hisler yaşadığını aklınızın bir köşesinde bulundurun. Böylelikle kendinizi suçlamaktan ya da gereksiz yere yıpratmaktan bir tık olsun uzaklaşabilirsiniz.
Bonus: Tercihleri unutun
Tüm bu süreç hem sizin hem de çocuğunuz için fazlasıyla yıpratıcı olabilir. Haliyle, ne kadar özenli yaklaşırsanız yaklaşın zaman zaman stres, kaygı, gerginlik baskın gelebilir ve ev ortamında olumsuz rüzgarlar esebilir. Üniversite tercihlerinin aranızdaki ebeveyn-çocuk ilişkisini zedelememesi için ara sıra tercihleri unutup sıradan bir gün geçirin. Birlikte keyif aldığınız etkinlikler yapın, kahve için, sahilde gezin, sohbet edin ama üniversitelerden konuşmayın 😊.
İlginizi çekebilir: Ebeveynlerin akademik başarı baskısı çocukları nasıl etkiliyor?