X

Umut afyondur !

Yazılarımı takip edenler, başlığı okuduklarında kendimle çeliştiğimi düşünebilirler. Bir itirazım yok, düşünsünler ama okumaya da devam etsinler; çünkü yazının sonunda hiç de öyle olmadığını anlayacaklar. Umudu boş vermek, kişisel dönüşüm, hedef belirleme ve o hedeflere ulaşmak konusunda çok etkili bir yol.

Mesela “Benim hâlâ umudum var” cümlesinde asıl dikkat edilmesi gereken kelimenin “hâlâ” olduğunu düşünüyorum. Yani sayısız şey gelmiş kişinin başına, tabiri caizse bir kulağının arkası kalmış ama “hâlâ” umudu var. Yok mu canım kardeşim umut etmekten başka yapacak bir şeyin? Ya da daha beteri: “Umut, fakirin ekmeği”. Daha ezik bir cümle duydunuz mu hayatınızda? O kadar fakir ki, ekmeği bile umut adamın.

Şakası bir tarafa; “Umut” kelimesi kulağa ne kadar olumlu geliyorsa yarattığı etki o kadar olumsuz aslında. Kişiyi harekete geçiren bir kavram gibi gelebilir umut, ama lütfen yanılmayın: Umut; sizi daima konfor alanınızda tutmaya ant içmiş, farklı ve benzersiz ihtimalleri görmenizi engellemek için çalışan ve aksiyona geçmek konusunda sizi durduran içsel sabotajcınızın korkunç oyuncaklarından biri. Konuyu açacağım ama önce şu içsel sabotajcı dediğimiz şeyin ne olduğuna bakalım.

Sabotajcınızı bulun ve tanıyın!

Çünkü eğer onu tanımazsanız, bilin ki sizi öldürecek, hem de yavaş yavaş, siz farkına bile varmadan! İstisnasız tüm insanlarda bulunan 4 ana arketipten (insan kültürünü oluşturan yapı taşları) biri “Sabotajcı”. Eğer onu tanıyıp, müttefikiniz haline getirmezseniz başarımızı engellemek için gereken tüm kararları kendi kendinize alacaksınız demektir. Ama eğer onu keşfeder ve tanırsak işler değişiyor. Bu yüzden sabotajcınızı bulup onu tanımanız önemli.

Bunun için ilk bakmanız gereken yer içsel çelişkileriniz:

  • Bir karar verdiniz ama o kararı uygulamak konusunda bir türlü adım atamıyorsunuz.
  • İltifat ediyorlar ve siz iltifatı kabul etmekte zorlanıyorsunuz.
  • Etrafınızda sizi seven onlarca insan olmasına rağmen (aileniz, eşiniz, en yakın arkadaşınız vb.) yalnız kaldığınızda kimsenin sizi sevmediğine inanıyorsunuz.
  • Harika bir biçimde farkında olduğunuz yetenekleriniz var ve siz hiçbirinin peşinden gitmiyorsunuz.
  • Uzun zamandır planladığınız o zamanı nihayet kendinize ayırmak üzeresiniz. Bir arkadaşınız arıyor ve sizi çağırıyor, siz de üzülmesin/kırılmasın/kızmasın/bozulmasın/darılmasın diye “Hayır” diyemiyorsunuz.

% 100 bir kesinlikle bilin ki, sabotajcınız devrede. Bunu bildiğiniz anda da detaylara dikkat kesilmeniz çok önemli.

Sabotajcıyı yakalamak

Bu içimizdeki pis herif, ne yapıyor ona örnekler verelim ki yakalamamız kolaylaşsın:

  • Patronun gözüne girmek için ona yaltaklanmanıza ya da babaya hoş görünmek için biraderi satmanıza vesile oluyor.
  • Birisi iyi hissetsin diye sizin içinizden gelmese bile zorla ilgi göstermenize neden oluyor.
  • “Aman ortam gerildi, yumuşatmak lazım” endişesini içinize basıp sizi boş boş konuşturuyor.
  • Birilerinin sözünden çıkarsanız çarpılacakmışsınız hissi yaratıp sizi gönüllü köle ediyor.
  • Sürekli bir onay alma ihtiyacı yaratıyor.
  • “Neyin var? Yoksa bana kızgın mısın?” gibi manasız cümleleri kurmanızın sebebi sabotajcınız.
  • Birilerini etkilemek için söylediğiniz ya da yaptığınız o aptalca şeyler var ya. Hah! Sabotajcınız iş başında.
  • Dedikodu mu yapıyorsunuz, kafayı çevirin içeri; çünkü sabotajcı orada.
  • Mazeretler, bahaneler dökülüyor ağzınızdan. Suflör kim? Bildiniz: Sabotajcı!

Dedim ya pis herifin teki, say say bitmez yaptıkları. Onu yakalamanızı kolaylaştıracak yollardan biri de ona sizden ayrı bir isim vermek. Ben, benimkine sizin de çoktan anlamış olduğunuz üzere “Pis Herif” diyorum.

Ve bakın, bu arkadaşın herkesin içinde mevcut olduğu bilgisi kesin bilgi. Daha detaylı öğrenmek isteyenler arketipleri inceleyebilirler. Konuyu dağıtmamak için kısaca şu bilgiyi vereyim: Eflatun’un (Plato) ortaya koyduğu ve Carl Jung’un da tüm birikimini döktürmek suretiyle detaylandırdığı hepimizde var olan arketiplerden birinin adı ne biliyor musunuz? Sabotajcı.

Sabotajcıdan muhafıza

İçinizdeki sabotajcıyı yakalayıp kontrolü ele aldığınızda bu durum size faydalı olabiliyor.

“Eğer onu keşfeder ve tanırsak işler değişiyor.” demiştim ya, hakikaten de o pis herifi yakalayıp, tanıdığımda aslında bana son derece faydalı olabileceğini fark ettim. Siz de fark edeceksiniz; çünkü arketiplerin bir gölge bir de aydınlık tarafları var. Sabotajcıyla tanışıp kontrolü ondan geri aldığınızda, kendisinin aydınlık tarafı devreye giriyor ki, bu sayede sizi sabote etmeyi durdurup sizi korumaya başlıyor.

Hatırlayın; sabotajcınız öncelikle korkularınızla hareket ediyor, bu yüzden aşağıdaki soruların cevaplarını bilmek çok işinize yarayabilir. Hepsini tek tek cevaplamak isteyebilirsiniz:

  • Övgü ve iltifatları ilk duyduğunuzda küçük de olsa bir rahatsızlık duyuyor musunuz?
  • Nelerden korkuyorsunuz? Hangi korkularınız sizi adım atmaktan alıkoyuyor?
  • Kendinizi sabote ettiğinizi fark ediyor musunuz? (Bahaneler, dedikodu, mazeretler vb. ile)
  • Yarım bıraktığınız çok şey var mı?
  • İsteklerinizin/tutkularınızın peşinden gidiyor musunuz yoksa bunu ertelemek için çok sayıda sebebiniz mi var?

Sabotajcının ağzına yüzüne bir tane çarpıp “Sus! Pis herif!” diyebilmeniz için iş başına geçtiği durumları bilmeniz çok önemli ve yukarıdaki sorular da onun iş başına geçtiği durumları fark etmenizi sağlayacak. Sabotajcının, aslında size faydası olacak şeyleri ertelemenizi sağlamak üzere kullandığı bir diğer gereç de yazının başında söylediğimiz gibi “Umut”.

MERU’nun söylediği

Yaklaşık 6 aydır zihnimde dönüp duran bir kısa cümle “FUCK HOPE!”. Geçen hafta Renan Öztürk’ün muhteşem belgeseli Meru’yu seyrederken bu kısa cümleyi Uplifers yazısına dönüştürmek düştü aklıma. Meru’yu izlemediyseniz mutlaka izleyin: Muhteşem manzaraların yanı sıra; “Adanmışlık nedir, neye yarar?”,  “Takım olmak ne demektir?”, “Hedef koymak size nasıl fayda sağlar?”, “Düştüğünüz zaman nasıl ayağa kalkarsınız?” gibi birçok sorunun da cevaplarını bulacaksınız.

Meru, daha önce kimsenin ayak basamadığı o zirveye tırmanan 3 dağcının hikayesini anlatan muhteşem bir belgesel.

Bu muhteşem belgeselde, son 30-40 yıldır elit ve tecrübeli dağcı ekiplerinin rüyalarını süsleyen ama tüm denemelerin de başarısızlıkla sonuçlandığı bir zirve olan Meru Dağı’nın ‘Köpek Balığı Yüzgeci’ne yapılan bir tırmanma denemesinin gerçek hikâyesini ve gerçek görüntülerini izliyoruz. İlk deneme başarısızlıkla sonuçlansa da belgeselin sonunda, daha önce hiç kimsenin ayak basmadığı o zirveye ulaşan 3 adamı film boyunca yakından tanıyoruz.

İlk denemede zirveye sadece 100 metre kala geri dönmek zorunda kalıyorlar mesela. 6300 metre boyunca dik granit dağın tepesine, onca zorlukla 90 kilo yük taşıyorsun; 6400 metrelik zirveye 100 metre kala geri dönme kararını veriyorsun. Ve orada kimse ertesi gün için “Benim hâlâ umudum var” demiyor, çünkü o aptalca umudun kendisini öldürebileceğini biliyor.

Renan felaket bir kaza geçiriyor. Kafatasını öyle bir kırıyor ki; içine hava doluyor, beynin sağ lobuna kan götüren damarlar çalışmaz hale geliyor ve yetmezmiş gibi iki omurunu da kırıyor. 5 ay içinde ayağa kalkıp tekrar güçlü bir şekilde Meru Dağı’na tırmanmasını sağlayan şeyler; önce koyduğu hedef, sonra azim ve adanmışlıkla çalışma ve nihayet takım arkadaşlarının ona olan inancı ve desteği oluyor. Umut değil.

Umut afyondur

Umut; henüz adını bile koymadığınız bazı beklentilerinizin size bolluk, mutluluk, güvence, iyilik getirebileceğine dair kesinlik ve netliği olmayan geleceğe dönük bilişsel bir çapadır.

Anlaşılmıyor mu?

Umut sizi uyuşturur! Bir gün her şeyin yoluna gireceğini düşünmenize ve rahatlamanıza neden olur. Doğru anlaşılmak isterim: Her şey yoluna girecektir elbet! Sadece her şeyin yoluna girmesini sağlayan şey; inanç, güven ve teslimiyetle atılan adımlardır, televizyonun karşısına geçip bunu umut etmek değil!

Altını ısrarla ve kalın kalın çizmeliyim: Güçlü bir inanç sahibi olabiliriz ve olmalıyız da. Yani olan her şeyin, şu anda somut bir örnekle görüp bilemesek ve idrak edemesek bile, bir sebebi olduğunu bilip bunun farkında davranmak inançtır, imandır. Bunu umutla karıştırmayın. Böylesi bir inanç; hayra dair oluşların hayatımızda yer alması için şerre izin verecek olgunluğu göstermeyi gerektirir. Belirsizliğin içinde bile olsak ışığımızı yaymaya devam edecek kesinlik ve güven o inançlı teslimiyetten gelir.

Oysa umudun içi boş. Ruhumuz, umut edilen şey gerçekleşmeyince isyana hazır. Umut geleceğe odaklıyken her şey şimdi ve burada. Umut öyle tuhaf bir şey ki, o yoksa umutsuzluk var olacak zannederiz ve bu, “ikilik” inancına hizmet eder, oysa hakikat tektir. Herhangi bir konuda herhangi bir ikilik yaşanıyorsa emin olacağınız bir şey var: Hakikatten uzaktasınız!

Neden biz Allah’ım!?

Doğru cevapları almak için doğru soruları sormak gerek.

“Umut mu, umutsuzluk mu?” sorusu karşısında sıkışan yüreğinizi ve bir an evvel “UMUT!” diye cevap vermek isteyen zihninizi sakinleştirin ve gelin doğru soruyu soralım: “Umudun da umutsuzluğun da olmadığı yerde ne var?” Bunun cevabını bir düşünelim isterim. Umut da umutsuzluk da yoksa mutlak surette olan tek şey sizin varlığınız! Varlığınız umuttan ve umutsuzluktan bağımsız ve her koşulda siz mevcutsunuz. Olan bitene anlam vermekten vazgeçip sadece olanı kabul ettiğinizde, üstünüzden oldukça ağır bir yükün kalktığını fark edeceksiniz. Hayatı kontrol etme gayretinden kurtulacaksınız. Zaten düşününce oldukça saçma bir gayret bu, öyle değil mi?

Örnekle anlatayım; 1991’den 2007’ye kadar geçen 16 yıl boyunca tüm ailemi etkileyen, inkâr edilemez bir durum söz konusuydu. Annem kolon kanseri olmuştu ve tedbir amaçlı yapılan radikal tedavilerin yol açtığı sayısız komplikasyonla mücadele ettiği, bazen iyi bazen felaket hissettiği ama hep sıkıntılı 16 koca yıl boyunca babam ve ben elimizden geldiğince ona destek olmakla ilgilendik.

O yıllarda sorulacak en yanlış soru “Neden ben/biz Allah’ım?” idi. Ve biz uzunca bir süre bu aptalca soruyu sormaya devam ettiğimizden dolayı aptalca cevaplarla kendimizi kurban rolüne koyup durduk. Bir diğer yanlış soru ise “Umut var mı?” sorusuydu. Bu sorunun hakiki bir cevabı olmasa bile sanki umut varmış gibi yapıyorduk. Her aksi gelişmede “Umutlarımız yıkılıyor” ve motivasyon açısından biraz daha dibe batıyorduk.

Umudu bırakmak, korkuyu bırakmaktır

Chuck Palahniuk’un aynı adlı kitabından uyarlanan ve David Fincher’ın çektiği muhteşem film “Fight Club”ın (Dövüş Kulübü) ana karakteri olan “Anlatıcı”nın ağzından dökülen harika cümlelerden biri de “Losing all hope is freedom” idi (Tüm umudu kaybetmek özgürlüktür). Filmi izlediğimde yanılmıyorsam 2000 yılındaydık ve 9 yıldır annemin inişli çıkışlı hastalık grafiği sürüyordu. Bu cümlenin geçtiği sahne içime işlemişti. Gerçekten de umut etmeyi bıraktığım anda, anneme daha çok destek olabildiğimi fark ettim. Onunla birlikte olduğum her anı “Şimdi ve burada olarak” yaşıyordum.

Umut etmeyi bıraktığım anda, anneme ne olacak korkusunun da benden uzaklaştığını hissettim. Ne olacaksa olacaktı zaten. Annem şimdi ve burada benimdi, benimleydi ve tek önemli olan da buydu. Bu bakış açısı ölümünden sonraki süreci de nispeten kolay geçirmeme yardım etti.

İlgili yazı: Anı yaşamak: Geçmişteki hatalardan ve gelecek kurgularından kurtularak anda yaşayabilmenin önemi

Çok açık ve net bir şekilde, madde madde ortaya koyalım:

  1. Umut gelecekle ilgili ve hiçbir kesinliği yok.
  2. Asıl önemli olan “anda yaşananlar”ı yok sayıyor.
  3. Kendi gücünüzü yadsımanıza ve dönüşümü dışarıdan beklemenize neden oluyor.
  4. Umut “ikilik” (Dualite) anlayışının sadece bir tarafı. Diğer taraftaysa korku ve endişeler var.
  5. Umut etmeye başlamanızın tek sebebi hissettiğiniz umutsuzluk duygusundan kurtulma isteği.
  6. Umut sizi rahatlatır; fazlası harekete geçmenizi engelleyen bir uyuşturucu gibidir.
  7. Her uyuşturucu gibi bir süre sonra daha fazlasına ihtiyaç duyarsınız, o olmadığında umutsuzluk yani endişeler vardır.
  8. Giderek artan dozajlarda yetmez olur ve derin bir umutsuzluğun içinde sıkışıp kalırsınız.
  9. Çözülmesi gerekenle ilgilenmek yerine teselli edici unsurlara yönlenmenize neden olur. (Eğlence, haz veren şeyler vb.)

Bu yüzden ben diyorum ki umut etmeyi bırakın ve hemen şimdi, şu anda yaşamaya başlayın. Bunu yapmak için de;

  • Mutlu değil misiniz?
  • İlişkinizde sorunlar mı var?
  • İşinizi mi sevmiyorsunuz?

Neyle yüzleşmeniz gerekiyorsa hemen yüzleşin!

Bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız artık adım atmanızın zamanı gelmiş demektir.

Lotodan çıkacak parayı, bir gün rastlayacağınız o muhteşem adamı/kadını ya da inşallah ileride kuracağınız işinizi hayal edip umutlanmak şimdiye kadar işinize yaradıysa devam edin. Ama eğer bir şeylerin değişmesini istiyorsanız artık adım atmanızın zamanı gelmiş demektir. Ve eğer bunu kendi kendinize yapmakta zorlanıyorsanız performansınızı daima yüksekte tutmak için birlikte çalışabiliriz.

Bana dilediğiniz zaman tolga@powercoaching.us adresinden ulaşabilirsiniz.

6 Nisan Çarşamba günü Tony Robbins’in Unleash the Power Within (İçindeki Gücü Uyandır)  etkinliğinde binlerce insanın üstünde yürüdüğü ateşi yakacak ekipte yer almak üzere Londra’ya gidiyorum. Gelecek hafta döneceğim ve bu yüzden haftaya yokum.

18 Nisan’da yeni yazımda görüşmek üzere!

V. Tolga Hancı: Doğma büyüme İstanbul'lu Tolga, 20 yıllık reklamcılık kariyerini danışmanlığa, ve oradan da koçluk ve eğitmenliğe dönüştürmüş bir yüksek performans stratejisti. Çalıştığı kişi ve kurumların; hayatın her alanında sınırsız potansiyellerinin % 100'ünü kullanarak, daima yüksek performansta kalabilmeleri için stratejiler üretiyor. Power Coaching'in ve Anthony Robbins Türkiye oluşumlarının kurucu ortağı. Birlikte çalışacağı kişi ve kurumların hedef ve hayallerini merak ediyor ve şöyle söylüyor: "İstiyorsan yaparsın! Asıl soru şu: Harekete geçmek için ne kadar isteklisin?"

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale