X

Turkuaz rengi sular ve yeşil tepeler içinde Samos Adası

Geçtiğimiz sene Kos, Kalimnos, Leros, Lipsi, Patmos ile başlayan Yunan Adaları ziyaretlerimize bu yıl da 28 – 30 Ağustos tarihleri arasında Sakız Adası’nın güneyi; Patmos Adası’nın kuzeyi, Kuşadası’nın da doğusunda kalan Yunanistan’ın Samos (Sisam) Adası ile devam ettik. Bu yayında; adaya gidiş, adada gezilecek-görülecek yerler ve yeme-içme önerileri üzerine derlediğim bilgilere erişebilirsiniz. Biz Samos’u çok beğendik. Buyrun, başlıyoruz.

Samos Adası, Yunanistan

Samos, eski zamanlardan beri zengin ve varlıklı bir ada olarak özellikle üzüm üretimi, şarap imalatı ve çömlekçilik işleri ile meşhurmuş. Ünlü Yunanlı filozof ve matematikçi Pisagor’un (Pythagoras) da doğum yeri olan ada; Herodot’un anlatılarına göre vakti zamanında Yunanistan’da yapılan en büyük tapınağa da ev sahipliği yapmaktaymış. Bu tapınak, mitolojiye göre Samos Adası’nda doğduğuna inanılan kadınlar ve evlilik tanrıçası Hera’ya ithaf edilmiş.

Adanın yüzölçümü 478 km2, uzunluğu 43 km ve genişliği ise 13 km. Başkent Vathi (Samos), adanın Kuzeydoğu’sunda yer alıyor. Birçok Yunan Adası’nda Vathi isminde kentler bulunmakta ve Yunanca derin anlamına gelmekte. Diğer önemli kentleri Güneydoğu’da bulunan Pythagoreio, Güneybatı’daki Marathokampos ve Kuzeybatı’daki Karlovassi. Adanın ortasında Ampelos ve Kerkis adında iki büyük dağ bulunmakta. Ayrıca Samos, Fenikece “kıyıdan yükselen” demekmiş.

Adanın etrafını çepeçevre saran bir taşıt yolu olmadığını da özellikle belirtmek isterim. Sadece Vathi’den Karlovassi’ye gitmek için (yaklaşık 35 km) sahil şeridini kullanabileceğiniz bir yol var. Yükseltili bir ada olduğundan genelde Kuzey – Güney aksı arasında dağ, tepe tırmanarak, plajlar için de kıyı kesimlere inerek istediğiniz noktalara ulaşabiliyorsunuz. Yollar bisiklet kullanımı için zorlayıcı olmakla beraber, güzergahı belirlediğiniz takdirde (topografik haritaya bakmanızı öneririm) çok keyifli plajlar da keşfedebilirsiniz.

Kuşadası

Yazları, Kuşadası’ndan her gün Samos Adası’nın güneyinde bulunan Pythagoreio’ya tekne seferleri düzenlenmekte. Biz de sabah saat 9’daki bu sefer için önceden internet üzerinden yerlerimizi ayırtmıştık. Bu, size hem sıra beklememeniz için yardımcı olacak; hem de yer bulamama sorununa kesin bir çözüm olacaktır. Adaya farklı zamanlarda gidiş-geliş, her türlü vergi dahil kişi başı 55€. Feribot biletini aldığımız firma bilgileri için buraya tıklayarak web-sayfalarına erişebilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 1,5 saat sürmekte. Dönüş seferleri de her gün saat 17’de Samos Adası’nın Vathi Limanı’ndan yapılmakta.

Pythagoreio’ya geldikten sonra pasaport kontrol için sıraya girmeniz gerekiyor. Tabii ki bir düzen yok; sıra oluşturmanıza yardımcı sistemler yok. O yüzden sıcağın altında uzun süre beklemek istemiyorsanız, tekne yanaştıktan sonra pasaport kontrol için görevlilerin yönlendirmelerini dinlemenizi tavsiye ederim; çünkü herkes bir şeyler söylüyor olacak ya da bir şeylerden şikayet etmeye başlamış olacak bile.

Pythagoreio

Adaya giriş yaptıktan sonra Pisagor’a ithafen 1955 senesinde Pythagoreio olarak adlandırılan kente adım atmış oluyorsunuz. Burası çok sevimli bir sahil kenti. Sahil şeridinde teknelerin dizildiği bir yay ve yürüme yolu kenarında restoran ve barlar sıralı.  Limanın hemen sonunda da Pisagor Anıtı bulunuyor. Limanın ortasından içlere doğru giren; karşılıklı hediyelik eşya dükkanları, pastaneler, büfeler, takıcıların konumlandığı şirin de bir ana caddesi (Lykourgos Logothetis) mevcut. Ana cadde üzerindeki My Yoghurt isimli “kendi kabını, kendin hazırla” temalı dükkandan, dondurulmuş yoğurt kaplarımız ile kısa bir mola vermeyi ihmal etmedik. Hem hafif; hem de serinletici bu alternatifi denemenizi öneririm.

Konaklayacağımız Vathi (Samos) kentine gitmek için otobüs yolculuğu yapmayı tercih ettik. Kişibaşı 2,20€ ödeyerek, serin ve konforlu bir şekilde kısa bir ada turu atabileceğiniz bu alternatifi, konaklayacağınız kent hangisi olursa olsun deneyebilirsiniz. Hem lokal insanlarla birlikte seyahat etmiş olacak; hem de yüksekçe bir araçtan, etrafı seyretme şansı elde edeceksiniz. Taksileri kullanarak da ada içinde makul fiyatlarla gezinebilirsiniz.

Vathi

Otobüs ile yaklaşık 20 dakika süren yolculuk ile Vathi’ye vardık. Otel, indiğimiz terminale çok yakındı. Vathi’de konaklamayı tercih etmemizin nedeni, dönüş limanının Pythagoreio değil; Vathi’de bulunması. Vathi’nin yukarı yamaçlarına doğru yürüdükçe, konutların artması ile sokakların sevecenleşmekte olduğunu ekleyerek; bir kere daha Samos’a gidersek Kokkari ya da Pythagoreio yakınlardaki pansiyonlarda kalmanın daha keyifli olacağını belirtmek isterim.

Otele yerleştikten sonra önceden hazırladığımız gezi planını çıkardık ve ulaşım aracımızı belirledik. Daha önce internetteki araştırmalar çoğunluğun motor kiralama alternatifini tercih ettiği yönündeydi. A2 ehliyetimizi yeni aldık, hevesliyiz, hava güzel, koşullar dört dörtlük =) Easy Rider isimli şirketi, konakladığımız oteldekiler önerdiler. Nasıl bir motor istediğimizi katalogtan seçtik (125cc bir Aprilia Scooter) ve 15 dakika içinde motoru otele kadar getirdiler. Bu şekilde ilk güne hızlı bir başlangıç yapmış olduk. Motorun günlük kirası 18€.

Kokkari

İlk durağımız Vathi yakınındaki Kokkari kenti oldu. Buradaki plajlarda windsurf yapma imkanınız da bulunmakta; fakat adanın ani yön değiştirebilen rüzgar akımlarını spora başlamadan önce kontrol etmenizde fayda var. Vaktiniz varsa rüzgar sörfü alternatifini mutlaka değerlendirmenizi öneririm.

Yemeği, Kokkari içindeki Meltemi Restaurant’ta yedik. Hemen dip not olarak belirteyim, adada yediğimiz en lezzetli yemek de buradaydı. Greek salad, ahtapot ızgara, kalamar tava, ızgara kılıç balığı ve meyve için kişibaşı 25€ gibi bir fiyat verdik. Yolumuzun üstündeki Lemonakia ve Tsamadou plajlarında yüzdük, Tsabou’ya da tepeden bir bakış attık. Tsamadou plajı, Samos Adası’ndaki tek resmi nüdist plaj. Plajın sadece bir tarafında bu uygulamanın olduğunu da belirteyim.

Manolates

Kokkari’den sonra Karlovassi rotasına doğru sürdük ve yolumuzun üzerindeki Vourliotes ve Manolates köylerine uğradık. Her iki köye çıkmak için de virajlı ve dar dağ yollarından geçmeniz gerekmekte. Özellikle Manolates’e gitmek için, Bülbül Vadisi de denilen bir ormanın içinden gidiliyor. Dönüş için geç saate kalırsanız ve bizim gibi motor ile seyahat ediyorsanız ciddi anlamda üşüyebilirsiniz. Her iki köye de bayıldık. Yaşayanların huzuru, dar sokaklar, şirin evler, uykucu kediler, takı/seramik gibi el yapımı ürünler satılan butik dükkanlar… hepsi bir ahenk içindeydi. Manolates’teki Kallisti Cafe’de yediğimiz revani benzeri, portakal şerbetli kek ise enfesti. Kahve ile mutlaka denemenizi öneririm. Manolates’te Despina Taverna; Vourliotes’te de Blue Chairs TavernaKallisti Cafe’de yediğimiz revani benzeri, portakal şerbetli kek ise enfesti. Kahve ile mutlaka denemenizi öneririm. Manolates’te Despina Taverna; yemek için önerebileceğim restoranlar arasında.

Manolates’ten indikten sonra aynı sahil şeridi üzerinde, Karlovassi yönünde Agios Konstantinos’a çok yakın bir sapaktan Ampelos köyüne de çıkabilirsiniz. Biz maalesef hava kararmış olduğundan bir tur daha ormanlık yola giremedik. Bir dahaki gidişimizde, gündüz gözüyle şelaleleri görüp yüzmeye de gideceğiz. Vathi’deki otelimize döndükten sonra akşam gezmemizi de yaptık. Vathi içinde özellikle önerebileceğim yerler çok az; ancak işletmeler Gagou yönüne doğru yoğunluk kazanıyor. Bu arada geceleyin Vathi, gündüzden çok daha canlı ve serin.

Two Spoons

Adadaki 2. günümüzde güney tarafa doğru yol aldık. Adaya ilk ayak bastığımız ve Vathi’den 11 km uzaklıktaki Pythagoreio ve Türkiye’ye bakan plajları gezdik. Pythagoreio’daki Two Spoons isimli kafeyi özellikle tavsiye ediyorum. Bir Yunanistan klasiği olan frappe ve taze yapılmış milyöf hamurlu keklerden herhangi birini tercih edebilirsiniz. Yemek için, sahil şeridi üzerinde birçok restoran bulunmakta. Internette adına bolca rastladığım Pisagor heykeline en yakın konumda bulunan Elia Restaurant’ı deneyebilirsiniz. Yunanistan’dayken deniz mahsülleri tüketmeyi sevdiğimizden, kırmızı et ürünlerinin ağırlıkta servis edildiği ve bir hayli kalabalık olan Elia’yı tercih etmedik. Sahil şeridine paralel arka sokaklarda bulunan ve ağırlıklı yerel halkın olduğu, Yunanistan’a özgü tencere yemeklerini tadabileceğiniz lokal lokantaları da deneyebilirsiniz.

Psili Ammos

Pythagoreio’dan sonra Samos ile Türkiye arasındaki en kısa mesafede (1,6 km) bulunan Psili Ammos plajında denize girdik. Ada genelindeki taşlı sahillerin aksine; burada incecik kum tanelerinden oluşan sahilden, uzunca bir süre bileklerinize kadar gelen suda yürüyerek denize girebilirsiniz. Öğle yemeğini Psili Ammos Taverna’da yedik. Lokal turistlerin tercih ettiği mekanda; Samos Adası spesiyal menümüz haline gelen greek salad, ızgara kalamar, ızgara karides, ızgara ahtapot ve meyve kombinasyonunu sipariş ettik.  Izgara kalamar ve karides enfesti; ancak ızgara ahtapot bir önceki gün Meltemi Restaurant’ta yediğimiz kadar lezzetli ve yumuşak değildi.

Kerveli

Psili Ammos’tan sonra Posidonio, Klima ve Kerveli plajlarını ziyaret ettik. Plajdaki barlarda hazırlanan smoothie, milk-shake, frozen yoghurt-shake içeceklerinden ya da türk kahvesi (nam-ı diğer greek coffee) sipariş edip sahilde dinlence yapabilirsiniz. Bu arada, ada genelindeki bütün plajlarda 2 şezlong+1 şemsiye+ duş şeklindeki uygulama 6 €.

Adadaki son günümüzde önce Vathi sokaklarında gezintiye çıktık. Bir içki dükkanından, Samos’a özgü meşhur şaraplar aldık. Bu şaraplar hafif meyvemsi ve floral tatları ile meşhur.

Pisagor Kupası

Hediyelik eşya olarak alabileceğiniz ilgi çekici bir ürün de Pisagor Kupası. Açgözlülük Kupası olarak da adlandırılan bu bardağın içinde sütun benzeri bir çıkıntı var. Bardağı, bu sütun seviyesinden fazla doldurduğunuz takdirde, bardağın altında bulunan delikten fazla miktar dışarı taşıyor. Dükkan sahibinin anlattığına göre; Pisagor, bu tasarımı ile felsefik anlamda “ihtiyacın kadar tüket” benzeri bir mesaj vermeyi hedeflemiş.

Vathi Coffee

Alışveriş sonrası pastahaneden aldığımız feta böreği ve elmalı pie’ı Yunanistan’da bolca görmeye alıştığımız kahveciler’den birinde dinlenirken afiyetle yedik ve tekrar yollara düştük. Kahvaltı sonrası ilk durağımız, adına sıklıkla rastladığımız Vathi’deki otelimize de yakın olan Gagou Plajı’ydı. Sahili taşlık, denizi turkuaz renginde olan bu koy için beklentilerimiz bir hayli yüksekti. Lokasyonu dolayısıyla, Vathi’ye yanaşan feribotlara yakın bir sahil olduğundan, denize dalınca gemilerin güçlü motor seslerini duyabiliyorsunuz. O yüzden, adanın güneyinde sıralanan plajlar kadar sakin olmadığını belirtmek isterim. Dolayısıyla biz de bu plajda çok durmadık ve rotamızı ören yerlerini de görmek üzere yine adanın güneyine çevirdik.

Mytilini

İlk durağımızı Mytilini köyü olarak belirledik. Mytilini köyünden adaya geldiğimiz ilk gün otobüsle geçmiş ve burayı çok beğenmiştik. Vathi’den Mytilini’ye giden yol üzerinde açılış-kapanış saatlerini şiddetle kontrol etmenizi önereceğim bir de Mytilini Paleontoloji Müzesi bulunmakta. Köye ulaştığımızda ortadaki meydanda bulunan kafede kahve molası verdik. Frappelerimizi yudumlarken haritamız üzerinde sonraki duraklarımızı işaretledik. Mytilini üzerinden Chora’ya doğru devam ettik. Her iki köyde de turistler açısından ilk bakışta atraksiyon yok gibi gözükse de yapılabilecek en güzel şey köy meydanında oturup kahvelerinizi içerken yerel halk ile sohbet etmek ve etrafı turlamak.

Heraion

Chora Köyü üzerinden rotamızı Heraion’a çevirdik. Burası, yazının başında da bahsetmiş olduğum Tanrıça Hera için yapılan iyon mimari düzenindeki tapınak yerleşkesi. Alanda, ayakta kalmış sadece 1 adet sütun ve 2 adet heykel harici görülebilecek çok da eser bulunmamaktaydı. Dolayısıyla içeride hızlı bir tur attık ve Ireon’a doğru yola koyulduk.

Ireon

Ireon, denize girmek için çok da keyifli olmamakla beraber, Ireon merkezine 5 dakika yürüme mesafesindeki Pappas Beach’e gitmeyi tercih edebilirsiniz. Pappas Beach yolu engebeli ve bozuk olduğundan biz sadece tepeden bir bakış atıp, öğle yemeği için geri döndük. Tripadvisor’da yüksek puan almış Ireon’daki To Kyma Taverna’da bir şeyler atırştırmaya karar verdik. Restoranın lokasyonu sahil üzerine kurulu bir veranda şeklinde olduğundan manzara gayet keyifliydi; fakat yemeklerin tatları için aynı duyguları paylaşamıyor oluşumuz üzücü. Yunan Adaları’nda masaya sipariş etmeden rahat edemediğimiz ahtopot ızgara, daha önce yediklerimize nazaran çok sertti. Diğer Yunan yemekleri siparişlerimiz de çok lezzetli olmadığından To Kyma Taverna için olumlu geri dönüş yapamayağım.

Ireon’dan sonraki durağımız Potakaki plajıydı. Sahili taşlık, denizi kumluk uzunca plajda mavi bayrak, su sporları, tatil köyleri dikkati çeken detaylardan. Bolca İskandinav turist ve çekirdek aile şeklinde tatil yapan gruplar görme imkanınız var. Ayrıca adada gittiğimiz plajlar arasındaki en rahat şezlonglar da buradaydı.

LL Castle + Church

Son durağımız, Potakaki plajından da gözüken tepe üzerindeki Samos Adası’nın bilinen en eski akropolisi Lykourgos Logothetis Kalesi ve kilisesisiydi. Lykourgos Logothetis, Yunanlıların Türklere karşı başlattığı bağımsızlık savaşında etkili olan yerel bir liderin adı olduğunu da belirteyim. Vathi’ye döndüğümüzde de küçük bir sürpriz olarak bir koşu organizasyonuna denk geldik. Önce minikler, büyüklerin yönlendirmeleri ile sahil şeridi boyunca koştu; sonra da büyükler yaklaşık 11 km uzaklıktaki Kokkari kentine gidiş-dönüş için koşularına hazırlandı. 2015 senesinde yaptığım yolculuklarda, her seferinde farklı bir şehir koşusuna denk gelmek de çok keyifli. Spor yapan insanları görmek, inanılmaz bir motivasyon kaynağı.

Samos Adası bize gayet keyifli ve huzurlu; fakat kısa geziler için her yerini keşfedemeyeceğimiz kadar büyük geldi. Adanın batı kısmındaki kentleri, bu turumuzda gezilecekler listemize alamadık bile. Bir sonraki tura bıraktıklarımız: Marathokampos bölgesindeki plajlar, Pisagor Mağarası, Karlovassi, Ampelos’taki şelaleler, Livadaki Beach, Eupalinos Tüneli, Mikro & Megalo Seitani. Ayrıca ada üzerinde çok sayıda manastır ve kilise de ziyaret edebileceğiniz yerler arasında. Bu turda, daha fazla yer gezmekte zorlanmamızın bir diğer önemli nedeni de belirttiğim bu durakların çoğuna toprak ve taşlık yollardan gitmek durumunda kalınması. Araba ile adanın birçok noktasına, 2 kişi+1 motorsikletten çok daha rahat ulaşabilirsiniz. Adanın karadan gidilmesi zor olan koyları için keyifli bir başka alternatif de charter tekne ile adayı ziyaret etmek olabilir.

 

Faydalanabileceğiniz internet sayfaları:

http://www.visitgreece.gr/en/greek_islands/northeastern_aegean_islands/samos

http://www.angelfire.com/super2/greece/samos.html

http://www.travel-to-samos.com/

http://www.greeka.com/members/anastasiou/samos/gallery.htm (Photo Gallery)

Gözde Kızılkan: Gözde; İstanbullu bir mimar, şehir plancısı, gezgin, yogini, sanat ve sporsever. Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra, lisans eğitimini Almanya’da bulunan Bauhaus Üniversitesi’nin mimarlık bölümünde tamamladı. Daha sonra aktif olarak profesyonel iş hayatına atıldı ve bu sırada İstanbul Teknik Üniversitesi’nde şehir planlama yüksek lisans programına kayıt oldu. Sokak sanatları ve kent yaşamına etkileri üzerine hazırladığı tez konusu kapsamında Yeldeğirmeni semti ve Mural Istanbul festivalini çalıştı ve yüksek mimar/şehir plancısı olarak mezun oldu. Her türlü spor dalı, kültür ve sanat etkinlikleri, seyahat, doğa, yoga, hayvanlar ilgi duyduğu alanlar olup araştırmak, keşifler yapmak ve bunları paylaşmak sevdiği uğraşlar arasındadır. http://gozdekizilkan.blogspot.com.tr/

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale