X

Türkiye’nin ilk kadın ultra maraton koşucusu Bakiye Duran’dan koşu üzerine tavsiyeler

5 yaşındayken ilk koşu yarışına katıldım. Mesafeyi hatırlamıyorum ama start çizgisinde nasıl hissettiğimi hala hatırlıyorum. Çok heyecanlıydım ve çok mutluydum. Bugüne kadar hep koştum, bazen ara verdim ama koşu hayatımda hep yer aldı. Babam ve kardeşlerim de koşuyorlar. Geçen seneye kadar 10 ve 20 km arasında koşuyordum. Geçen Şubat Çekmeköy’de ilk kez 50 kilometrelik bir yarışa katıldım. Unutulmaz bir tecrübe oldu.

Doğada nefes almak, nehir üstünden atlamak, kuşların sesini duymak ve yaprakların arasından güneşi hissetmek hakikaten kelimelerle tarif edilemeyen duygular. 10 km yürümek ve koşmak arasındaki farkı hissedersiniz. Uzun koşmak hakikaten insanda farklı his ve duygular yaratıyor. Ben de ilk önce farkında değildim ama koşunun beyin ve vücut üzerinde gizli güçleri var. Tabii ki, bazen yorgun hissettim ama bir şekilde beyin isterse bacaklar devam ediyor. Kendiniz hakkında çok şey öğreneceksiniz ve doğayı da hissetmeyi öğreneceksiniz. Uzun koşmak bir meditasyon, köklere dönüş gibidir. Geçen sene arazide üç kez 45 kilometreden fazla koştum. Bitiş çizgisinden geçmek güzel, bazen madalya kazanmak bile hoş tabii ki ama; en şahane, en önemli, en değerli olan uzun mesafede yaşanacaklar.

Geçen Pazar günü 2015 yılın ilk yarışına katıldım. Çekmeköy’de Kış Challenge’da, 30 km koştum. Nasıl geçtiğini okumak isterseniz, yazıyı kendi koşu yarışları ve spor blogumda paylaştım.

Koşarken aklıma bir fikir geldi. Evet uzun koştuğunuz zaman düşünmek ve yeni şeyler yaratmak için bol bol vaktiniz var. Sevgili Uplifers okuyucuları, sizi bugün Türkiye’nin ilk kadın ultra maraton koşucusu ile tanıştırmak istiyorum. Uzun koşu ve macera yarışını bilen herkes Bakiye Ablayı tanıyor. Onun sayesinde bir çok koşucu, benim gibi uzun mesafe koşmaya başladı. Her sene vahşi Çekmeköy Ormanı’nda beş veya altı yarış düzenliyor.

Bakiye Duran, Türkiye’de ve farklı ülkelerinde otuzdan fazla, 100 km yarışlarına katıldı. Dün kahve içerken Bakiye Duran ile güzel bir sohbet ettik. Bu kadın hep cesaretli, hep güzel ve farklı enerji sahibi. Onunla konuştuğunuz zaman, bahsettiği yarışlara sanki siz katılmışsınız gibi hissediyorsunuz. İşte, Bakiye Duran’ın gözünden, koşmanın anlamını ve ultra maratonun tarihi…

[quote_box_center]

Koşmak insanların zeka ve yeteneklerini geliştiren bir eğitim biçimidir.

Koşmak kendimi yaşamaktır.

[/quote_box_center]

“İnsanlar neden Ultra Maraton koşmak isterler” sorusunu genetik bilimlerine dayanarak cevaplamak isterim

İnsanlar da diğer canlılar gibi, milyonlarca yıldan beri (35 milyon yıl) vahşi hayatta  yaşamlarını sürdürmüşler ve günümüze kadar gelmişlerdir. İnsanların yerleşik hayata, şehirleşmeye geçmelerinin süresi çok kısadır. Halen hücrelerimizdeki kromozomlar üzerinde yer alan genlerde; değişmeyen, vahşi hayatta yaşayabilmemizi sağlayan DNA molekülleri bulunmaktadır. Bu genler yerleşik hayata geçtikten sonra körelmemişlerdir. Genlerin ifade ettiği bastırılan, kullanılmaya fırsat verilmeyen davranışlar insanlarda benlik egoları olarak kendini göstermektedir.

Bazı insanların çok para kazanma hırsı, çok para harcama, çok evlilik yapma, lüks yaşama, savaşma, öldürme, yok etme hırsı ve benlik duyguları yani egoları ön plandadır.

Biyokimyacılar, genetik bilimciler, psikologlar yıllardır bu benlik egosunu köreltmek için ilaçlar ve spor dalları üretmişlerdir. Buna rağmen benlik duygusu katlanarak artmaktadır. Teknolojik ürünler de, insan egosunu daha da artırmıştır.

Daha zararsız ve her insan yapısına uygun olan doğal yaşamda, arazilerde, ormanlarda, çöllerde, dağlarda, kayalıklarda, tepelerde, derelerde ve bataklıklarda yapılan ultra maratonlar ve macera sporları kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Canlıların hayat şekillerine bir bakarsak, neden koşmayı sevdiğimiz ve de neden koştuğumuz gayet açıktır.

Macera yarışlarını tarihçesi ultra maratonlar ile başlamıştır

Bizim ultra maraton ya da macera yarışı diye yaptıklarımız, köylerimizde günlük yaşamın bir parçasıdır. Eskiden haberleşme işini ulak adı verilen en hızlı koşan, en hızlı yürüyen, günlerce uykusuz gidebilen kişiler, bir ülkeden diğer ülkeye haber, evrak, belge ya da kıymetli eşya taşırlarmış. Her türlü hava ve coğrafik şartlarda bu işi yürütmüşler. Ultra maraton yarışlarının yetenekli ulak seçimleri sonucunda ortaya çıktığı savunulmaktadır. Ulak seçilebilmek, hatta savaşlarda paralı ulak olabilmek için özel eğitim ile çalışılırmış.

Koşmak, koşabilmek binlerce yıldan beri hayatı kazanmanın en temel hareketidir

Bizler güle oynaya koşuyoruz ve bunu yaptığımıza da hayret ediyoruz. Koşuyoruz diye ödüller bekliyoruz. Yapmakla zorunlu olduğumuz hareketi yaptık diye aferin bekliyoruz. Kendi sağlığımız, kendi bedenimiz için harcadığımız enerjinin bedelini başkalarına ödetmeye çalışıyoruz.

Özellikle Arazilerde gerçekleştirilen doğa sporlarının, uzun mesafeli ultra maraton koşularının, macera sporlarının, zorlu çöl etaplarında koşulan çöl koşularının, ultra çamur maratonlarının; insanların bedensel ve zihinsel, hatta psikolojik gelişimleri üzerinde büyük etkisinin olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Başarılı iş adamlarının ve bilim adamlarının katıldığı buz çölü ya da kum çölü yarışlarında kendilerine neden bu eziyetli sporu yaptıkları uzmanlarca sorulduğunda şu cevaplar alınmış:

  • Beden ve beyin zorlandıkça, yaşam için yeni çareler arayacaktır.
  • Dayanıklılık eşiği yükselecektir. Zorluklara ve acıya katlanma enerjisi değişecek, insan her şeye rağmen yaşamayı öğrenecektir.
  • Savunma stratejileri gelişecek, kaleler güçlenecektir.

Ben zor yarışları koştuğumda çok daha iyi düşünüyor çok daha yaratıcı oluyorum. Günlük sorunlar bana hiç de zor gelmiyor. Hiç bir zorluktan korkmuyorum. Zor doğa sporları insanların zeka gelişimini artırmaktadır.

Koşmanın ve özellikle ultra maraton koşmanın sonuçları
  • Her sporcu için farklı etkiler görülse de temel olarak, egosunu yenmiş olacaklardır.
  • Hayatta önemsedikleri ne ise onların sıralaması değişecektir. Önce sağlık, sevgi, saygı ve İNSANLIK olacaktır.
  • Mal, mülk, zenginlik, para, güzellik, yakışıklılık ve lüks yaşam koşmanın gölgesinde kalacaktır. Önce dostluk, güvenirlilik ve dik duruş olacaktır.
  • Ultra maraton sporcuları gereksiz istek ve ihtiyaçlarından vaz geçeceklerdir. Çok fazla alışveriş tat vermeyecektir. Yarım yamalak yapılan işten hoşlanmayacaktır.
  • Ultra maraton ya da macera sporcuları kendileri için vermiş olduğu sözleri aynen yerine getireceklerdir, bu onların karakteri olacaktır.
  • İradeli, planlı, azimli, acıya katlanabilen, aç kalabilen, az bir gıda ile yaşayabilen, korkmayan, yılmayan, karda, kışta, yağmurda çamurda, gece gündüz tek başına yol alabilen, yalnız kalmaktan korkmayan desteksiz hayatını sürdürebilen bir kişi olacaktır. Bunu denemiştir ve başarmıştır.

Kimselere sırtını dayamadan tek başına dimdik hayatını yaşayabilecektir. Sevgisi her kese yeterli olacaktır. Öz güveni gözlerinde parlayacaktır. Tabi ki hiç kolay olmayacaktır. Çok kolay olsaydı zaten bir değeri olmazdı.

2015’de İstanbul’da ve Türkiye’de gerçekleştirilen maratonlar, koşu yarışları ve macera yarışları ile ilgili takvimi bu sayfada bulabilirsiniz.

Coraline Chapatte: İsviçreliyim ama neredeyse 10 senedir Türkiye'de oturup çalışıyorum. Neuchatel'de 4 sene ekonomi okudum. İsviçre'de doğan her çocuk bütün sporları küçük yaşta öğrenir. Bu yüzden spor hayatım çok yönlüydü ve çok erken yaşta sporcu beslenmesi, dinlemesi ve yaşam felsefesi gibi konular, her çocuk gibi bana da öğretildi. Mezun olduktan sonra dalmaya başladım ve çok hoşuma gitti. İsviçre'de üst düzey bir yöneticiyken her şeyi bırakıp dalmaya gittiğim Kaş'tan çok etkilenip Kaş'a yerleştim ve deniz rehberliği ve sualtı fotoğrafçılığı yaptım. 2011'de İstanbul'a taşındım. 2013 ve 2015 arasında birçok uzun mesafe (50 km ve 80 km) koşu yarışlarına katıldım. Her koşudan yeni şeyler öğrendim. Uzun koşularda kaçış noktası ve erteleme şansı yoktur. Başlarsınız ve bitirirsiniz. Bu, benim için yaşam felsefesi oldu. Ekim 2015 de “Likya Yolu Ultra Maratonu”na katılıp 6 günde 250 km koştum. Bu yolda tek başınadır herkes. Bu yolculuk sadece fiziksel değildir. Vücut ile başlar ama zihinle biter. Mayıs 2016 ilk triatlon yarışına katıldım ve 3. oldum. Dört ay sonra Eylül ayında Kuşadaşı'nda Türkiye Triatlon Şampiyonası'nda 30+ yaş kategorisinde üçüncülüğü kazandım ve Ekim ayında Antalya'da Gloria Ironman 70.3 yarışında 5. oldum. O kadar kısa bir sürede böyle sonuçlara ulaşmak disiplin, azim, sağlıklı ve dengeli bir beslenme ve iyi bir planlama ister. O dönemde istediğim sağlıklı tatlıyı bulamadığım için kendi keklerimi yaratmaya ve pişirmeye başladım; glütensiz ve rafine şekersiz "Cora'nın Kekleri” macerası bu şekilde başladı. Beş dil (Fransızca, Türkçe, İngilizce, Almanca, İtalyanca) konuşuyorum. Çeşitli konularda motivasyon seminerleri veriyor, şirketler için ve bireysel spor koçluğu yapıyor, koscora.com blogunda (Avrupa'nın en iyi 3 koşu blogu arasına seçildi) ve Türkiye'de ve İsviçre'de spor ve sağlıklı yaşam konularında yazılar yazıyor, sosyal medya danışmanlığı yapıyor ve ayrıca çeşitli dillerde tercümanlık yapıyorum. Eylül 2016'den itibaren Marmara Üniversitesi'nde Spor Psikolojisi ve Spor Yöneticiliği yüksek lisans yapıyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.

Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.

Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale