Türkiye’de kesinlikle görülmesi gereken tarihi yerler
İlk bakışta karşınızda klasik bir liste var gibi düşünebilirsiniz. Hiç görmemiş olsanız bile Nemrut Dağı’ndaki devasa heykellerden Kapadokya’daki peri bacalarına kadar görsel olarak hepinizin hafızasına kazınmış Türkiye’de birçok tarihi mekan bulunuyor. Binlerce yıl boyunca birçok kültüre ev sahipliği yapan Türkiye’deki bu ilginç yapı ve oluşumları keşfetmek için harekete geçmenin tam zamanı. Çünkü “Elbet bir gün gidip görürüm” dediğiniz yerlerin bazıları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Yurt dışı rotalarınız ve keşiflerinizden önce ülkemizdeki zenginlikleri, onları kaybetmeden, görmenizi öneririz.
Sümela Manastırı
Karadeniz turları ve oradaki tarihi mekanlara özel geziler düzenlenmekle beraber Karadeniz’in keyfinin kendi arabanıza atlayıp gezmekle daha güzel ve anlamlı olacağını söylemekte fayda var. Yeşilin bugüne kadar görmediğiniz tonlarını bir otobüsün içinde hızla geçmek yerine, istediğiniz noktada mola verip bir cennette olduğunuzu farkına varmanız ise her şeyden değerli. Yolunuz Trabzon’a düştüğünde üşenmeyip mutlaka uğramanız gereken yer ise Sümela Manastırı. Vadiden 300 metre yukarıda sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olan bu yapı, hem görkemi hem de manzarasıyla sizi etkisi altına alacak.
Meryem Ana olarak da bilinen Manastır’ın temelleri Bizans döneminde atılmış. Yüzyıllar içerisinde değişen kültürlerle birlikte mimari yapısı da değişime uğrayan Manastır’ın içinde ana kaya kilisesi, kütüphane, kutsal ayazma, birkaç şapel ve zamanında keşişlerle öğrencilerin konakladığı birçok oda bulunuyor. Yapı aynı zamanda farklı dönemlerde yapılan freskleriyle de dikkat çekiyor. Genelde İncil’deki sahnelerin tasviri ve Hz. İsa ile Meryem Ana’nın hayatını konu edinen freskler birer sanat yapıtı niteliğinde. Küçük bir uyarı; oksijen seviyesinin yüksekliğinden dolayı biraz başınız dönebilir ve uyku hali olabilir. Bu genelde her ziyaretçinin başına geliyor, endişelenmenize gerek yok.
Hasankeyf
Kültürel zenginliğiyle dikkat çeken Mezopotamya bölgesinin kuzeyinde yer alan Hasankeyf, tamamen sular altında kalmadan mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Geçmişi yaklaşık 10 bin yıl öncesine dayanan Hasankeyf, 13’üncü yüzyılda Eyyubiler’in eline geçiyor. Günümüze kadar kalabilmiş olan birçok eserde de onların imzası var.
Sultan Süleyman döneminde en parlak zamanını yaşayan Hasankeyf’te el işçiliğiyle dikkat çeken El Rızk Camii, Sultan Süleyman Camii, İmam Abdullah Zaviyesi, Zeynel Bey Kümbeti ve Bizanslılar tarafından inşa edilen Hasankeyf Kalesi’ni ziyaret etmenizi öneririz. Tüm kültürel hazinesini, sular altında kalarak kaybetmek üzere olan Hasankeyf’in her bir köşesinde farklı medeniyetlerden birçok tarihi kalıntıya rastlayacaksınız.
Kapadokya
Güzel atlar ülkesi anlamına gelen ve diğer tarihi mekanlara göre daha popüler olan Kapadokya, Peribacaları ve gün doğumunda enfes görüntüler yakalayabileceğiniz balon turlarıyla hem yerli hem de yabancı turistlerin odak noktalarından biri. Küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan Peribacaları ise tarih boyunca ev, kilise ve manastır olarak kullanıldı. Binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini taşıyan Kapadokya, zamanında İpek Yolu’nun önemli kavşaklarından biriydi.
Bu arada her yıl çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Birçok konserin ve etkinliğin yer aldığı Cappadox burada düzenlenen festivallerden sadece biri. Gün doğumunu özel bir konserle izlemek, balon turuna katılmak ya da bisikletle etrafı keşfetmek isterseniz, 16-18 Mayıs tarihleri arasında bu festivali kaçırmayın deriz.
Efes Antik Kenti
Tamamı mermerden yapılmış olan Efes Antik Kenti’nin kuruluşu yaklaşık 8000 yıl öncesine dayanıyor. Zamanında önemli bir liman kenti olmasından öte bilim, kültür ve sanat alanlarında da döneminin önde gelen yerleşimlerinden biriydi. Efes, köklü tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiği için kalıntılar yaklaşık 8 kilometrelik büyükçe bir alana yayılmış durumda. Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği bu bölgeye henüz gitmediyseniz, havalar çok ısınmadan kendinizi Helenistik dönemde hissetmek için mutlaka Efes’i keşif rotanıza ekleyin.
Burada bulunan en önemli yapılardan biri ise, dünyanında yedi harikasından biri kabul edilen Artemis Tapınağı. Sadece mermerden inşa edilmiş ilk tapınak olma özelliğine sahip olan Artemis Tapınağı’nı bronz heykeller süslüyor. Tapınaktan günümüze maalesef sadece birkaç mermer blok kalmış. Bunun yanı sıra Roma döneminin en güzel yapılarından biri olan Celsius Kütüphanesi’ni, Meryem Ana Evi’ni ve Yedi Uyurlar Mağarası’nı da ziyaret etmenizi öneririz.
Nemrut Dağı Milli Parkı
Kommagene Krallığı’nın antik kentine ve kalıntılarına ev sahipliği yapan Nemrut Dağı Milli Parkı, yedi metre boyundaki devasa heykelleriyle dikkat çekiyor. Kendi aracınızla Adıyaman il merkezinden Kahta’ya bağlanan karayolu üzerinden buraya ulaşabilirsiniz. Milli Park içerisinde bulunan bu alanda Kommagene Kralı Antiochos’a ait 2150 metre yüksekliğindeki tümülüsün yanı sıra dev heykeller, kutsal alanlar, Yenikale, Karakuş Tepesi ve Cendere Köprüsü’nü de keşif rotanıza ekleyin.
Pamukkale
Hem doğası hem de şifa dağıtmasıyla meşhur bir yer olan Pamukkale, eski Hierapolis kentinin bulunduğu alanda yer alıyor. Unesco tarafından Dünya Miras Listesi’nde bulunan bembeyaz travertenleriyle ünlü Pamukkale’nin termal sularının şifa dağıtıyor olması ise en çok romatizma, kalp rahatsızlıkları, göz ve deri hastalıklarından şikayetçi olanlar tarafından akına uğramasını sağlıyor. Hem yaz öncesi cildinize bu doğal suyla bakım yapabilir hem de doğada az rastlanır olan bu oluşumu daha yakından görebilirsiniz. Pamukkale’ye kadar gitmişken, beş kilometre uzaklıktaki Karahayıt Köyü’nü de ziyaret etmeyi unutmayın.
Kaunos Kral Mezarlığı
Dalyan birçok bakımdan hem yerli hem de yabancı turistlerin favori tatil rotaları arasında. İztuzu Plajı, Caretta Caretta’ları ve çamur banyolarının yanı sıra Kaunos’taki kayalıklara oyulmuş kral mezarlarıyla sizi tarihi bir yolculuğa çıkarmak için bekliyor. Antik Çağ’da bir liman kenti olan Kaunos günümüzde kıyıdan hayli içeride kalmış durumda. Etrafı surlarla çevrili Kaunos antik kenti krallar ve statüsü yüksek kişiler için kayalara oyulmuş mezarlarıyla dikkat çekiyor. Buraya ulaşmanın en kolay yolu ise Dalyan’a vardıktan sonra deniz motorlarıyla geçişi sağlamak. Ardından yaklaşık bir kilometre kadar hafif bir tırmanış yapmanız gerekiyor. Ancak bu kadar zahmete değeceğine emin olabilirsiniz. Bu arada akşamları özel olarak yapılan ışıklandırmayla aydınlatılan dağa oyulmuş Kral Mezarları, daha da ihtişamlı ve gizemli bir havaya bürünüyor.
Şeytan Sofrası
Ayvalık’a gittiğiniz zaman enfes bir gün batımına şahit olmak için, mutlaka uğramanız gereken yerlerden biri Şeytan Sofrası. Kayalık tepelerin üstünde konuşlanan bu yer, hem romantik dakikalar yaşamak isteyen çiftlerin hem de dileklerinin gerçekleşmesi için gelenlerin akınına uğruyor. Üzerinde şeytanın ayak izinin bulunduğuna inanılan ve madeni para atarak dileklerin dilendiği o özel noktanın yanı sıra Midilli ve Ayvalık manzarasına kuşbakışı bakabileceğiniz Şeytan Sofrası, sönmüş bir volkandan arda kalan lav birikintileriyle oluşmuş bir yer. İsmini de yuvarlak sofra biçimini andırmasından alıyor.
Noel Baba Kilisesi
Bizans döneminin en önemli anıtları arasında yer alan Noel Baba Kilise’si Aziz Nicholas’ın ölümünün ardından inşa edilmiş. Halk arasında Noel Baba olarak bilinen Aziz Nicholas’ın bedeninin ilk başta burada saklandığına ardından da İtalyan denizciler tarafından kemiklerinin taşındığına inanılıyor. Kaş ve Finike arasında yer alan Demre’de bulunan Kilise, zor durumda olan çocuklara yardım eden ve her Noel’de hediyeler getirdiğine inanılan Noel Baba’yı anmak isteyenlerin ziyaret noktalarından biri olarak sayılır.
Afrodisias
İsmini Tanrıça Afrodit’ten alan Afrodisias, Geyre’de yer alıyor. Afrodit adına yapılan törenlerle ve heykelcilik konusunda uzmanlaşmasıyla zamanında ün salan eski çağ kenti, fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in fotoğraf çekmek için gezerken bu bölgede kaybolması üstüne tesadüfen bulunmuş. Çektiği fotoğrafları yurtdışına göndermesiyle birlikte yabancı ve Türk arkeologların kollarını sıvayarak başladığı kazılar günümüzde halen devam ediyor. Kazılar sonucunda ortaya çıkan kalıntılar ise, bugün Afrodisias Müzesi’nde sergileniyor.
Türkiye’de kesinlikle görmeniz ve keşfetmeniz gereken yerleri derlediğimiz bu yazı, Fiat 500 ailesinin katkılarıyla hazırlanmıştır.
Zeynep Sipahi