Kalabalıklaşan dünya nüfusu birçok gelişmiş ülkede insanların çocuk sahibi olma kararlarını etkilemeye başladı. Dünyanın en kalabalık ülkesi olarak bildiğimiz Çin, 1979 yılında nüfus artışını önlemek için tek çocuk politikası başlatmıştı. Bu uygulama ancak 2015 yılında yürürlükten kaldırıldı. Almanya gibi bazı Avrupa ülkeleri de yaşlanan nüfus yüzünden tedirginlik yaşıyor.
Genç nüfus konusunda Avrupa’nın birçok ülkesine göre daha iyi konumda olan Türkiye’de de son yıllarda yaşlı nüfusun artmaya başladığı gözlemlendi. TÜİK’in yaptığı açıklamaya göre 65 yaş ve üstü kişilerden oluşan yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının %10’u geçmesi, ülkedeki nüfusun yaşlandığını gösteriyor ve ülke “çok yaşlı nüfusa sahip” ülkeler arasına katılıyor. Eğer böyle giderse 2023 yılına geldiğimizde yaşlı nüfus %10,2, 2040 yılında ise %16,3 olacak. 2080 yılında ise yaşlı nüfus Türkiye nüfusunun dörtte birinden fazlasını oluşturacak.
Değişen hayat tarzları
Yaşlı nüfus arasında hayat tarzlarına göre farklılıklar görünse de hafta sonlarını genellikle evde ve bir şey yapmadan geçiren yaşlılar çoğunlukta. Araştırma sonucunda ayrıca kültürel aktivitelere daha az katıldığı ve çeşitli özel günleri de daha düşük oranlarda kutladıkları da ortaya çıkıyor. Bunun yanı sıra “çalışabilir” nüfus oranının da azalması, ekonomik büyümenin önünde en büyük engellerden biri.
Bazı Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye’nin yaşlanma hızı da oldukça fazla. Bunun sonucu olarak yaşlı nüfusun sosyal hizmetler alma konusunda daha hazırlıksız yakalanması mümkün görünüyor. Araştırmalara göre yaşlanma sürecini 15 yıl içinde tamamlayacak olan Türkiye, bunu 115 yıl içinde tamamlayan Fransa ve 85 yılda tamamlayan İsveç gibi ülkeler düşünüldüğünde çok hızlı yol alıyor.
Doğum oranları azalıyor
Birçok hükümet genç nüfusu artırmak için çocuk yardımında bulunsa da genç nüfusu artırmak, yaşlı nüfusun azalmasına neden olmadığı için ekonomik dengeleri yeniden yapılandırmıyor. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Programı’nın istatistiklerine göre, 1990-1995 arasında kadın başına düşen doğum sayısı 3 iken günümüzde bu oran 2.5’a gerilemiş durumda. Bu yüzyılın sonunda ise bu rakamın 2 olacağı tahmin ediliyor. Bununla birlikte gelişen tıp ve erken ölüm oranlarındaki iyileşmeler de yaşam süresini uzatmış durumda. 1990 yılında ortalama yaşam süresi 67 yıl olarak saptanmıştı. 2023’e gelindiğinde ise kadınların ortalama yaşam süresinin 80,2, erkeklerin ise 75.8 olacağı düşünülüyor.
Özellikle de Batı Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye’nin bu kadar kısa bir sürede genç nüfusa sahip bir ülke konumundan “çok yaşlı nüfuslu ülkeler” kategorisine giriyor olması beraberinde pek çok sorunu da getirecek. Doğacak birtakım ekonomik güçlükler ve yaşlı nüfus için sosyal hizmet alt yapılarının eksikliği en önemli sorunlar arasında yer alıyor. Bugün atılmaya başlanacak bazı adımlar, diğer bir deyişle nüfus, ekonomi ve sosyal politikaların yeniden düzenlenmesi bu gibi sorunların önüne geçebilir ve hepimiz için daha ideal bir gelecek sunabilir.