X

İlişkilerimize yeniden bakmak: Kişiler hakkında ne düşündüğümüz, ilişkilerimizin gerçeğini belirliyor

Dikkatlice bakmadığımızda farkına bile varmayız çoğu zaman. Sizce neden bazı insanlara daha yakın hissederiz? İş hayatımızda neden bazı insanlar ile birlikte çalışmak bizi daha çok motive eder? Neden bazı insanlar bizden herhangi bir şey istediklerinde bile tüylerimiz diken diken olur? Neden bazı kişiler ile gayet kolay bir şekilde iş birliği yapabilirken, diğerleri ile bir araya gelmek bile büyük bir sorun olur bizler için?

Şimdi bu soruları daha detaylı değerlendirelim; bu iyi ve kötü durumda olan ilişkilerimiz nasıl ortaya çıkmaktadır? Yani insandan insana değişen bu kavram sadece bizler için mi geçerlidir? Çevremizde aynı kişilerin gayet sevilen belki gayet kolay anlaşılan ya da gayet iş birlikçi insanlar olduğunu da görmekteyizdir… Öyleyse sorun nerede? Neden benim gördüğümü diğerleri görememektedir?

İşte bu soruların ana cevabı kişiler hakkında oluşturduğumuz düşüncelerimizde saklıdır. Genel olarak farkında olmadığımız, henüz ilişkilerimiz yaratılmadan önce yani o gün bu kişiler ile konuşmalarımız görüşmelerimiz veya yazışmalarımız bile gerçekleşmeden önce kişilere karşı beslediğimiz duygularımız çok şaşırtıcı olsa da duygu ve düşüncelerimizin akışı etkilemektedir. Bir iş arkadaşınızla henüz yaşadığınız bir gerilimi düşünün, bir sonraki toplantınız öncesi hakkında hatırladığınız ve kendinizce tekrar ettiğiniz sözler şunlar olabilirdi: Zor bir insan, bir arada olmayı sevmediğim bir insan, birlikte çalışılması çok sıkıntılı bir kişi, neden bu toplantıyı şimdi yapıyoruz, ben bu işte birlikte çalışmayı bile istemiyorum… Sonrasında toplantıya gidiyorsunuz…

Şimdi gelin bu sahneyi hep birlikte yaşayalım. Odaya girdiğinizde vücut diliniz, ayaklarınızın adeta geri geri gittiğini açıkça belli ediyor. Göz teması kurmakta zorlanıyorsunuz çünkü aklınızdan geçenlerin gözlerinize yansıyacağı da oldukça belirgindir. Tarafsız kalamıyorsunuz, konuşma boyunca içinizde kopan fırtınalar ses tonunuza yansıyor. Kişi her ne söylerse söylesin o kadar ön yargılı davranıyorsunuz ki söylediklerinden çok dikkatiniz kimin söylediğinde, her ne orta yol bulmaya çalışırsa çalışsın, negatif olanı görüp tersine bir fikir öne sürüyorsunuz. Ve evet tam beklediğiniz gibi, bu toplantı bir öncekinden daha da gergin, daha da çıkmaz ve aranızdaki mesafeyi daha da açacak şekilde sonuçlanmış oluyor… O kişi ile bir arada çalışmak istemediğinizi, biz sahneye tanıklık edenler olarak, bu yazının satırlarından, buradan bile koklayabiliyoruz…

Peki, şimdi gelin senaryomuzu biraz değiştirelim. Toplantıya gitmeden hemen önce aklınıza gelen ilk şey bu kişi ile daha önce yaşadığınız gerginlik oluyor. Fakat kendinize sadece şunu tekrar ediyorsunuz, “Bu geçmişte kaldı, şimdi bu odada her ne olursa olsun sadece pozitife odaklanacağım. Bu kişinin özünde iyi bir insan olduğuna inancım tam, bu kişi ile çok iyi iş arkadaşı olacağımıza ve yeni başarılara birlikte imza atacağımıza inanmayı tercih ediyorum.” Ve işte odaya girdiniz…

Odaya girdiğiniz anda her ne olursa olsun göz teması ile başlıyorsunuz, içten bir gülümseme ve pozitif bilinciniz ile sıcaklığınız odayı kaplıyor. Konuşmalarınız, ses tonunuz ve karşınızdaki arkadaşınızın önerilerine verdiğiniz odağınız sadece “yapıcı” olana odaklı… Arada pürüz oluşturabilecek imalar, “yıkıcı” ayırımlar veya negatif ifadelerden kaçınıyorsunuz ve kalbinizden geçen düşüncelerinizi hatırlayarak, iyi bir ekip olmaya odaklanıyorsunuz. Evet, biz buradan size eşlik edenler olarak, güzel bir iş çıkaracağınızı şimdiden kabul ediyoruz…

Bakın sevgili David Schwartz, güzel eseri Büyük Düşünmenin Büyüsü ile kişiler hakkındaki düşüncelerimizin ve algımızın, ilişkilerimize yansımalarını nasıl yorumluyor:

…Düşünceler benzer düşüncelere kaynak oluşturur ve sebep olur. Bir başka insan hakkında olumsuz yorumlar dinlediğiniz takdirde, sizin de o insana karşı olumsuz düşünceler geliştirme olasılığınız vardır. Bu, tehlike arz eden bir durumdur.

…İnsanlar hakkında yalnızca iyi/güzel düşünceleri içinden geçirme tekniğinde ustalık kazandığınızda, daha büyük başarılar garantidir. Size, son derece başarılı bir sigorta satıcısının, insanlar hakkında iyi/güzel düşünceleri içinden geçirmenin ona nasıl kazanç sağladığıyla ilgili sözlerini aktarayım.

‘Sigorta işine ilk girdiğimde,’ diye başladı söze, ‘gidişat zordu, inan bana. Başta, muhtemel alıcı sayısı kadar rakip acente olduğunu düşündüm. Ve kısa sürede, tüm sigortacıların bildikleri şeyi öğrendim; on müşteriden dokuzu kesin olarak artık sigortaya ihtiyaç duymadıklarına inanıyor.’

‘İşlerim iyi ama şu kadarını söyleyeyim, bunun sebebi sigortacılığın teknik yönüyle ilgili çok şey bilmem değildir. Bu önemlidir, beni yanlış anlama, ama poliçe ve anlaşmaları benden daha iyi bilerek sigorta satmaya çalışan insanlar var…’

‘Benim başarım,’ diye devam etti, ‘tek bir şeye dayanır. Ben, sigorta sattığım insanı gerçekten severim. Tekrar edeyim, karşımdaki kişiyi gerçekten severim. Bazı satıcı arkadaşlarım, seviyormuş gibi yaparlar, ama bu işe yaramaz. Bir köpeği bile kandıramazsın… Şimdi ben bir müşteri adayı ile ilgili bilgi toplarken, diğer her acentenin yaptığını yaparım. Yaşını, nerede çalıştığını, kaç para kazandığını, kaç çocuğu olduğunu, vs. öğrenirim.’

‘Ama aynı zamanda, çoğu satış danışmanının asla aklına getirmediği başka bir şeyi daha arar bulurum – bu da müşteriyi sevmemi sağlayabilecek bazı geçerli sebeplerdir. Belki yapıyor olduğu iştir o veya belki geçmişinde bir yerde bulurum onu. Ama mutlaka onu sevmek için bir takım iyi sebepler bulurum.’

Sonra, ne zaman dikkatimi müşteri adayıma odaklasam, onu neden sevdiğimin sebeplerini gözden geçiririm. Ona sigorta hakkında tek kelime etmeden önce, potansiyel müşterinin pozitif imajını zihnimde çoktan oluşturmuşumdur.

Bu küçük teknik işe yarar. Onu beğendiğim/sevdiğim için, o da er ya da geç beni beğenir/sever. Kısa sürede, masada onun karşısında oturmak yerine, onunla aynı tarafta yer alırım ve sigorta planını birlikte hazırlarız.”

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, iyi ve kötü olarak nitelendirdiğiniz ilişkilerinizi yeniden değerlendirmenizi dilerim, aslında bu ilişkileri ve niteliklerini yaratan yine bizlerin düşüncelerimizdir. Düşüncelerimiz güzelleştiğinde, ilişkilerimiz de aynı şekilde güzelleşir.

Gelin bizler bugün hep birlikte güzel düşünceleri “seçelim” ve işte böylece ilişkilerimizi biraz olsun güzelleştirelim…

 

İlginizi çekebilir: Hayata verebileceğimiz hediyelerimiz biz bitti demedikçe bitmez

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale