Kredi kartı kullanmadığınız, borç ödeme derdinizin ve bankadan gelen harcama mesajlarının olmadığı bir dünya düşünün. Böyle bir dünyada sadece o ay kazandığınız maaşa bağlı kalarak şu an sahip olduğunuz yaşam standartlarını sürdürebilmeniz mümkün olur muydu? Tüketim kültürü
İdeal bir dünyada hepimizin hayali gelir-giden dengesini sağlayabildiğimiz, kazandığımız kadarını harcayabildiğimiz ve kredi kartı borcumuzu ya da faizleri düşünmediğimiz bir yaşam sürdürebilmek. Böyle bir senaryo her ne kadar mümkün gibi görünse de; harcama alışkanlıklarımız, kişiliğimiz, psikolojik durumumuz ve günümüzün ekonomik koşulları kazandığımızdan daha fazla tüketmemizi tetikleyebiliyor. Üstelik ürettiğimizden fazlasını tüketme durumu sadece ekonomik harcamalarımızda değil, zamanımızı nasıl harcadığımızla, başkalarıyla ve kendimizle olan ilişkimizi nasıl tükettiğimizle de doğrudan bağlantılı. Nasıl mı?
Harcama davranışını motive eden faktörler
Harcadığınız şeyin ne olduğuna bağlı olmaksızın, her birimizde harcama ve tüketim davranışını tetikleyen faktörler değişiklik gösterebiliyor. Neyi, neden ve nasıl harcadığımızı anlamadan, gereksiz harcamalardan ve tüketim alışkanlıklarından kurtulabilmek ne yazık ki mümkün değil.
Neden bütçemizi aşan ‘eşyaları’ alma ihtiyacı duyuyoruz? Bir şeylere sahip olmak istememizin altında yatan sebep ne? İhtiyaç duymadığımız eşyaları neden satın alıyoruz ya da aldığımız her şey aslında farklı ihtiyaçlarımızı mı gideriyor? Fırsat bulduğumuz ilk an neden kendimizi alışveriş merkezinde buluyoruz; başka gidebileceğimiz bir yer olmadığı için mi yoksa orada bizi çeken bir şeyler mi var? Kredi kartı borcu içinde yüzerken, sicilimizi kirletmeyi göze alarak satın almaya ve para harcamaya ikna eden şey ne? Neden daha az ama kaliteli ilişkiler yerine daha fazla ‘takipçimiz’, arkadaşımız, tanıdığımız olmasını istiyoruz? Zamanımızı harcarken nelere daha fazla, nelere daha az yatırım yapıyoruz?
Tüm bu soruların cevabı oldukça kişisel ve bu nedenle hepimizin yanıtları farklılık gösterebilir. Sizi tüketmeye iten şeyin ne olduğunu anlayabilmeniz için fazla harcama yaptığınız zamanlarda psikolojik olarak nasıl bir modda olduğunuzu, kendinizi nasıl hissettiğinizi ve hayatınızda neler olup bittiğini takip edebilirsiniz. Bu öğrenme deneyimini sadece maddi harcamalarınızı değil, ilişkileriniz ve zamanınız gibi hayatınızda tükettiğiniz her şeyi farkındalıkla gözlemleyerek edinebilirsiniz.
Sizi tüketmeye iten nedenlerle yüzleşmek sandığınız kadar kolay olmayabilir, ancak sizi harcamaya motive eden nedenleri sorgulamadığınız sürece tüketim girdabının içine daha fazla çekilebilir, dışsal kaynaklara gittikçe daha bağımlı hale gelebilir, gelecekle ilgili daha güvensiz bir zeminde olduğunuzu hissedebilirsiniz.
Hayatın her alanında gelir-gider dengesini koruyabilmek
Kısıtlı kaynaklarımızın olduğunu fark etmek, sahip olduklarımızı daha dikkatli ve özenli harcayabilmenin ilk adımı. Günümüzün tüketim kültüründe, özellikle kredi kartlarıyla yaptığımız alışverişler ya da zaman ve enerji harcamadan dijital dünyada sürdürdüğümüz ilişkiler gerçekten bir şeyler harcadığımız hissi yaratmadığı için her zaman daha fazlasını harcamaya yöneltebiliyor.
Banka hesabımızdaki para eksilmeden bir şeyler satın alabilmek, zaman ve enerji harcamadan ilişki kurabilmek ‘tüketmeden üretme’ illüzyonu yaratıyor. Bir şey kazanmış olmanın verdiği haz devamlı olarak artarken, bir şey kaybetmiş olmanın verdiği huzursuzluk ve hoşnut olunmayan duygular ortadan kalktığı için, gelecekte ödeyeceğimiz bedeli düşünmeksizin daha fazla tüketmeye ve kontrolsüzce harcamaya devam edebiliyoruz. Alma-verme dengesinde ödeyeceğimiz bedeli düşünmeksizin ‘alma’ tarafına kaydığımızda anlık olarak kendimizi daha mutlu hissedebiliyoruz. Ta ki kredi kartı ekstremizle, ilişki kurduğumuzu sandığımız kişilerin bir anda ortadan kaybolmasıyla ya da su gibi harcadığımız zamanın artık olmamasıyla yüzleştiğimiz ana kadar…
Elde ettiğiniz, sahip olduğunuz, kazandığınız her şeyin bir bedeli mutlaka var ve bu bedeli o an ödemiyor olsanız bile gelecekte mutlaka karşınıza çıkacağının bilincinde hareket etmeniz, dolayısıyla hayatınızın her alanında gelir-gider dengesini koruyabilmeniz gerekiyor.
Kazandıklarımıza ve harcadıklarımıza yüklediğimiz anlamlar
Tükettiğiniz şeylerin ne kadarının gerekli olduğunu, hangi noktada aşırıya kaçtığınızı ve harcamalarınızı yönetmekte neden zorlandığınızı anlayabilmek için o şeylerin sizin için ne anlam taşıdıklarının, ne kadar değerli olduklarının farkında olmanız gerekiyor. Para sizin için ne anlama geliyor? Zaman sizin için ne kadar değerli? Kimlerle kurduğunuz ilişkiler sizin için önemli? Tüm bu soruların cevabı, aslında sizin inanç ve değerlerinizi ne kadar iyi anladığınız ve onlara uygun davranabildiğinizle doğru orantılı.
Örneğin, harcama davranışıyla ilgili yapılan çalışmalar, özgüven problemi yaşayan kişilerin tüketim ve harcama konusunda daha dürtüsel davranabildiklerini ve ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabildiklerini gösteriyor. Bu kişilerin harcama davranışının altında yatan anlam kendilerindeki eksiklikleri aldıkları şeylerle ya da sahip oldukları ilişkilerle tamamlayabilmek olduğu için, aldıkları şeyleri ya da kurdukları ilişkileri kendilerine olan eksik güvenlerini tamamlayabilmek için kullanıyorlar. Hepimizin harcama davranışının temelinde, bu ve bunun gibi pek çok farklı psikolojik neden bulunabiliyor. Bu nedenle neden bu kadar çok tükettiğimizi anlamak için önce, hem kazandıklarımızın hem de harcadıklarımızın bizim için ne anlam ifade ettiğini çok iyi tanımlayabilmek gerekiyor.
Harcama alışkanlıklarımızı yönetebilmek
Söz konusu para yönetimi, zaman yönetimi ya da ilişki yönetimi olduğunda internette bulabileceğiniz sınırsız kaynak, okuyabileceğiniz yüzlerce kitap ve sayısız blog, izleyebileceğiniz binlerce video var. Ancak tükettiğiniz şeyleri yönetebilmenin ilk koşulu, yukarıda da bahsettiğimiz gibi harcama alışkanlıklarınızın temelinde ne olduğunu anlayabilmek, sizi neyin tetiklediğini fark edebilmek ve tükettiklerinizi yönetmektense, gelir-gider dengesini kurarak daha az tüketmek konusunda kendinizi motive edebilmek.
Tüketme davranışınızın temelinde ne olduğunu öğrenmek için önce kendinizi tanımaya ve anlamaya zaman ayırmalısınız. Tüketim odaklı olduğunuz dönemlerde hayatınızda neler olup bittiğini, kendinizi nasıl hissettiğinizi ve hangi ihtiyaçlarınızın karşılanmadığını anladığınızda daha kontrollü, daha güvende ve daha rahat hissedeceksiniz.
Harcamalarınızı kısıtlamak, kredi kartınızı iptal ettirmek, sosyal medya uygulamalarını telefonunuzdan kaldırmak, toksik insanlardan kurtulup ilişkilerinizi sadeleştirmek kısa süreli olarak tüketim alışkanlıklarınızı yönetmenize yardımcı olsa da, hayatınızın her alanında harcama davranışlarınızı yönetebilmek için sizi harcamaya teşvik eden içsel ve dışsal motivasyon kaynaklarını bulmanız ve bu kaynakları azaltmaya çalışmanız gerekiyor. Tıpkı vücudunuzdaki kötü bir kokuyu parfümle bastırmaya çalışmak yerine, bu kokuya neyin sebep olduğunu bulup uygun bir tedavi sürecine girerek kokudan kalıcı olarak kurtulabileceğiniz gibi; zamanınızı, ilişkilerinizi ya da paranızı neden harcadığınızı keşfederek kontrol edebilmek sizi daha kalıcı ve uzun süreli çözüme götürecektir.