Bedenimiz bizim için daha önce yaşanmamış, beklenmedik bir deneyimle karşılaştığında donma hareketsizlik deneyimi yaşar. Klinik psikolog Peter A. Levine, bu deneyimin insanoğlu ve hayvanlarda benzer olduğunu söylerken antilop ve pars örneğini anlatır. Otlanan antilop sürüsü aniden çıkan avcı parsa içgüdüsel olarak kaçma tepkisi veriyor, fakat kaçamayan ve yere düşen yavru antilop avcı parsa yakalandığı o temas anında kaskatı kesilerek gelmekte olan ölüme teslim oluyor.
Aslında yavru antilopun verdiği bu tepki ölü taklidi yapmak değildir, beden donma aşamasında acının deneyimlenmediği özel bir hale geçer. Birçok yerli halk bu durumu avın ruhunun avcıya teslim olması olarak görse de fizyologlar bu duruma “hareketsizlik” ya da “donma hali” tepkisi diyorlar. Zihnin travmaya verdiği koruyucu tepki normale döndüğünde ise bedenin tepkilerinin de normale dönmesi beklenir, fakat bu süreç engellendiğinde travmanın etkileri yerleşir ve kişi travmatize olur. Siz de kendinizde fark ettiğimiz fakat bir açıklamasını bulamadığımız semptomlar gösterdiğinizi düşünüyorsanız bu, daha önce yaşadığınız, hatta hatırlamadığınız bir olaya verdiğiniz travmatik tepkiden kaynaklanıyor olabilir.
Bireyin başına gelen bir şeyin psikolojik olarak işleme ve bütünleştirme yeteneğini aşan her şey, kişi tarafından travmatik olarak deneyimlenmektedir. Travma kişisel bir olgudur, bir kişiye meydan okuyan ve hatta heyecan verici görünen şey, bir başkası için travmatik olabilir.
Travma hem kaynakları hem de sonuçları itibarıyla geniş çaplıdır ve çoğu zaman deneyimlediğimiz semptomların neden kaynaklandığını bilmeyiz, çünkü bilincimiz ve isteğimiz dışındadırlar. Travmaya sebep olan birçok olay yaşamış olabiliriz. Bunlara örnek olarak doğal afetler, şiddet içeren patlamalar, kazalar, düşmeler, ciddi hastalıklar, ani kayıplar, tıbbi ve diş hekimliğiyle ilgili uygulamalar, zor doğumlar ve hatta gebelikteki yüksek stres düzeylerini verebiliriz.
Travmatik semptomlar ise sadece yaşanılan olayın kendisinden dolayı tetiklenmez. Aslında bu semptomlar zihin ve bedenin ortak frekansta buluşamadığı o donma halinin içine sıkışıp kalan enerjiden kaynaklanır. Yaşanılan travmatik olaydan sonra bu olayı hatırlatacak olan tetikleyici deneyimler bireyin tekrardan travmatize olmasına sebep olabilir. Çözülememiş travmalar insanların etkili olma ve performans gösterme kapasitelerini olumsuz etkiler. Bu durumda bireyde kaygı, depresyon, utanç, suçluluk, işe yaramaz olma ya da baş edememe duyguları, konsantrasyon eksiklikleri, öfke patlamaları gibi bireyin hayatını birçok yönde etkileyen semptomlar oluşabilir.
Her ne kadar hayatımız boyunca travmalarımızla yaşayacağımızı ve iyileşirilemeyeceğini düşünsek de, bu doğru değildir. Travmanın iyileştirilmesi sürecinde beden çok büyük bir rol oynar çünkü aslında travmayı yaşayan her ne kadar zihin gibi gözükse de unutmamak gerekir ki aslında beden de bu yaşanmışlığa dahildir. Fizyolojik kanıtlar, antilop örneğinde ve insanoğlunda da benzer şekilde deneyimlenen bu donma halinden çıkabilme yeteneğinin travmanın iyileştirilebilmesi açısından büyük bir önem taşıdığını gösterir. İnsanoğlunda var olan hissetme, tepki verme ve yansıtma gibi onu diğer canlılardan ayıran üstün becerileri en yıpratıcı travmatik deneyimlerde bile büyük bir iyileşme süreci gösterebilecek potansiyelde olduğunu gösterir. Yani doğuştan gelen dürtülerimizi teşvik ile zihin ve bedeni denge haline getirerek bu donma halinden kurtulabiliriz.
Daha fazla paylaşım için beni Instagram’da (@psik.cansuvarol) takip edebilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Duygularla baş etmek için en kolay yöntem: Yazmak