Çaresizlik hissini dönüştürmek mümkün: “Durumu değiştirebilirim” demenin gücü
Karar alabilme şansının elinde olmaması, tercih imkanı bulamamak veya bir tercihi yapmaya zorlanmak… Bunları deneyimlediyseniz size neler hissettirdi veya hissettiriyor? Hayatınızda her istediğini sorgulamadan yapmak zorunda olduğunuz, size öyle düşündüren ve yanında çaresiz hissettiğiniz kişiler var mı? Aslında birisinin bizim kontrolümüzün olmadığı bir anda bizde uyandırdığı his, bizim o anda bir rehine gibi hissetmemize dahi sebep olabiliyor.
Nörolojist Paul Maclean insan beynindeki 3 bölümün beklenmedik durumlarda davranışı oluştururken nasıl etki ettiğini şöyle özetliyor: Sürüngen (reptilian) beyin savaş veya kaç psikolojisiyle beynin duygusal noktalarına ulaşmadan tepki vermemize sebep olan, otomatik ve geçmiş hatalardaki öğrenmelerden çıkarımlar yapamayan bir bölüm. Sürüngenlerin de sahip olduğu, bizi diğer canlılarla ortaklaştıran bir nokta gibi de düşünebiliriz. Limbik sistem diğer memeli canlılarla ortaklaştığımız, acıdan kaçınmamızı ve bize haz veren konuları tekrarlamamızı sağlayan bölüm. Neokorteks ise yalnızca gelişmiş bazı hayvanlarla ortak olan (goril, şempanze vb.), soyut düşüncelerin gelişmesini sağlayan, sıklıkla duyduğumuz sol ve sağ beyni içinde barındıran yapı. Neokorteks bizi ani bir tepki vermeden önce frenliyor, tepkimizi belli bir duygusal ve mantıksal süzgeçten geçirip vermemizi sağlıyor.
Beynin hangi bölümüyle reaksiyon verdiğimiz o anki bilinç düzeyimiz ve niyetimizle çok ilişkili. “Hostage at the Table” kitabında gerçek bir rehin alınma deneyiminden yola çıkan George Kohlrieser’in gerçekten rehinken bile dikkatini ve odağını topladığında ufacık bir iletişim değişikliğiyle, vereceğin yanıtı kendi içinde hızlıca döndürerek o olaydan sıyrılmanın mümkün olduğunu gösteriyor.
Durumlar karşısında ne kadar az kontrolünüz olduğunu hissederseniz, durum sizi o kadar travmatize etme gücüne sahiptir. Öğrenilmiş çaresizlik diyerek bir durumun sadece ve hep sizin başınıza geldiğini düşünüyor olabilirsiniz. Öte yandan “Dönüştürebilirim”, “Durumu lehime çevirebilirim” ve rehin olmak yerine “Durumu ben kontrol edebilirim” diye düşünerek beynimize farklı sinyaller iletip durumu dönüştürebileceğimizi gösteriyor. Rehin alan kişiye, ailesiyle ilgili bir soru sorduğunda bir insanı öldürmenin ailesinin hayatında yaratacağı etkiyi hiç düşünmemiş suçlu, bir anda size sarılabiliyor. Duygusal bağ kurarak, yalnızca bir soru sorarak bir kişiyle olan ilişkinizin gelişebileceğini anlatıyor Hohlrieser.
Güven ortamı yaratmak, düzenli ve sıklıkla diyalog kurmak, birlikte ortak bir amaç oluşturmak ve iyi niyet… Bunların bir arada olduğu bir ortamda ne düşüncelerin ne de birilerinin mahkumu olmanız çok mümkün gözükmüyor. Üstelik biriyle bağ kurmak için saatler, günler harcamak gerekmiyor, tek bir fırsat geldiğinde, belki ilk tanışma anında yarattığınız intiba veya çok uzun zamandır yolunda gitmeyen bir ilişkide karşınızdakini gerçekten anlayarak kuracağınız ufak bir duygusal bağ sizin o ilişkideki kaderinizi ve karşınızdaki kişideki yerinizi tamamıyla değiştirebiliyor.
Çaresiz hissettiğiniz anların yok olup gideceği güzel bir gelecek diliyorum…
İlginizi çekebilir: Zamanın psikolojisi: Zamanla kurduğunuz ilişki hayatınızı nasıl etkiliyor?