Travma nedir, nasıl ortaya çıkar?
Her yerde işitmeye başladığımız, sohbet aralarında, dizilerde, filmlerde sıklıkla bahsedilen “travma” kelimesi… İşittiğim ve gördüğüm kadarıyla bu konuda çok fazla yanlış mitler ve bilgilerle karşılaşıyorum. ‘Yaşadığımız her olumsuz deneyim travma mıdır?’, ‘Travmalar asla unutulmaz mı?’, ‘Yaşamımızı her zaman olumsuz mu etkiler?’, ‘Travma kalıtsal mıdır?’ gibi pek çok sorunun cevabını bulmanıza yardımcı olmaya çalışacağım.
Öncelikli olarak travma ne demek bunu bir anlayalım. Travma, kişilerin hayati bir tehditle karşı karşıya kalması, fiziksel veya cinsel bir saldırıya maruz kalmasıyla ortaya çıkabildiği gibi başkasının yaşadığı travmaya şahit olmak, dinlemek, tekrar tekrar yaşanan travmatik olaylara maruz kalmak gibi durumlarda da kişiler travma yaşayabilmektedir. Travma, yaşanılan olaydan çok o olay veya durumun kişinin üzerindeki etkisi olarak tanımlanmaktadır. Yaşanılan her travmatik olay da travma yaratmayabilir. Bu daha çok kişilerin baş etme mekanizmalarıyla, kişilik özellikleriyle, sahip oldukları çevre ve destekleyici ilişkilerle ilgili olabilmektedir.
Travma, içinde çok farklı dinamikler barındırabilir hatta ortaya çıkan semptomlar başka bir durum yaşadığımızı bile düşündürebilir. Bazen de yaşadığımız olaydan etkilendiğimizi fark etmeyebiliriz. Yani söz konusu travma olduğunda rastgele ele alınacak bir konu olmadığını ve profesyonel destek (konuyla ilgili eğitim ve yetkinliği olan psikoterapist ve/veya psikiyatrist) alınması gerektiğini bilmemiz gerekir.
Travmatik olayın daha az akla gelmesi, tam olarak hatırlanmaması, olayın kişi üzerinde yarattığı etkinin azalması bazı terapi yöntemleriyle mümkün olabilmektedir.
Elimizde bir kağıt olduğunu ve bu kağıtta büyük harflerle bizi çok etkileyen bir durum veya olayın yazdığını düşünelim. Bu kağıdı gözlerimize yakınlaştırdıkça o kağıttan başka bir şey görememeye başlarız. Hatta bazen o kadar yakınlaştırırız ki önümüzü görmediğimiz için yürüyemez ve hareket edemez hale geliriz. Travma da tam olarak böyle bir şey diyebiliriz. Travmatik olayla ilgili düşünce ve imgelerimize o kadar yoğunlaşırız ki o olay veya durumu tekrar tekrar yaşarız. Düşüncelerimizle kurduğumuz bu bağlılığın fark edilmesi ve yeniden etrafımızda olup bitenlere dikkat verebilmemiz psikoterapi ile mümkün olabilmektedir.
Travma aynı zamanda fizyolojiktir. Sinir sitemimizde savaş, kaç, don tepkilerimizin oluştuğu alanla bağlantılıdır. Travmatik olaylarla karşılaştığımızda kalp çarpıntısı, terleme, titreme gibi belirtiler göstermemiz de bu yüzdendir. Bununla ilgili ayrıntılı bilgi için Polivagal Teoriyi araştırmanızı öneririm.
Travmalarımız; aile içindeki dinamikler, anne babamızla olan ilişkimiz hatta onların anne babalarıyla kurdukları ilişkilerle de bağlı olabilir. Örneğin; anneannesi cinsel saldırıya maruz kalmış birinin annesinden bu olayı dinlemiş ya da duymuş olması ve aynı şekilde kızıyla paylaşması ve/veya kızının da aynı olayı yaşamaya dair korkularıyla boğuşması, yahut konuyu hiç bilmeden annesinin davranış örüntülerinden, diyaloglarından bu konuyla ilgili endişesini fark edip kaygılanması gereken bir durum olduğunu düşünmesi, kendini tehdit altında hissetmesine sebep olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken şey her travmanın kalıtsal olduğu anlamına gelmediğidir. Yazımın başında dediğim gibi travma çok farklı dinamiklerle ilişkili olabilmektedir. Yaşamınıza ilişkin bu tarz deneyimler veya travma yaşadığınıza veya yaşamınızda sürekli tekrarlanan örüntü veya deneyimleriniz olduğuna dair düşünceniz varsa profesyonel yardım ve destek almanın önemini tekrar hatırlatmak isterim.
Kitap Önerileri:
İlginizi çekebilir: İlişki, bağlanma, bağımlılık: Sizin ilişkileriniz nasıl?