“Yemeğini üfleyip ağzına vererek, soğukta seni iyice sarıp sarmalayarak, arkanı toplayarak, ödevini yapmadıysan senin için yaparak, evde unuttuysan iki elim kanda olsa okula yetiştirerek… Oysa kendi işini halleden, sorumluluğunu bilen, ayakları üzerinde duran bir insan olmanı istiyordum.
Arkadaşlarınla anlaşmazlık yaşadığında bizzat arkadaşına ağzının payını vererek ya da hemen annesini arayarak, okulda öğretmeninden azar işittiğinde öğretmeni müdüre şikayet ederek… Oysa haklıyla haksızı ayırabilen, eğer haksızsan özür dilemeyi bilen, haklıysan hakkını savunabilen bir insan olmanı istiyordum.
Arkadaşların seni dışladıysa, mesela bir doğum günü partisine çağrılmadıysan, zaten onların partisinin bir şeye benzemeyeceğini söyleyip daha afili bir parti düzenleyerek… Biri seni incittiyse hemen daha beterini ona yapmanı söyleyerek ya da kendim yaparak… Oysa başkalarını anlayabilen, ilişkileri yönetebilen, kendini sorgulayabilen, duygusal zekası yüksek bir insan olmanı istiyordum.
Gitar çalmak, yemek yapmak gibi hobilerin hoşuma gitmedi değil ama zamanını derslerine ayırmanı söyleyerek, eğer bu hobi çok vaktini almaya başladıysa derhal önünü keserek… Oysa ne sevdiğini bilen, sevdiği şeyi yapan bir insan olmanı istiyordum.
Bütçemi zorlayıp seni oyuncağa, kıyafete, gerekli, gereksiz her şeye boğarak… Oysa kıymet bilen bir insan olmanı istiyordum.
Armutu pişirip ağzına düşürerek, hazıra kondurarak, el bebek gül bebek diye diye seni kendi ellerimle mahvettim çocuğum. Her şeyi senin iyiliğin için yaptım aslında ama galiba yanlış yaptım!”
Bu hatalar, toplulukçu, hiyerarşik, ilişki yönelimli, belirsizlikten kaçan kültürümüzün sonuçları olabilir. Toplulukçu kültürümüz, aman çocuk geride kalmasın diye varımızı yoğumuzu onun hatalarını örtmeye harcamamıza, çocuğu hayatımız boyu koruyup kollamamıza neden olabilir. Çocuğu kendi içine değil, dışına odaklayarak “ne yapılıyorsa” onu yapmaya itebilir.
Hiyerarşik yapıdaki kültürümüz, “ana-baba benliğini” öne çıkararak çocuğumuza ne yapması gerektiğini söylemeye, onun için problemlerini çözmeye yol açabilir. İlişki yönelimli kültürümüz, sevilen bir insan olmanın her şeyden önemli olduğuna bizi inandırabilir.
Belirsizlikten kaçınan kültürümüz, her işi bildik şekilde yapmaya, yeni yöntemler denemekten kaçınmaya sebep olabilir.
Kültürel kodlarımızın bize öğrettiği yatkınlıkların farkında olursak kendimizi sorgulayabilir, istersek daha farklı davranabiliriz; çocuğumuzu da, kendimizi de daha bilinçli yetiştirebiliriz.
İnsan kendini de sürekli yetiştirmeli çünkü…
Referanslar ve ayrıntılı bilgi için: Türk’ün Aklı Nasıl Çalışır, İdil Sevil, Hümanist yay.
İlginizi çekebilir: Neden kaygılısın: Cevap Türk kültüründe yatıyor olabilir