X

Toksik pozitiflik: ‘Good vibes only’ tuzağından kurtularak gerçekçi ve tatmin edici bir hayata sahip olmanın yolları

‘Her şerde bir hayır vardır.’, ‘Good vibes only!’, ‘Don’t worry, be happy!’… Mutlu olmamızı, pozitif kalmamızı, hayata olumlu bir pencereden bakmamız gerektiğini öğütleyen ne çok kitap, ne çok şarkı, ne çok film var öyle değil mi? Peki ‘iyi niyetli’ olsalar da sürekli mutlu olmayı odağına alan bir yaşam tarzının ve bakış açısının hayatınıza zarar verebileceğinin farkında mısınız? Evet, ‘toksik pozitiflik’ten bahsediyoruz.

Yaşamın tüm alanlarında, mutluluk, neşe, sevinç, tutku, heyecan gibi olumlu duyguların aşırı genelleştirilmesi ve benimsenmesi psikolojide ‘toksik pozitiflik’ olarak adlandırılıyor. ‘Pozitif olmak nasıl toksik olabilir ki?’ dediğinizi duyar gibiyiz. Ancak her şeyde olduğu gibi, pozitifliğin de ‘azı karar, çoğu zarar’ diyerek toksik pozitifliğin ne olduğunu, neden ve nasıl zararlı olabileceğini ve toksik pozitiflikle baş etme önerilerini sizler için bu yazımızda bir araya getirdik.

Toksik pozitiflik (toxic positivity) nedir?

Toksik pozitiflik en basit haliyle kişinin pozitif bir zihniyete, yani pozitif bakış açısına sahip olması ve söz konusu durum ne olursa olsun; negatif duyguları için asla alan açmayıp, o an deneyimlemesi gereken duygular yerine olumlu duyguları koymaya çalışma çabası olarak tanımlanabilir. Özellikle zorlayıcı yaşam olaylarında ve zorlayıcı duygular yavaş yavaş tetiklenmeye başladığında ortaya çıkan bu aşırı neşe ve mutluluk halinin yanı sıra, kişi olumlu olmayan tüm duygularını da itibarsızlaştırmaya, küçümsemeye ve görmezden gelmeye çalışır. Bu tip bir pozitif bakış açısının zararı pozitif duyguların daha fazla deneyimlenmesinden değil; doğru yerde ve zamanda, doğru duygunun deneyimlenememesinden ve işlenememesinden kaynaklanır.

Toksik pozitiflik, yaşamda karşımıza çıkabilecek herhangi bir durum ne kadar korkutucu veya zorlayıcı olursa olsun, bardağın dolu tarafını görme ve olumlu bir zihniyete sahip olma eğiliminin sürdürülmesi gerektiği inancına dayalı bir yaklaşımdır. ‘Good vibes only!’ mottosuyla yaşamanın, yani yaşamdaki tüm durumlara iyimser bir bakış açısıyla yaklaşmanın ve pozitif düşüncelerle kalmanın faydaları olsa da, toksik pozitiflik zorlayıcı duygularla kalmayı, bazen hatalı ya da eksik de olunabileceğini ve olumsuzlukların gerçekliğin bir parçası olduğunu reddederek, kontrolümüz dışında kalan olaylarda gerçekçi tepkiler vermemizi engelleyebilir.

Toksik pozitiflik örnekleri

Hayata olumlu bakmanın ve pozitif düşünmenin zihin ve ruh sağlığı için son derece faydalı olduğunu hepimiz biliyoruz. Sorun şu ki, hayatın rengarenk çiçeklerle, gökkuşaklarıyla ve kelebeklerle dolu olmadığının da oldukça farkındayız. Hepimiz acı verici duygularla ve deneyimlerle baş etmeye çalışıyoruz ve deneyimlediğimiz bu ‘olumsuz’ duygular hoşumuza gitmese de varoluşumuzun bir parçasıyken, bu duyguları deneyimlemeyi reddetmek hayatı açık, dürüst ve gerçekçi bir şekilde yaşayamamamıza neden olabiliyor.

Toksik pozitiflik kendini çok farklı şekillerde gösterebilir. Örneğin, işinizi kaybetme riski gibi zorlayıcı bir deneyimle karşı karşıya kaldığınızda insanlardan ‘Olayı iyi tarafından görmeye çalış.’, ‘Pozitif kalmayı dene.’ gibi yorumlar duyabilirsiniz. Bu tür yorumlar genelde sempatik ve iyi niyetli açılımlar gibi görünseler de, yaşadığınız zorlayıcı duyguları ifade etmekten çekinmenize ve kendi fikirlerinizle çatışarak, ‘Mutlu olmayı beceremiyorum.’ diyerek kendinizi suçlamanıza; yetersiz hissetmenize ve kendinizi acımasızca eleştirmenize neden olabilir.

Büyük bir kayıp ya da ayrılık yaşadığınızda ‘Her şeyin bir nedeni vardır, metanetini korumaya çalış.’ gibi cümleleri de çok sık duyabilirsiniz. Çoğu insan bu cümleleri karşı taraf için rahatlatıcı olabileceğini düşünerek kursa da, bunu aslında bir başkasının acısından ve kendi ‘kaybetme korkusuyla’ yüzleşmekten kaçmak için yapar. Hayal kırıklıklarınızı, başarısızlıklarınızı, üzüntülerinizi ifade ettiğinizde ‘Mutluluk bir seçimdir.’ derler ve doğrudan olmasa da dolaylı olarak bu olumsuz duyguları deneyimlemenizin, mutlu olmayı seçmediğiniz için sizin hatanız olduğuna vurgu yaparlar.

Olayları olumlu tarafından görme çabası altında genelde iyi niyet barındırsa da, bu eğilim genelde insanların zorlayıcı durumlarla ve duygularla nasıl baş edeceklerini bilmemelerinden kaynaklanır. Zorlayıcı duygularla uğraşmamak, hayatın olumsuzluklarına yüz çevirmek ve çevremizdeki insanları daima pozitif olmaları gerektiğine ikna etmeye çalışmak farkında olmasak da zorlayıcı durumlarla baş etmeye çalışan diğer insanları yetersiz ve suçlu hissettirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Toksik pozitiflik neden zararlıdır?

Toksik pozitiflik gerçekten zor deneyimlerle karşılaşan ve zorlayıcı duygular deneyimleyen insanlara zarar verebilecek bir yaklaşımdır. Gerçekten insani olan duyguları paylaşabilmek ve deneyimlediğimiz duygular olumsuz da olsa, koşulsuz destek görmek yerine; olumsuz bir bakış açısına sahip olduğumuz iddiasıyla suçlanmamız, duygularımızın reddedildiğini, görmezden gelindiğini ya da tamamen geçersiz olduğunu hissederek kendimizle çatışmamıza neden olabilir. Toksik pozitiflik bizi kendimiz olmaktan alıkoyabilir, çevremizdeki diğerler insanlardan uzaklaştırabilir ve gerçeklikle bağımızı koparabilir.

1. Negatif duyguların bastırılmasına ve işlenememesine neden olur

Negatif duyguları bastırmanın ve yalnızca pozitif olanlara alan açmanın sadece beden sağlığımız değil, ruh sağlığımız üzerinde de pek çok negatif etkisi bulunuyor. Negatif duygulardan kaçınmanın, yani olumsuz duyguları bastırmanın ve görmezden gelmeye çalışmanın etkilerini araştırmayı amaçlayan, 60 katılımcının yer aldığı deneysel bir çalışmada katılımcılar iki gruba ayrılıyor. Her iki gruptaki katılımcılardan da oldukça detaylı ameliyat görüntülerinin olduğu bir video izlemeleri, birinci gruptaki katılımcıların videoyu izledikleri süreç boyunca deneyimledikleri tüm duyguları diledikleri şekilde ifade etmeleri (küfür, vücut dili, jestler ve mimikler vb), ikinci gruptaki katılımcılardansa ne hissederlerse hissetsinler bunu asla dışarıya yansıtmamaları, yani duygularını bastırmaları isteniyor.

Araştırmanın sonucunda ikinci gruptaki katılımcıların, duygularını olduğu gibi ifade eden gruba göre kalp atışlarının hızlandığı, sempatik sinir sistemi uyarımlarının çok daha yüksek olduğu ve bilişsel işlevlerinin görece kötüleştiği gözlemleniyor.

2. Utanma duygusunu tetikler

Acı çektiğimiz ve zorluklarla mücadele ettiğimiz zamanlarda hissettiğimiz tüm duyguların normal olduğunu, ancak modumuz ve enerjimiz düşük olsa da, dünyaya negatif bir perspektiften bakıyor olsak da sevdiğimiz ve güvendiğimiz yakınlarımızın bizi koşulsuzca seveceğini bilmeye ihtiyacımız var. Ancak toksik pozitif bir bakış açısı, insanlara hissettikleri negatif duyguların ‘kabul edilemez’ olduğunu, etrafa gülücükler saçmadıkça ve mutlu hissetmek için çabalamadıkça deneyimlenen hiçbir duygunun onlar için bir anlam taşımadığı mesajını verir.

3. Yetersizlik hissine neden olur

Olumlu düşünemediğiniz, iyi hissedemediğiniz ve gülüp geçemediğiniz zamanlarda zihninizde devamlı olarak ‘mutlu olmayı seçmemek benim suçum’, ‘iyi hissetmeyi beceremiyorum’ gibi bir baskı hissedebilirsiniz. Zorlayıcı duygularınızla başa çıkmak zorunda olduğunuza ve daha pozitif olmanız gerektiğine dair çarpıtılmış inançlarınız, kendinizi yetersiz ve suçlu hissetmenize neden olabilir.

4. İnsani duyguları değersizleştirir

Toksik pozitiflik aslında çoğu insan için bir savunma mekanizması olarak işlev görür. Bize rahatsız hissettiren, konfor alanımızın dışına çıkaran, mücadele etmemizi gerektiren tüm durumlardan kaçmanın en iyi yolu onları görmezden gelmek ve dikkatimizi ‘pozitif’ olan şeylere odaklayarak iyi hissetmeye çalışmaktır. Bazen bu toksik fikirleri o kadar içselleştiririz ki, sadece başkalarının değil kendi duygularımızı bile küçümsemeye, inkar etmeye ve reddetmeye çalışabiliriz.

5. Gelişimi ve ilerlemeyi engeller

Pozitif bir bakış açısıyla durumlara olumlu tarafından bakarak acı verici duygulardan kaçınmaya çalışmak kısa vadede bize katkı sağlasa da, uzun vadede o duygularla çalışmamızı, duygunun kaynağı olan davranışlarımızı gözden geçirmemizi ve kendimizle ilgili iç görü geliştirmemizi engeller ve zorlu duygularla baş etme becerimizi köreltir.

Toksif pozitiflikle baş etmenin yolları

Toksik pozitiflik, özellikle mutlu olmanın gereklilik ve nihai yaşam amacı olarak görüldüğü bir çağda başa çıkılması son derece zor bir zihinsel kalıp olsa da; toksik pozitiflikle baş etmenin ve zihniyetinizi dönüştürerek daha gerçekçi ve tatmin edici bir yaşam sürdürmeniz mümkün. Nasıl mı?

1. Cümlelerinizi dönüştürün

Zaman zaman farkında olmasak da hepimiz bazen kendimizi, bazen de çevremizdeki diğer insanları “Her şey iyi olacak.”, “Daha çok gülümsemelisin.”, “Hiç endişelenme.”, “Daha kötüsü de olabilirdi.”, “Bu kadar olumsuz bakma.”, “İyi tarafından görmeye çalış.”, “Her şeyin bir nedeni var.”, “Mutlu şeyler düşün!” gibi iyi niyetle kurulmuş cümlelerle teselli etmeye çalışıyoruz. Peki bu anlarda karşı tarafın ihtiyaç duyduğu şey gerçekten negatif duygularını ve duygusal deneyimini bir kenara itip sadece pozitif olanlara daha fazla alan açmak mı? 

Pozitif olmaya ve iyimser kalmaya yönelik tüm bu cümleler, mutluluğun ve iyimserliğin aşırı genellenmesi, mutsuzluğa neden olabilecek her duygudan kaçınılması ve bu yolla kişinin duygusal deneyiminin görmezden gelinmesi, küçümsenmesi, inkarı ve geçersizliğine; en sonunda da kişinin kendisi olamamasına neden oluyorsa toksik pozitiflik haline gelir. Toksik pozitiflik, hayatta karşılaşılan olumsuz deneyimleri ve zorlayıcı duyguları görmezden geldiğimizde etkilerinin de azalacağına ve daha mutlu olunacağına yönelik, gerçekçi olmayan bir inanç çevresinde şekillenir. Ancak olaylar karşısında açığa çıkan duygular çoğu zaman kontrol edilemediği için, karşımızdaki kişiyi bu tarz cümlelerle mutlu etme ve mutsuzluktan uzaklaştırma çabamız onun duygularının yok sayılmasına, deneyimlediği olumsuz duygular için utanç duymasına, gerçek hislerini yansıtmaktan kaçınmasına, duygularını bastırmasına, sizinle kurduğu ilişkide kendisi gibi davranamamasına, benliğiyle yabancılaşmasına ve en nihayetinde sosyal izolasyona neden olabilir.

Bu tip altı doldurulmamış cümlelerin yerine “Sana nasıl yardım edebilirim?”, “Her şey yolunda mı?”, “Bu durumu senin için daha az stresli hale getirmek için ne yapabilirim?”, “Yaşadığın şey çok zor; senin için bir şey yapabilir miyim?”, “Biraz konuşmak ister misin?” gibi, hiçbir duyguyu dışarıda bırakmayan, değersizleştirmeyen ve çok daha kapsayıcı olan cümleler kurabilir, koşulsuz desteğinizi gösterebilirsiniz.

2. Konuştuğunuz kadar dinlemeyi de öğrenin

En son ne zaman birinin sorunlarını gerçekten dinlediğinizi ve onu anladığınızı hissettirdiğinizi hatırlıyor musunuz? Hepimiz mutlu olabildiğimizi, bundan sonra da mutlu olabileceğimizi ve mutluluğun bazen her an yanımızda olan bazen de pek uğramayan bir duygu olduğunu biliyoruz. Bu nedenle bazı anlarda, neden olduğunu bile anlamadan mutsuz hissetmek son derece normal bir durum. Bu durumun bilincinde olarak karşımızdaki kişinin hislerine kulak vermek, mutlu olabilirsin tesellisi yerine neden mutsuz hissettiğini onun perspektifinden anlamlandırmaya çalışmak toksik pozitif bakış açısını törpülemenize yardımcı olabilir.

Karşı tarafın söylediklerine konsantre olmaya çalışın ve kendi fikirlerinizi paylaşmaktansa yansıtma, soru sorma, geri bildirim gibi iletişim yöntemleriyle kendisini daha iyi ifade etmesine alan açın. Yargılamayın, eleştirmeyin, kendi yaşamınızdan örnekler vermeyin. Bir kez olsun ‘Niye kötü hissediyorsun anlamıyorum, insanların ne dertleri var!’ demek yerine sadece durun ve dinleyin. Bakış açınızla birlikte pozitifliğe olan yaklaşımınızın da zamanla değiştiğini ve empati becerilerinizi geliştirdiğinizi göreceksiniz.

3. Empati kurmayı ve şefkat duymayı öğrenin

Empati, bir başkasının duygularını anlayarak paylaşma yeteneği ve kendinizi onun yerine koyabilme becerisidir. Sadece “Bunun senin için gerçekten zor olabileceğini anlıyorum.” ya da “Bunu yaşadığın için çok üzgünüm.” gibi basit bir empati cümlesi bile, kontrolsüzce söylenmiş, hiçbir amaca hizmet etmeyen iyimser bir cümleden çok daha etkili olabilir.

Aynı şey şefkat için de geçerlidir. Şefkat de tıpkı empati gibi, bir başkasının acısını paylaşıp onunla birlikte o acıyı göğüsleyebilmektir. Merhamet, bir başkasının acısını fark etmeyi, bir başkasıyla birlikte aynı ya da benzer olan olumsuz duyguyu hissetmeyi gerektiren, insanın acıya verdiği tepkinin doğuştan gelen bir parçasıdır ve hem kendimize hem de çevremizdeki diğer insanlara toksik pozitiflikten çok daha fazla fayda sağlar.

4. Mutluluk değil anlam arayışında olun

Günümüzde insanların mutluluğa çok fazla odaklanmış olduğu, hatta haz peşinde koştuğu bir gerçek. Ancak yapılan araştırmalar, mutluluğun peşinden ne kadar koşarsak ulaşmanın da o kadar zorlaştığını gösteriyor. Hepimizin yaşamdaki nihai isteği mutlu bir yaşam sürdürebilmek ancak ya bunu başaramazsak? Daha da kötüsü, ya yaşamımızın bir noktasında nihai mutluluğa ulaşırsak?

Mutluluk geçici bir duygudur ve esas olan mutluluğu değil, hayatın anlamını bulmayı hedef olarak belirlemektir. ‘İnsanın Anlam Arayışı’ kitabının yazarı ve varoluşçu psikolojinin öncülerinden Victor Frankl’ın da dediği gibi, mutlu ve huzurlu bir yaşam, hayatını kendileri için anlamlı bir amaç doğrultusunda yaşayanlar için zaten kendiliğinden var olacaktır. Bu yüzden sürekli pozitif duyguların peşinden gitmek, iyi hissetmeye çalışmak ve hayattan haz almaya çalışmak yerine, yaşamınızı sizin için anlamlı olan bir amaca bağlayarak mutluluğu elde edebilmeniz mümkün.

“Hayatımda nelerden mutlu değilim?” yerine “Hayatımda anlamlı olan ne var?” sorusunu sorun. “Bu durum beni neden mutlu etmiyor?” yerine “Bu durumun benim için anlamı ne?” sorusuna cevap bulmaya çalışın. Sıkıldığınızda komedi filmi izlemek yerine daha üretken olabileceğiniz bir hobiyle uğraşın. Yüzlerce takipçiden binlerce ‘like’ almak yerine, anlamlı ilişkiler kurmaya çalışın. Anlam arayışı, sizi pozitif duygularınıza ve hazza çok fazla takılı kalmaktan kurtararak, tutku duyduğunuz ‘gerçek’ şeylerin peşinden ne pahasına olursa olsun gitmenizi ve çok daha tatmin olduğunuz bir yaşam sürdürmenizi sağlayacaktır.

5. Good vibes only Real vibes only: Gerçek ve samimi olanın peşinden koşun

‘Kapım sadece pozitif duygulara açık, negatif tüm düşünceler ve duygular benden uzak olsun.’ bakış açısını ‘Samimi ve gerçek olan her şeye kapılarım sonuna kadar açık.’ zihniyetiyle değiştirin. Tatmin edici bir yaşam en nihayetinde pozitif ya da negatif, olumlu ya da olumsuz, mutlu ya da mutsuz olmak değil ‘kendin olabilmekle’, gerçek ve özgün olabilmekle ilgilidir. Sahip olduğumuz her duygu, her düşünce, her davranış yaşamın bir noktasında hayatta kalmamıza yardım ettiği için repertuvarımızdadır ve hiçbir duygu ya da düşünce, olumlu da olsa olumsuz da olsa bir diğerinden daha değersiz değildir.

İlginizi çekebilir: Toksik ilişkiler: Toksik insanların 4 türü ve toksik ilişkilerle baş etme yöntemleri

Kaynaklar: Life Hack, Science of People, Psychology Today, The Conversation, Very Well Mind

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale