X

Toksik bağışlama nedir, bizi, duygularımızı ve ilişkilerimizi nasıl etkiler?

Affetmenin, insan ilişkilerinde önemli bir erdem olduğunu ve kritik bir rol üstlendiğini hemen hemen hepimiz biliyoruz. Geçtiğimiz günlerde kaleme aldığımız “Bağışlayıcı olmanın dayanılmaz hafifliği: Başkaları için değil, kendiniz için affedin” yazımızda affetmenin hem bütüncül sağlığımızı hem de başkalarıyla olan ilişkilerimizi iyileştirdiğine detaylıca değinmiştik. Bu kez ise farkında olmadan ilişkilerimize zarar veren ve bizi gerçek anlamda iyileşmekten alıkoyan ‘toksik bağışlama’dan bahsedeceğiz; orjinal adıyla ‘toxic forgiveness’.

‘Toxic forgiveness’ nedir, neden ortaya çıkar?

Bağışlayıcı olmak, birini affetmek, kişisel şifa vermesinin yanı sıra karşımızdaki kişiyle aramızdaki bağı güçlendirme potansiyeline de sahip; ancak ‘gerçek’ olduğunda, yani doğru zaman geldiğinde. Birini ya da size yapılanları, yaşadıklarınızı gerçekten affetmeye hazır değilseniz; ihtiyacınız olan zamanı ve alanı kendinize tanımadıysanız toplum baskısı ya da çatışmadan kaçınmak gibi çeşitli sebeplerden dolayı alelacele affettiyseniz, bu affetmenin faydadan çok zararı var. Çünkü, uzun vadede bu affedişiniz sizi yıpratabilir. Herhangi bir sebepten dolayı hazır olmamanıza rağmen affedici rol üstlenmeniz, ‘toxic forgiveness’ı yani zehirli bağışlayıcılığı doğurabilir.

Kip Therapy’nin sorumlusu psikoterapist Peter Schmitt’e göre toksik bağışlayıcılığın temel nedeni toplumların affetme konusunda uyguladığı ahlaki baskı. Affetmenin büyüklük olduğu, affedenin en mantıklı olanı yaptığı gibi düşünceler her ne kadar doğru olsa da hazır olmadan affetme eğilimine yol açabiliyor ve affeden kişi için içinden çıkılması daha zor bir durum meydana gelebiliyor. Bu nedenle Schmitt’e göre affetmek, her zaman yapılması gereken en akıllıca şey değil.

Her ne kadar bizlere herhangi bir anlaşmazlığın üstesinden gelmenin en iyi yolunun affetmek olduğu öğretilmiş olsa da ‘hadi, öpüşün barışın’lar her zaman ilişkilerdeki sorunları çözmüyor; böyle aceleye getirildiğinde sorunlar halının altına iteleniyor. “Affetmek, verilen zararı anlamayı, kabul etmeyi ve sizi inciten kişiyle olan ilişkinizi sürdürmek için aktif bir seçim yapmayı gerektirir.” diyor Schmitt ama aceleye getirildiğinde gerçek affetmenin tüm aşamaları çiğnenmiş olduğu için bağışlama eylemi verimsiz bir hal alıyor; yani ‘toksik’ bağışlayıcılık ortaya çıkıyor.

New York Times’ın en çok satan ve Relationship & Boundaries SkilledRelationship & kitabının yazarı ünlü terapist Nedra Glover Tawwab da tıpkı Peter Schmitt gibi toksik bağışlayıcı olduğumuzda kendimize ne kadar zarar verebileceğimize dikkat çekiyor. “Zihin sağlığımız ve sakinliğimiz için çoğumuz başkalarını affetmeye çalışırız, ancak bazılarımız sadece affetmiş gibi davranır, aslında affetmez. Toksik pozitiflik gibi toksik affetme de yarardan çok zarar getirebilecek bir kavramdır.” diyen Tawwab, toksik bağışlayıcılığın da en az uzun süreli kin beslemek kadar sağlığımızı tehdit edebileceğini söylüyor. Ünlü terapiste göre toksik affetme, hiç affetmemekten daha kötü. Çünkü, insanların kendi yaşamları, ilişkileri ve bütüncül sağlıkları söz konusu olduğunda aceleci kararlar almaması gerekiyor. Önemli olan ihtiyaç duyulan zaman ve alana sahip olmak ve güven inşa etmek için çabalamak. Aksi halde hem bireyler hem de ilişkiler zarar görebilir.

Bir durumu, olayı, sözü ya da karşımızdaki kişiyi kırgın olduğumuz konu üzerine yeterince düşünmeden ‘sözde’ affettiğimizde aslında olan biteni unutmaya çalışıyoruz ancak unutamıyor, bunun yerine bastırıyoruz. Yani, gerçek duygularımızı derinlere bir yerlere gömüyoruz. Ama ne var ki o bastırdığımız duygular er ya da geç ortaya çıkar; tıpkı tüm gerçekler gibi… Bu nedenle toksik bağışlama, sağlıksız bir yaklaşımdır. Zarar görmemiş, kırılmamış, incinmemiş gibi davrandığımızda olayı unutmaya, geçiştirmeye çalışırız. Ancak, barış ortamını, huzuru korumak veya başkalarını memnun etmek için affetmek -miş gibi yapmak– sonradan kendimizi daha kötü hissetmemize neden olabiliyor.

Birçok psikoloji uzmanına göre, acıyı bilinçli bir şekilde ele almamak, onu değerlendirmek, işlemek yerine bastırmak gelecekte yeniden ortaya çıkma riskini artırır; üstelik daha da şiddetli bir şekilde… Olayları çabuk atlatmaya çalıştığımızda ve hissettiğimiz olumsuz duyguların yasını yeterince tutmadığımızda ani öfke patlamaları, ağlama krizleri, pasif-agresif tepkiler gösterme ihtimalimiz de artar. Şöyle düşünün; partnerinize bir konuda kırıldınız ve bu konu üzerine kendinize yeterince zaman tanımadan olay büyümesin ya da o da üzülmesin diye affettiğinizi söylediniz. Biraz zaman geçtikten sonra partneriniz sizi yeniden kırdığında vereceğiniz tepki aslında bastırdığınız ilk tepkinizi de içermiyor mu? Halının altına süpürülen sözler, duygular, incinmeler, tepkiler daha sonra kocaman bir paket halinde karşınızda belirebiliyor. Peki, ne yapmalı? Affetmek için optimum bir süre var mı? diye düşünüyor olabilirsiniz. Elbette ki her insanın duygularını işleme süresi ve ilişkilerinin dinamiği farklıdır bu nedenle optimum bir affetme süresinden bahsetmek pek mümkün değil. Ancak, toksik affetme tuzağının içerisine düşmeden ‘gerçekten affetmek’ için yapılabilecek bir şeyler var.

Toksik bağışlamadan ‘gerçek’ affetmeye doğru

Affettiğinizde gerçekten içinizde bir şeyleri halledip, tüm duygularınızla yüzleştikten sonra mı bu kararı alıyorsunuz yoksa mecbur olduğunuz için, kavgadan, huzursuzluktan kaçmak için mi? Evlilik ve aile terapisti Dontea Mitchell-Hunter’a göre çoğu insan onları kızan, kıran bir durum karşısında utanç ya da suçluluk gibi olumsuz duyguları hissetmekten kaçınmak için kendini yatıştırmaya çalışıyor; yani aslında affetmiyor ama -mış gibi yaparak geçiştiriyor. Öte yandan ünlü klinik psikoloh Aimee Daramus’a göre ise bazen insanlar özellikle çok değer verdikleri bir kişi tarafından incindiklerinde, bu üzülmenin sebebi olarak kendilerini görebiliyor; yani suçu kendilerinde arıyor. Bu nedenle tüm suçu kendileri üstlendikleri için doğal olarak karşı tarafın affedilmesini sağlıyorlar. Her iki durumda da ortaya çıkan bağışlama, gerçekleri yansıtmıyor. Aksine, bu tür affediş kişinin henüz kendine zaman tanımadığını ve iyileşemediğini gösteriyor. Burada yapılması gereken şey ise incinmiş duyguların üstesinden gelmek. Yani, tüm duyguları kabul etmek, hissetmek, tanımlamak ve anlamaya, çözümlemeye çalışmak.

Diğer yandan, toksik affetme, bir özrü kabul etmeye gerçekten hazır olmadan çok erken sunulan bir affetme türü olduğundan bunu gerçek bir affetmeye çevirmek için ‘zaman’ gerekir. Birisi sizi gerçekten incittiğinde kendinizi hemen bir şeyler yapmak zorunda hissediyorsanız bu alışkanlığınızı bir kenara bırakmanızda fayda var. Ne düşünüyorsunuz, ne hissediyorsunuz, gerçekten affetmek istiyor musunuz, affettiğinizde ilişkinizin nasıl devam edeceğini tahmin edebiliyor musunuz, karşınızdaki kişiye güvendiğinizden emin misiniz, bundan sonra aynı şekilde sizi kırmayacağı konusunda ona güveniniz tam mı, tüm bu soruları cevaplamak için kendinize ihtiyacınız alan zamanı tanıyın. Bu tür bir iç gözlem, hem ne kadar incinmiş olduğunuzu anlamanıza hem de aranızdaki ilişkiyi değerlendirmenize ve en doğru kararı almanıza yardımcı olabilir. Bazen, çocukluktan gelen derin yaralar, yaşamın sonraki dönemlerinde çeşitli durum veya olaylarla tetiklenebilir. O yüzden, ihtiyaç duyduğunuz kadar zamanı kendinize tanımanız derinlerinize inmenize destek olur.

Kendinize duygularınızı tanımlamak, acınızın kökenine inmek ve sizi inciten kişi ile aranızdaki ilişkiyi değerlendirmek için alan ve zaman tanıdığınızda toksik affetmeyi gerçek bir affetmeye çevirebilirsiniz. Bu konuda güvendiğiniz birinden destek alabileceğiniz gibi bir uzman ile de içsel yolcuğunuza rehber bulabilirsiniz. Nefret, kin gibi olumsuz duyguları uzun süre taşıyarak kendinize yük etmeyin ama gereğinden hızlı affederek de daha sonrası için kendinizi daha savunmasız bir hale getirmeyin. Her şey için en doğru zamanı bulmanıza yardımcı olacak rehberinize dönün: Kendinize.

Dilerseniz affetme konusunu ele aldığımız farklı yazılarımızdan da ilham alabilirsiniz:

Hafiflemek için affetmek: Affetmek nedir, ne değildir, kim içindir?

Kendi iyiliğiniz için affetmek: Affetmek bize neden iyi gelir?

Affetmenin iki ucu: Kendimizi affetmek ve bir başkasını affetmek

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale