Lafı uzatıp sündürmeye lüzum yok. Askeriyede her şey kısa ve nettir. Acısını değil fakat tatlısını özetlemek gerekirse:
Askerlik dediğin;
- Sizinle “Hamburger Çocukları” diye dalga geçen astsubayların, bebeklerini Milupa hazır mama ile beslediklerini bilip içinizden kıs kıs güldüğünüz yerdir.
- Fonda Azer Bülbül çalarken Dostoyevski okuyabilmektir.
- Ameliyatlık bir sorunun olduğunu öğrendiğinde sevindiğin tek yerdir; (ve hatta dipçik gibi olunması halinde dahi kendisini ameliyatlık hale getirmeye çalışanların sayısı da az değildir. bkz. İnternet cafe geçmişleri -> “Apandist nasıl patlar?”).
- En playboy’unun bile terhis sonrası karşısına çıkan ilk kadına nikâhı basacağına ahdettiği en mukaddes evlendirme programıdır.
- Uyuyana değil, uyumayana saygı duyduğun yerdir.
- Genç profesyonellerin fırça, süpürge ve faraş arasındaki ilişkiyi nihayet anlamlandırdıkları kurumdur.
- Günbatımının günün doğuşundan daha büyük bir coşkuyla kutlandığı güzide kurumdur.
- 30 ayak gücünde soluduğunu ve hayatta kalabildiğini öğrendiğin yerdir.
- Terhis olduktan sonra bir daha asla patlıcan yemeyeceğini bildiğin yerdir (ASLA!)
- Yakalanmadığınız sürece her şeyin serbest olduğu yerdir. Bu bağlamda sivil hayatın sıkıştırılmış karbon kopyasıdır.
- Saati 17:30 olarak belirlenen içtima ile ilgili aşağıdaki durum senaryosunun yaşandığı yerdir:
– Komutan: Neredesin ulan sen?!
– İçtimaya en son gelen er: “Saat 17:25 komutanım, 5 dakika erken geldim komutanım.”
– Komutan: “Ben 17:30 diyorsam sen 17:20’de burada olacaksın!”
– İçtimaya en son gelen er: “Direk 17:20 deseniz komutanım?”
– Komutan: “Geç ulan yerine ukala herif!”
– İçtimaya en son gelen er: “Emredersiniz komutanım…”
(based on a true story: “Yakın Tarihi” gerçeklere dayanmaktadır. Sansür uygulanmıştır.)
- Sıkça karşılaşılan durumlara vereceğiniz doğru tepkiler sonucunda rahatlıkla sosyalleşebileceğiniz ve ayakta kalabileceğiniz bir kurumdur. Aşağıda bu durumlar algoritmik bir biçimde sunulmaktadır.
Yine küçük bir mani ile sonlandıralım:
Kalkıyoruz sabah 5’te,
Uyandırıyoruz horozu.
Traş takımı elde,
Yine patlak su borusu.
Mach 3’ün olmadığı yerde
Permatik’e denir Abdurrahman Çelebi,
İlla ki alışır korkma, vur kuru cilde jileti.
Giy postalı-kamuflajı,
Aldır içtimayı,
Söğüş domates yerken hayal et Bozcaada’yı.
Su bulamıyorsan teyemmüm et,
Daha da şükret, itaat et.
Sürekli tekrarla kendine: Bu bir oyun,
İkna olmazsan şayet burada her şey sorun,
Eh, burada da hayatta kaldıktan sonra stajyer olsun bana Acun.
Ne sihirdir ne keramet,
Derler ki sabrın sonu selamet.
Hedefimiz şafak doğan güneş,
Anladım ki sivil hayata yoktur bir eş.
4 ay daha sık dişini,
Çıkarken yaz kapıya: Oyun bitti…
Bitse de gitsek…
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.