“Her şey vaktini bekler,
Ne gül vaktinden önce açar,
Ne güneş vaktinden erken doğar,
Bekle senin olan sana gelecektir…”
Mevlana Celaleddin Rumi
Tezahür sanatı yazı dizisi her hafta arklı yönleriyle tezahürü incelediğimiz çok heyecanlı bir yolculuk. İlk yazımda sizlerden hayatınızda gerçekleşmesini istediğiniz bir amacı belirlemenizi istemiştim. Ve takip eden her haftada buradan sizlere tezahür hakkında farklı çalışmalar önermeye devam edeceğim. Eğer bu önerileri uygulayacak olursanız, belki de birlikte çıktığımız bu yolculukta yolumuz bir yerlerde kesişir!
Bu hafta ele alacağımız konu ise tezahür ve zaman denklemi. Zamanı düşündüğümüzde birçoğumuzun aklına gelen ilk kavram beklemek oluyor. Bugün bu yazımda sizlerle birlikte bekleyebilmek ve hatta beklemeyi bilmek (!) üzerine biraz daha yorum yapalım istiyorum. Özellikle bir dileğimiz olduğunda neden zaman kavramına karşı duruşumuz değişiverir? Herhangi bir dilek için bazen iki saat dediğimiz toplam 120 dakika bile uzundur değil mi? Ve hatta “Hemen!” deriz “Hemen olsun istiyorum, bugün olsun, hemen gelsin, hemen alınsın, hemen teklif edilsin!”
Peki tezahür akışında zaman nasıl çalışıyor? Bunu hiç düşündük mü? Şöyle bir örnekle biraz daha yakından inceleyelim. Birçoğumuz internet üzerinden kitap siparişi vermişizdir. İlk aşama kitapları seçmemizle başlar. Bizler bir sepet oluştururuz. Mesela kitap alışverişini düşünelim. Kitapların listesini site üzerinden onaylarız ve adresi gireriz, yani sisteme gönderimin nereye yapılması gerektiğini söyleriz. Tezahür de işte tam olarak böyle çalışır; bizler dileğimizi, bu istek bir araba olsun mesela, detaylı olarak tanımlar ve beklediğimizi o muhteşem güce iletiriz.
Son aşama ise artık kitap siparişlerimizin teslim edilmesini beklemektir, hatta bugün uygulamalar üzerinden kitaplarımızın yola çıktığını, hangi kargo şubesine geçtiğini ve evimize tahmini olarak ne zaman ulaşabileceğini bile takip edebiliyoruz. Şimdi şöyle bir durum düşünelim: Kitap siparişlerimizi verdik ve durmadan sipariş verdiğimiz firmayı arayarak “Kitaplarım ne zaman gelecek?’’ diye soruyoruz. Karşı taraftan ne cevap alırdık? “Yola çıktı, en kısa zamanda evinize teslim edilecektir.”
Yani siparişimiz ile teslimatı arasındaki bu zaman kavramı tezahür için de aynı şekilde çalışmaktadır. Fakat bizler özellikle dileklerimizin gerçeğe dönmesi konusunda o kadar sabırsız davranırız ki firmayı sürekli arayan o müşteri haline dönüşürüz. Oysaki evrenin de aynı kitap teslimatında olduğu gibi bir hazırlık ve teslim süresine ihtiyacı vardır. Tüm koşulların en doğru hizaya ulaşması, tezahürün hazırlanması ve bize ulaşmasına kadar geçen süreç işte bu hazırlığa karşılık gelmektedir. Yani zaman gerektirmektedir. Bizler bir dilek paylaştığımızda, evrenin hazırlanma sürecini göz ardı ederiz. Hatta bu sürede karşımıza sonuç çıkmadığı için sabırsızca davranır, “Olmayacak!’’ der geçeriz. Oysa evren çalışmaktadır, koşulları hazırlamaktadır ve bizden tıpkı kitap siparişimizi takip ettiğimiz gibi işaretleri takip ederek, sabırla ve aynı güzel enerjiyle teslimatı beklememizi istemektedir.
Bugün bu tezahür yolculuğunda bana eşlik ediyorsanız, zaman kavramına ve dileğinizin evren tarafından hazırlandığı bu önemli döneme sabırla ve en güzel enerjilerle yaklaşmanızı dilerim. Size doğru gelmekte olan, evren tarafından çoktan kabul edilmiş dileklerinizin “gerçekten” zamanı geldiğinde sizleri bulması dileklerimle!
İlginizi çekebilir: Tezahür sanatı 5: Olanları ve olmayanları aynı olgunlukla kabul edebilmek