“Birçok insan, ne kadar mutlu olmaya karar vermişse o kadar mutludur!”
Abraham Lincoln
Tezahür sanatı yazı dizisi her hafta farklı yönleriyle tezahürü incelediğimiz çok heyecanlı bir yolculuk. İlk yazımda sizlerden hayatınızda gerçekleşmesini istediğiniz bir amacı belirlemenizi istemiştim. Ve takip eden her haftada buradan sizlere tezahür hakkında farklı çalışmalar öneremeye devam edeceğim. Eğer bu önerileri uygulayacak olursanız, belki de birlikte çıktığımız bu yolculukta yolumuz bir yerlerde kesişir!
Bu hafta ele alacağımız konu ise hayatımızda tezahür etmesi için istekte bulunduğumuz konuya başka bir boyuttan bakabilmek. Bu bakış açısı belki birçoğumuz için yabancı bir kavram çünkü olgunlaşma, yani tezahür istediğimiz şeyden bağımsızlaşmayı içeriyor. Bana olmaz veya bana verilmez gibi hayıflanma içeren serzenişleri geride bırakmayı gerektiriyor. Ve dilediğimiz kavramın olmadığı durumun, en az gerçekleştiği durum kadar hayrımıza olduğunu kalbimizden hissetmemizi gerektiriyor.
Bunu bir örnekle daha detaylı açıklayabiliriz. Tüm dileklerimizi izleyen ve içimizden geçenleri kaydeden bir güç olduğunu varsayalım. Kırmızı renk X model bir arabamız olsun istiyoruz ve bu dileğimizle ilgili her gün şunu söylemeye devam ediyoruz: “Bana gelmeyecek, bugün de isteğim gerçekleşmedi, yine olmadı, zaten olmazdı, ne zaman olacak, olmazsa ne olur, bana zaten verilmez, bu isteğim olmazsa ben ne yaparım, o kırmızı araba bana gelmeliydi, ben hiçbir zaman hak etmiyorum!”
Şimdi bunları duymuş olsaydınız ve sizler bu gücün yerinde olsaydınız ne düşünürdünüz? Bu kişiye bu arabayı verecek olsaydınız yaydığı bu gerçekleşmeme mağduriyetinden nasıl etkilenirdiniz? Bu isteğe böylesine körü körüne bağlanmış olmasından dolayı ne düşünürdünüz?
Peki bir de şöyle bir örnek verelim: Kırmızı X marka bir arabamız olsun istiyoruz ve olduğu durumda nasıl hissedeceğimize odaklanıyoruz. “Olsa da olmasa da bunu hayal edebilmiş olmaktan mutluyum, olmadığı durumda da bana gelecek olan her anın hayır olduğuna eminim, bu akışta ne öğreneceğime ve nasıl gelişeceğime odaklanıyorum, eğer bu araba benim için uygunsa zaten bana gelecektir ve gelmediği durumda da daha güzel bir sonuç yoluma mutlaka çıkar. Ben kalbime bu isteği düşüren akışa teşekkür ederim ve bu akışın bana er ya da geç en iyileri getireceğine eminim.”
Eğer bu cümleleri tekrar tekrar duysaydık ve bu gizli güç bizim elimizde olsaydı, bu isteği yerine getirmek için can atmaz mıydık? Bu güzel varlık bilincini daha da pekiştirmek için çalışmaz mıydık?
İşte tezahürü için istekte bulunduğumuz dileğimizden bağımsızlaşmak bu kadar önemli bir kavramdır. Olduğu duruma şükürle, olmadığı duruma ise daha iyisinin olacağı veya bu süreçte daha farklı bir öğrenim getireceği bilinciyle yaklaşmak bizi tezahürümüze yaklaştırdığı kadar evrenin muhteşem akışı ile de hizalayacaktır. Bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, dileğinize odaklanın. Pozitif bakış açınızı koruyarak ve olmadığı durumda bile kalbinizde heyecanla dileğinizi hatırlayın. Unutmayın bu dileği kalbinizle istediğiniz an, aslında tezahürünüzün başladığı andır. Bir an bile şüpheye gerek yok!
İlginizi çekebilir: Tezahür sanatı 1: Tezahür nedir, hayatımızdaki anlamı nedir?