Tezahür sanatı 2: Dileğinize odaklanırken ondan bağımsızlaşmak mümkün
“İnsan kendini bir işe adadığı andan itibaren Tanrı’nın inayeti de harekete geçer. Başka türlü gerçekleşmesi asla söz konusu olmayan ve insanın yeni birileriyle tanışmak, maddi destek elde etmek gibi daha önceden öngörmediği, aklına bile getiremeyeceği şeyler, ona yardım etmek adına birer birer gerçekleşmeye başlar.”
Johann Wolfgang von Goethe
Bu yazı geçtiğimiz hafta ilk yazısını paylaştığım tezahür sanatı üzerine. Bu yazı dizisi boyunca sizlerle birlikte tezahür konusunda heyecanlı bir yolculuğa çıkacağız. Bu yazı dizimde benimle birlikte bu yolculukta ilerleyen sizlerden hayatınızda gerçekleşmesini istediğiniz, yani tezahür etmesini istediğiniz bir amacı veya şeyi belirlemenizi isteyeceğim. Her hafta buradan sizlere önereceğim farklı çalışmalarla bu yazı dizisinin hayatınızda gerçekleşmesini istediğiniz şeyleri gerçeğe dönüştürmekte sizlere yardımcı olmasını diliyorum.
İlk yazımızda sizlerle birlikte tezahürün anlamı ve akışı konularında derin bir değerlendirme yapmıştık. Bu hafta ele alacağımız konu ise isteklerimize odaklanırken isteklerimizden bağımsız hale gelebilmek. “Bu ne demek?” diye soracaksınız; hem odaklanmak hem düşünmemek aynı anda mümkün mü? Hem istemek hem de istememeyi kabul etmek aynı anda mümkün mü? Hem gerçeğe dönüşmesini beklemek hem de dönüşmese de hayal kurmaya devam edecek cesareti bulmak aynı anda mümkün mü?
İşte bugün sizlerle birlikte bu çok önemli kavrama biraz daha yakından bakalım isterim. Gerçekleşmesini istediğimiz dileğimize odaklanıyoruz. Bu dileğimiz örnek olarak X model bir araba olsun. Bu odağımız sayesinde çevremizde daha fazla bu model arabaya denk gelebiliriz. Yani algımız bu yönde açılmış olacaktır. Bu, tezahür için dikkatimizin, enerjimizin ve düşüncelerimizin doğru yere odaklandığının da bir göstergesidir.
Tezahüre giden yolda tam her şey doğru yönde ilerlerken o şüphe içimize düşüverir çünkü zaman geçer ve isteğimiz hayatımıza henüz yansımamıştır. Her an zile tekrar tekrar basan çocuklar gibi aklımızda o cümleler belirir: “Neden olmadı, neden hala olmadı, neden daha olmadı, olmayacak mı? Bugüne kadar çoktan olmalıydı, olmazsa ben ne yaparım? Zaten olacağına boşuna inanmıştım.”
Eğer dilekleri gerçekleştirmek için dinleyen bir güç olsaydınız aklından sürekli bu cümleler geçen birinin dileğini gerçeğe dönüştürür müydünüz?
Bir de şöyle bakalım; tezahür etmesini istediğimiz kavramı düşündüğümüzde aklımızdan şunlar geçiyor diyelim: “İsteğim doğru zamanda bana gelir, yaratım süreci her zaman benimle akar, ben isterim ve gerisini bırakırım, isteklerimin daha da güzel şekillerde bana geri döneceğine eminim, bu isteğim henüz gerçekleşmemiş olsa bile tüm güçler, tüm kalbim bu isteğimin bana ulaşacağına inanıyor, zaman isteklerim için akar, hayat bana isteklerimi her daim sunmaya hazırdır. İsteklerimden bağımsızım, bugün isteğim X model araba burada olmasa da bu dileği dilemiş olabilmek bile benim için güzeldir.”
Bu cümleleri duyduğunuzda bu dileğin sahibinin dileğini gerçekleştirmeyi ister miydiniz?
Dilemek, odaklanmak ve dileğinden bağımsızlaşmak, yani dileğimizi unutmak… Anlamamız gereken şudur ki evrenin bir akışı vardır ve her tezahür bu akışın içerisinde yalnızca doğru zamanda, doğru şekilde vücut bulur. Bizler dileğimize odaklanırız fakat gerçekleşmesi için süre vermeyiz. Hemen, anında, orada karşımıza çıksın isteriz. Oysa tezahür bizi denemektedir; ne kadar istediğimizi, ne kadar odaklandığımızı ve hatta bu dilekten ne kadar bağımsızlaşabildiğimizi test etmektedir.
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız tezahürü etmesi için kalbinizden geçirdiğiniz dileğe nasıl yaklaştığınızı değerlendirmenizi isterim. Aklınızdan geçen “Yine olmadı” cümlesi mi? Akışa, zamana, evrene, enerjiye, kalp ile niyet etmeye ne kadar inanıyorsunuz? Sürece yeterince zaman tanıyabiliyor musunuz? Çünkü evren muhteşem tezahürünüzü siz bu yazıyı okurken hazırlamaya devam ediyor!
İlginizi çekebilir: Tezahür sanatı 1: Tezahür nedir, hayatımızdaki anlamı nedir?